Cuma

 

Cihan yıkılsa, Kıyamet kopsa, dünya hercümerç olsa bu adamlar bildiklerini okumaktan vaz geçmezler. Son haftalarda ülkemizde, Ortadoğu’da ne vahim hadiseler oluyor, belki Türkiye savaşa girecek, bunlar hâlâ “Türban… türbanlılar, gericilik…” diye sayıklıyorlar.

Kimbilir son nefeslerinde, kendilerini kurtaracak o mübarek cümleyi de sarf etmeyecekler, hırıltılar içinde “Türban yasağı yerinde kalsın, türbanlılar üniversiteye giremesin, türban kamu alanından atılsın…” diyerek teslim-i ruh edecekler.

Adamın biri satranç hastasıymış. Ömrü boyunca satranç oynamış. Gündüz satranç, gece satranç… Yukarı satranç, aşağı satranç… Sonunda yaşlanmış, ölüm döşeğine düşmüş. Can çekişirken yakınları Kelime-i Şehadet telkin etmişler ama o son bir gayretle doğrulmuş, “Şah mat!..” demiş ve ölmüş…

Böyle “idee fixe”
(Sabit fikir) sahipleri bir tür delidir.

Başörtüsü serbest bırakılsın diyorsunuz, onlar “Hayır hayır, Türkiye İran’a ve Malezya’ya benzeyemez!” diye yaygara kopartıyor. A nâbekârlar, başörtüsü serbest olunca Türkiye İngiltere’ye, Norveç’e, İsviçre’ye, İsveç’e, Avusturya’ya benzer. Niçin bu benzetmeden kaçıyorsunuz da ille de İran’a, Malezya’ya benzer diye diretiyorsunuz.
Çünkü sabit fikirlisiniz.

Buyursunlar, bir açık oturuma katılsınlar. Türban tabucusu ve yasakçı fanatikler ile, türbanın serbest bırakılmasına taraftar liberal profesörler ve düşünürler tartışsınlar, müzakere etsinler. İki taraftan dörder kişi olsun, bir de ciddî, seviyeli, objektif, adil idareci veya sunucu. Herkes eteğındeki taşları döksün. Birkaç şart var: Şarlatanlık yapılmayacak, Demagoji yapılmaycak, Tehditler savrulmayacak, Medenî insanlar olarak konuşulacak.

Bu adamların demokrasi, insan hakları, eşitlik taraftarı görünmelerine kimse kanmasın, aldanmasın. Onlar diktatörlük, zorbalık, kısıtlama taraftarıdır. Soruyorum: Dünyanın hangi demokrat, ileri, medenî ülkesinde, bizde olduğu gibi türban yasağı vardır.

Sadece Fransa’da, resmî liselerde yasaktır. O da hukuka, insan haklarına, demokrasiye, eşitliğe aykırı bir yasaktır. Oradaki yasağın karşı kefesinde özel okullarda türban serbestliği vardır. Özel liselerde ve kolejlerde serbest. Katolik okullarında (Ecoles libres) serbest, Müslüman liselerde serbest.

Fransa’da Müslümanlara özel İslâm mektebi açma izni verilmiştir de bizde niçin verilmemiştir? Özel okullar açarak çocuklarını kendi inançlarına, kendi kimlik ve kültürlerine, kendi dinlerine uygun şekilde eğitip yetiştirmek Müslümanların en temel hakkıdır.

Tevhid-i tedrisat, Tevhidî tedrisata karşı çıkartılmıştır.

Devlet, elbette özel okulları kontrol eder. Lakin herhangi bir ideolojinin körpe beyinlere yerleştirilmesi için baskı yapamaz. Fizik, kimya, geometri, biyoloji, coğrafya, edebiyat, yabancı dil nasıl okutuluyor, iyi okutuluyor mu onlara karışır ama inançlara, ibadetlere karışamaz. Müslüman halkın, çocuklarını kendi inançlarına uygun şekilde yetiştirmek ve eğitmek hakkına tecavüz edemez.

Türban konusunda takıntı sahibi olanlar, ülkemizde herhangi bir lisede, alt katta küçük bir odanın mescid haline getirilmesine ve birkaç çocuğun namaz kılmasına karşı çıkıyorlar. Bu adamlar deli midir? Birleşik Krallığın ingiltere bölümünde 1944’ten bu yana bütün kolej ve liselerde (istisnasız) sabahleyin derslere başlamadan önce okulun kilisesinde ibadet ve ayin yapılmaktadır. Demokrasi budur, din hürriyeti budur. Hiçbir şeye yanmam, bu adamlar kendilerini İngilizlerden daha demokrat görüyorlardır.

Aydın Doğan’ın üzerindeki vebal çok büyüktür. Bundan on yıl önce kendisiyle, Profesör Korkut Özal ile birlikte görüşmüş, yemek yiyip çay içmiştik. Sohbet esnasında bize “Ben de Müslüman bir kimseyim. Ancak, din anlayışımda sizden farklı olan taraflarım vardır. İnşaallah ileride hacca da gideceğim” demişti. Geçenlerde Rodos’a gitti, bir kerelik de olsa teravih namazı kıldı… Allah kabul etsin… “Ben de Müslümanım”
diyen bir kimse, gazetelerinde din hürriyetine, türbana, Müslüman kadın ve kızların kılık kıyafetlerine böylesine hücum eden fanatik yazarları nasıl çalıştırmaktadır?

Bu adamlar Müslümanları birinci sınıf vatandaş kabul etmiyor. Etselerdi, temel insan haklarını ve hürriyetlerini onlara da tanırlardı. Almanya’da, başka bir Avrupa ülkesinde türbanla ilgili olumsuz bir vak’a oluyor, küçük ve istisnaî bir kısıtlama getiriliyor (Bunu daha sonra oranın Yargıtay’ı veya Yüksek Mahkemesi iptal ediyor), bizdeki iflah olmaz fanatikler, agresif din düşmanları hep bir ağızdan yaygaraya başlıyor: Filan ülkede türban yasaklandı… Yalan yalan yalan…

İnsan dinsiz olabilir, ateist olabilir, İslâm’a karşı olabilir ama bu kadarı da olmaz. Herkesin mert, âdil, insaflı, iz’anlı, vakarlı ve haysiyetli olması gerekir.

“Ben dinsizim, tesettüre karşıyım…”
diyebilir ama tesettürlü kızlar liselerde ve üniversitelerde okumasın, onlar kapılardan kovulsun diyemez. Çünkü böyle bir söylem demokrasiye, insan haklarına, tahsil hakkına, din hürriyetine, eşitlik ilkesine kesin şekilde aykırıdır.

Akıllı ve ciddî insanlar iddialarını, tezlerini tutarlı gerekçelerle güçlendirirler. Bizim türban düşmanı Don Kişot’larımızın gerekçesi merekçesı yoktur. Bildikleri “İstemezük!..” diye bağırmaktan ibarettir. Atatürk’ün arkasına sığınıyorlar. Atatürk’ün annesinin, eşinin tesettürlü, başörtülü, çarşaflı resimlerini gösterince de, “Bunlar maziye aittir” diyerek kabul etmiyorlar. Asıl mazi kendileridir de haberleri yok, yahut anlamazlıktan geliyorlar. Zavallı ve tehlikeli fosilleşmiş taş kafalılar! 03 Kasım 2007