Perşembe

 

Hiçbir devlet, rejim ve ideolojinin Müslümanların ibadet diline karışmaya hakkı ve salahiyeti yoktur.

Ezan Arapça okunur, namaz Arapça dua, sure, ayetler ve tesbihatla kılınır. Buna kimse karışamaz.

Laiklerin böyle bir karışmaya asla hakları yoktur.

Biz Müslümanlar dinî bilgilerimizi şu kaynaklardan öğreniriz:

Allahın Kitabı Kur’andan.

Peygamberimizin Sünnetinden.

Müctehid imamlarımızın ictihadlarından, fıkıh sistemlerinden.

Yedi tabakaya ayrılan icazetli fakihlerimizden.

Muteber ve güvenilir din kitaplarından.

Hiçbir dinsiz bize dinimizi öğretemez ve din konusunda baskı yapamaz.

Adam Yahudi, azılı İslam ve Müslüman düşmanı, asıl adı olan Moiz Kohen’i gizliyor, yerine buram buram Oğuz Türkçesi kokan Tekin Alp takma adını kullanıyor ve içinde “Kahr Olsun Şeriat!” başlıklı bir bölüm bulunan kitap yazıyor. Ben dinimi böyle bir kafirden öğrenmem.

Müslümanlar dinlerini bozuk ve sapık ilahiyatçılardan da öğrenmezler. (İlahiyatçıların hepsi bozuk ve sapık değildir, ben öyle olanları kasd ediyorum.)

Türkiyeli Müslümanlar dinî bilgi ve hükümleri Ebû Hanife’nin ve İmamı Şâfiînin yolundan giden fakihlerden öğrenir.

Ben dinimi azılı Farmason Afganî’den öğrenmem.

Dört mezhebe aykırı uyduruk ictihadlar yapan, bozuk fetvalar veren dall ve mudil kişilerden de öğrenmem.

Adamın alnı secdeye varmıyor ve kalkmış “EzanTürkçe okunsun, namaz Türkçe kılınsın” diye yaygara kopartıyor. Bu kişi ne karışıyor Müslümanların dinine, ibadetine?

1950’de Demokrat Parti iktidar oldu ve Arapça Ezanı yasaklayan kanunu kaldırdı ama Türkçe ezanı yasaklamadı. Bu kanun çıkar çıkmaz ülkenin on binlerce camiinden Arapça ezanlar okunmaya başlandı; bir tek, evet bir tek camide bile Türkçe ezan okunmadı. Halbuki Türkçe okumak serbestti.

Kendilerine çok güveniyorlarsa ezan konusunda bir referandum yapsınlar, bakalım halk ne diyecek?

Türkçe ezan ve ibadeti dindarlar istemez, sadece bir avuç dinsiz ve şaşkın ister.

Ezanımıza, namazımıza, Kur’anımıza, fıkhımıza karışmasınlar.

Milletin din, inanç, ibadet, inandığı gibi yaşamak haklarına saygı göstersinler.

İslam evrensel bir dindir. Hangi ırka, millete, lisana mensup olursa olsunlar Müslümanlar Kur’an diliyle ezan okur, ibadet ederler.

Biz Yahudilerin İbranice ve Ladino diliyle ibadet etmelerine karışıyor muyuz?

Çok milliyetçiyseler Türkçeyi istila eden İngilizce kelime ve tabirlerle mücadele etsinler.

Ezan Arapça okunacak, namaz Arapça kılınacaktır.

Arapça bütün Müslümanların müşterek (ortak) din dilidir.

Dinsizler ve sapmışlar bizim dinimize karışmasınlar, bize baskı yapmasınlar.

(İkinci yazı) Siyasette Vefa Yoktur

Siyasette asla vefa yoktur, hiç kimseye güvenmemelisiniz.Baykal’ın ne kadar çok dostu vardı. İçlerinden kaç kişi vefalı çıktı?

Siyaset bir devdir, çocuklarını yer.

Mânend-i div beççelerin iltikam eder

Köhne rıbat-ı dehr aceb âşiyânedir.

Büyük siyasetçilerin dışında herkes menfaatini düşünür. Normal ve sıradan politikacılar hodkâm ve hodperesttir.

Dostunun başarısı artmaya, şöhreti ve nüfuzu kendisinkini aşmayagörsün o derin dostluk oracıkta biter.

Dostu kendisinden aşağıda olursa ne âlâ.

Dostu kendisine eşit olursa rekabet ve soğukluk başlar.

Dostu hizmette, şöhrette, halkın rağbetini kazanmakta kendisini aşarsa önce gizli, sonra açık düşmanlık başlar.

Klasik politikacı kendisine iman etmiş adamdır.

Bir kovanda iki arı beyi olamayacağı gibi siyasî bir kuruluş ve cephede de iki lider olamaz.

Yakında siyaset arenasında bazı dostlukların bittiğini,

Radikal hesaplaşmalara gidildiğini,

Eski dostların harcandığını… göreceğiz.

Âyine-i devran bakalım neler gösterecek?

(Üçüncü yazı) Eyvah Müslümanlar Üniversite Açacak!..

Sabataycılar ve benzeri egemen azınlıklar feryat ediyor, “Medreseler diriltiliyor” diye yaygara kopartıyor.

Neymiş Vakıflar idaresi iki özel üniversite kuruyormuş… Bundan daha tabiî, normal, faydalı, iyi ne olabilir? Tıp, hukuk, iktisat, tarih, edebiyat bölümleri olacak bir üniversiteden bu devlete, bu ülkeye, bu halka ne zarar gelir?

Hiçbir zarar gelmez ama Sabataycıların, Statükocuların, askerî vesayet rejiminin, resmî ideoloji dinine bağlı olanların işine gelmez.

Sabataycıların bu ülkede liseleri, üniversiteleri yok mudur? Vardır…Onlar zararlı olmuyor da, Müslümanların liseleri, üniversiteleri açılırsa zararlı olurmuş.

Başta ABD olmak üzere dünyanın çeşitli medenî, demokrat, ileri, güçlü ülkelerinde Hıristiyan ve Yahudi üniversiteleri vardır. Amerika’da Dr.Moon dininin üniversitesi vardır ve bizden aykırı bir ilahiyatçı orada ders vermiştir.

Medreseler hortlatılıyormuş… Ne büyük hezeyan…Bu memleket Müslümandır ve Müslümanların kendi din hocalarını ve fakihlerini yetiştirmek için devletten bağımsız İslam medreseleri kurmaya hakları vardır.

Laik Fransada bile İslam medresesi vardır ve talebe yetiştirmektedir.

Ortodoks Rumlar Heybeliada ruhban mektebini açtırmak için didinip çalışıyor, Müslümanlar da medreselerin açılması için çalışacaklardır.

Buralarda din ilimleri okutulacakmış. Tabiî okutulacak.

Vakıfların üniversite kurması Atatürkçülüğe aykırıymış… Olabilir… Aykırı olup olmaması Müslümanları bağlamaz ki…

Önemli olan, Vakıfların üniversite açmasının temel insan haklarına aykırı olup olmamasıdır. Kesinlikle aykırı değildir, tam aksine insan haklarına uygundur.

Evet, Sabatay Sevi dinine, Dönmeliğe inananlar nasıl okullar, üniversiteler açabiliyorsa, bu ülkede çoğunluğu oluşturan Müslümanlar da kendi okullarını açacaklardır.

Sabataycılara yeşil ışık, Müslümanlara kırmızı ışık. Böyle adaletsizliğe, böyle eşitsizliğe, böyle çelişkiye rızamız yoktur. 25 Haziran 2010