Eyvah İslâm geliyor!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Cuma
ABD Türkiye üzerindeki hakimiyetini kesinlikle kaybetmek istemez. Böyle bir şey onun için büyük yıkım ve felâket olur. İsrail Türkiye üzerindeki hakimiyetini kesinlikle kaybetmek istemez. Böyle bir şey İsrail’in sonu olur.
Rusya Türkiye’nin ABD ve İsrail nüfuz dairesi içinde kalmasını kesinlikle istemez. Haçlılar Türkiye’de millî kimlik esasına dayalı bir rejiim kurulmasını kesinlikle istemez. Siyonistler de istemez.
Kendi başına bırakılırsa Türkiye İslâm’ı seçecektir. ABD, İsrail, AB, Haçlılar, Siyonistler Türkiye’ye gerçek İslâm’ın hakim olmasını istemezler.
Cihad mihad istemezler.
Ehl-i Sünnet ve Cemaat istemezler.
Hadîslerin ayıklanması… Fazlurrahman ilmihali. Fazlurrahman tefsiri. Fazlurrahman hadîs külliyatı. Aman İslâm Haçlılara, Siyonistlere, Evangelistlere zarar vermesin. Türkiye Müslümanları sekülerleştirilsin.
SOS SOS SOS… BOP BOP BOP… Asıl İslâm gelmesin, Diyalog ve Hoşgörü İslâm’ı gelsin… Gelmesin gelmesin gelmesin…
Gelsin gelsin gelsin… İslâmî bir ideolojiye, İslâmî bir hümanizmaya evet. Şeriat düzenine hayır. Yaşlı taşralı kadınlar başlarını örtsün, tazeler açık gezsin. Okullarda aldatmaca din derslerine evet, okullarda namaz kılınmasına hayır. İmdat İslâm geliyor… Öyle gelmesin, böyle gelsin…
Ondokuzuncu asırdan bu yana İslâm dünyasında reformcular, reform hareketleri görülmüştür. Reform ne demektir? İslâm’ın, Kur’ân’ın, Muhammedî risalet ve davetin Sünnî anlayışının beğenilmemesi, yeni yorumların getirilmesidir.
Birkaç reformcuya bakalım.
Bu zat Ehl-i Sünnetin Kitab, Sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukaha edille-i erbaasını beğenmemiş ve ictihadı yaygın hale getirmek istemiştir.
Kur’ân’a, Sünnete, İslâm ahlâkına ve bilgeliğine uygun bir hayat sürmüş müdür?
(hem de onun ateist şubesine)
Coğrafî ve mezhebî kimliğini gizlemiş, İranlı ve Şiî olmasına rağmen taqiyye yaparak Afgan ve Sünnî görünmüştür.
Şeyhülislâm Mustafa Sabri efendi bu zatı tenkit eden bir kitap yazmıştır.
Getirdiği yeni fikirler çürütülmüştür, büyük bir kabul görmemiştir.
Bu zat, Kur’ân’ın ve İslâm’ın yorumunda
ileriye sürmüştür. Binden fazla Pakistanlı ulemânın, fukahanın, müftünün protestoları karşısında ülkesini terk etmiş ve ABD’ye gitmiştir.
Üç örnek yeter…
Şimdi Türkiye’de birtakım ilâhiyatçılar ve İslâmcılar klâsik ve geleneksel Sünnî anlayışı ve yorumu bırakarak reformcuların peşinden gitmemizi istiyorlar.
Bir tarafta cumhur-i ulemâ var, öbür tarafta azınlıkta kalmış birkaç reformcu.
“Ümmet içinde tefrika zuhur ederse siz sevad-ı a’zama tâbi olunuz”
Büyük Gazalî’yi, İmamı Şaranî’yi, İmamı Süyutî’yi, İmamı Rabbanî’yi, Halid-i Bağdadî’yi bırakıp da niçin Afganî’nin, Fazlurrahman’ın peşinden gitmeliymişiz? Bu tavsiyenin tutarlı ve sağlam gerekçeleri var mıdır?
Bu iki zümrenin hangisi Peygamberin yolundan gitmiştir? Hangisi Peygamber gibi dosdoğru namaz kılmıştır? Hangisi ahlâk, fazilet ve hikmet bakımından Peygamberin has öğrencisi olmuştur?
Bütün İslâm tarihi boyunca, Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra İslâm’ın en başarılı uygulaması Osmanlı devlet-i islâmiyesi olmuştur. Osmanlılar bu başarıya reformculukla, dinde yenilik ve değişiklik yaparak mı nâil olmuşlardır, yoksa geleneksel Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığına sımsıkı bağlı kalarak mı?
Hakikî Kitab-ı Mukaddes kaybolmuş, Hıristiyanlık muharref bir din haline gelmişti. Katolik kilisesi protesto edilmiş, çeşitli Protestan mezhep ve kiliseleri kurulmuştu. Kur’ân, Sünnet, İslâm esasları kaybolmadığına göre dinimizde niçin reform yapılsın?
Bizim vazifemiz reform değil, İslâm’ı Allah’ın rızasına ve Peygamberin rızasına göre anlamaya çalışmaktır. Bu da Salih Seleflerin peşinden gitmekle olur. Reform ve yenilik kopukluk demektir. Kopukluk buldurmaz, kaybettirir. Ne acayip Müslümanlar!.. Kendilerini değiştirecek yerde dini değiştirmeye kalkışıyorlar.
Bendeniz şahsen azılı
‘nin, Pakistan’dan kovulmuş, oğlu papaz olmuş
‘ın,
‘un ve benzeri reformcuların peşinden gitmektense;
Bu benim için daha akıllıca, daha selâmetli, daha mantıklı olmaz mı?
Şu ilâhiyatçıya bakınız, Müslümanları Afganî yoluna sokmak için bir ömür harcadı. Ömrüne yazık değil mi? Fazlurrahman’ın ne fazileti var?..Onu protesto eden binden fazla ulemâ haksız da, o modernist mi haklı?
Ebedî saadete götüren büyük bir cadde var, onu bırakmamak gerek. Küçük yollar, patikalar belki de çıkmaz sokaklardır. Cumhur-i ulemâ yanılmış, doğruyu Afganî veya Fazlurrahman bulmuş…Siz bu hikâyeye inanır mısınız?
Ah, bütün bu sapkınlıkların ana sebebi, dine ve dünyaya nübüvvet nurunun aydınlığında bakmamaktır. Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim,
Cenâb-ı Hak hepimize nübüvvet nuruyla görmeyi nasip buyursun. 23 Mayıs 2009