28 Şubat darbesi hengâmesi içinde

bazı kurt ve sırtlan faiz ve borsa soyguncuları

bir gecede nasıl 4,5 milyar dolar vurdular?..

Öteki vurgunlarla birlikte yekûn olarak 76 milyardan bahs ediliyor.

On milyonlarca halk bu derin ve karanlık oyunları bilmiyor.

Halkı bu konuda uyarmak, aydınlatmak ve bilgilendirmek gerekir.

Geziler meziler… Direnişler mirenişler…

Daha fazla demokrasi… Ağaçlar kesilmesin…

Bu gürültülerin ardında milyarlarca dolarlık kirli ve kara hesaplar vardır.

Sadece milyar dolarlık soygunlar değil,

başka siyasî hesaplar

da

vardır bu patırtıların ardında, derinliklerinde.

Türkiyenin doğu ve güneydoğu bölgesinden büyük miktarda arazi isteyenler vardır.

Batı Ermenistan hayalleri vardır. Pontus vardır.

Bütün bu kargaşayı, gürültü ve patırtıyı

temiz hava isteyen ekolojik vatandaşlar ve park-sever gençler yapıyormuş…

Böyle açıklamalara tavuklar bile güler.

Bu işin içinde mutlaka Siyonistler var… Megali ideacılar var… Haçlılar ve Evangelistler var… Suriyeye füzeler gönderen, iç savaşın bitmesini istemeyen Rusya var…

Sabataycıların, Pakradunilerin bu işlerle hiç ilgisi yok, onlar bu işe hiç karışmadılar… Siz bu iddialara inanır mısınız?

Taksim Gezi Parkındaki olaylar mâsum halk ve gençlik hareketleriymiş… Siz herkesi sersem ve akılsız mı sanıyorsunuz? Size bir şey söylemek istiyorum:

Birinci dünya savaşından sonra İstanbul galip devletlerin işgalindeyken mâsum görünüşlü bir yatın, sarı bacasından koyu siyah dumanlar çıkartarak Karadenize açıldığı, oradan Tuna yoluyla Avrupa içlerine gittiği rivayet ediliyor.

Bu yatta 22 ton Osmanlı altını varmış.

(Esther ben Bassa)

Sonra bu altınlar güçlü bir aileye verilmiş…

Bendeniz Gezi olaylarının ardında bu

altınlara konan ailenin kokusunu alıyorum.

Hikâyenin özeti şudur:

Lozan anlaşmasının gizli protokolları

ihlal edilmiş ve

Türkiyenin Sünnî çoğunluğu şöyle veya böyle uyanmaya başlamıştır.

Halbuki

Lozanın gizli protokollerine göre

bu

Sünnî çoğunluğun ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi statüsünde kalması

gerekmektedir.

Sünniler uyanır ve birleşirse Hilafet ve Şeriat sistemi geri gelebilir.

Böyle bir gelişme emperyalistlere dünya çapında büyük bir darbe olur. Binaenaleyh

Türkiye Lozan’ın gizli protokolleri çizgisinden ayrılmamalıdır.

Elbette eşitlik olmalıdır ama

egemen azınlıklar

, Lozanîler çoğunluktan daha eşit olmalıdır.

İngilterede laiklik yoktur, orada

hükümdar millî Anglikan kilisesinin başıdır

ama

Türkiyede mutlaka Kemalist lâiklik olmalıdır.

İnsan haklarının, millî kimlik ve kültürün üzerinde

kemalî bir resmî ideoloji

bulunmalıdır ve son sözü o söylemelidir.

Türkiyede hiçbir

zaman iç barış ve sosyal mutabakat olmamalıdır

. Devamlı kriz ve çalkalanma olmalıdır.

Türkiyede her zaman terör ve kargaşa olmalıdır.

PKK terörü biterse, onun yerine başka bir terör çıkartılmalıdır.

Türkiyenin yüzölçümü ve nüfusu Batı medeniyeti için bir tehdittir.

Federasyon mu olur, başka bir yol mu bulunur,

Türkiye muhakkak parçalanmalıdır.

Gezi savaşları… Biber gazları… Tazyikli sular…

Polislerle çarpışan mâsum çocuklar… Aman ağaçlar kesilmesin… Aman park mark… Faiz ve borsa lobisi…

Yakın tarihimizde

yüksek ve müzmin enflasyonla, faizle, büyük borsa dalavereleriyle yüz milyarca dolar vuran babalar…

Boğaziçi aşireti…

Birinci maskeleri Müslüman, ikinci maskeleri Ermeni, üçüncü maskeleri Yahudi Pakraduniler… Tavşana kaç, tazıya tut siyaseti… Aaaaa!.. Gökteki şu buluta bak,

hahambaşı Hayim Nahum

‘a ne kadar benziyor…

Arap baharı, Taksim Gezi Parkı baharı…

İki kimlikli Kriptoların etekleri zil çalıyor… Aman biraz daha demokrasi, biraz daha park havası.. Kurt faizciler roof barlarda, yatlarda, malikanelerinde buzlu viskilerini yudumluyor.

28 Şubatta milyarlarca dolar vurmuşlardı,

bakalım bu

Gezi krizi, tozu dumanı, gazı ve tazyikli suyu içinde ne kadar vuracaklar?

Keridos nostra Judeo Respuklikos…

Laikos Maikos… Keridos General Kemalos… Keridos haverim…

•(İkinci yazı) Diyanet Başkanının Tepesinde M. Kemal Portresi

Diyanet İşleri Başkanının çalışma odasına

Atatürk portresi

, 1950’lerin sonuna doğru, zamanın Başbakanlık müsteşarı

Farmason Üstad-ı Âzam’ı Ahmet Salih Korur

tarafından astırılmıştır.

Geçen gün Diyanet Başkanının, bürosunda otururken çekilmiş bir fotoğrafını gördüm.

M. Kemal portresi tepesinde duruyordu.

Ülkemizin demokratikleşme sancıları geçirdiği bu devirde artık bu portre kaldırılmalıdır.

Bu konudaki gerekçelerim şunlardır:

1. İslam dini tasvire, surete izin vermez.

2. Diyanet Başkanının tepesinde bir levha olacaksa bu, sanatlı bir hatla yazılmış ve tezhiplenmiş bir Kelime-i Tevhid levhası olabilir.

3. Yahut bir âyet veya bir hadîs levhası.

4. Mesela: İnne’d-Dine ‘indAllah’il-İslam ayeti…

5. M. Kemal Paşa zamanında din konusunda radikal reformlar yapılmış, İslam Medreseleri kaldırılmış, Tasavvuf tekkeleri kapatılmış, Halife kovulmuş, Ezan Türkçe okutulmuş, Arapça okuyanlar ağır şekilde cezalandırılmış, temel insan haklarının birincisi olan din ve vicdan hürriyeti kısıtlanmıştır.

6. Laik bir rejimin, dinî bir makama portre astırması din hürriyeti ile kabil-i te’lif değildir.

7. M. Kemal Paşa sağlığında, Diyanet Başkanının tepesine kendi portresini astırtmamıştı. Böyle bir şeyi Millî Şef İsmet Paşa da yapmamıştı. Onların yapmadığı bir işi yapmak, gayretkeşlikten başka bir şey değildir.

8. Laik Fransa’da Katolik, Protestan, Musevî ve Müslüman din kurumlarının başkanlarının veya müdürlerinin tepesinde mesela

General de Gaulle

veya

Napoleon Bonaparte’

nin veya başka bir büyüğün portreleri asılı değilse,

bizde de Diyanet Başkanının tepesinde M. Kemal portresi asılı olmamalıdır.

Bendenizin bu çok haklı tenkit ve isteğime itiraz edecekler olabilir.

Yaygara kopartmasınlar ve lütfen gerekçelerini açıkça yazılı olarak beyan etsinler.

M. Kemal bir İslam büyüğü değildir.

Diyanet Başkanının tepesine

Resulullah Muhammed Mustafanın

(Salat ve selam olsun ona)

ismi yazılı bir levha asılmıyor da, niçin, dindar olmayan lâik bir ünlünün fotoğrafı asılıyor?

Diyanet Başkanının tepesindeki bu portre laikliğe aykırıdır. 09 Haziran 2013