Faşist Metodlarla Dindar Çoğunluğa Baskılar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Mart 2019
Çarşamba
İrtica genelgeleri çıkartıp duruyorlar. Dinî kuruluş ve vakıfların zelzele felaketine mâruz kalan acılı halka yemek vermeleri, yardım yapmaları bile önleniyor. Dindar vatandaşların felaketzedelere yardım yapması irticaî bir eylem midir? Böyle düşünenler varsa, onlar mantıklarını, vicdanlarını, akıllarını yitirmiş kimselerdir.
Laik bir devletin başkanı çıkıyor ve “Kur’an’da iki yüz küsur âyetin hükmü kalmamıştır, onların yerini pozitif hukuk almıştır” diyebiliyorsa o memlekette işler çok bozuktur demektir. Efendi madem ki, devlet laik ve sen de onun başkanısın, ne hakla din işlerine karışıyorsun?
Ülke malî ve iktisadî bakımdan büyük bir kriz içindedir. Zelzele felaketi için yardımlar toplanmamış, bedelli askerlik paraları hazineye girmemiş, dış yardımlar ve krediler gelmemiş olsaydı çoktan iflas edilmiş olunurdu. Devleti ve ülkeyi idare edenler, perde arkası egemen güçler, derin devlet sorumluları din ile, dindarla uğraşmayı bıraksınlar da, ülkenin acil ve gerçek dertleriyle uğraşsınlar.
Zulümle, işkenceyle, baskıyla, devlet terörüyle, gece baskınlarıyla ayakta duramayacaklardır. Eskisine nisbeten çok değişik bir dünyada yaşıyoruz. İnsan haklarının ihlal edildiği bir ülke artık medenî bir ülke sayılmıyor.
Masonlar, ateistler, resmî ideoloji bağlıları alabildiğine hür ve güvenli olacaklar. Buna mukabil ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden Müslümanlar baskı, korku, dehşet, işkence, şiddet içinde yaşatılacak ve sindirilecekler. Bu hal daha ne kadar devam edebilir?
Türkiye’de de İsrail’deki gibi bir sistem istiyoruz. Din ve devlet uyuşmazlığı ve çekişmesi istemiyoruz. Siyasî rejimin çoğunluğun, milletin kültürüne, millî kimliğine, kişiliğine, tarihî devamlılığına saygı göstermesini istiyoruz.
İnançlarımızdan dolayı rahatsız edilmek, zulme mâruz kalmak istemiyoruz. İnançlarımıza göre yaşamak istiyoruz. Kimliğimizi korumak istiyoruz. İngiltere’de, Kanada’da, ABD’de yaşayan Müslümanlar o ülkelerde ne kadar korkusuz, güvenli, hür yaşıyorlarsa biz de kendi vatanımız olan Türkiye’de en az oradakiler kadar hür, korkusuz, güvenli olmak istiyoruz.
PKK terörünün gölgesinde uyuşturucu ve silah ticareti yapanlar bizi daha ne kadar ezmeye devam edecekler? On milyonlarca Müslüman vatandaşa daha ne kadar sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, köle, parya, zenci muamelesi yapılacaktır?
İslamcı kesimden bazılarının beni hiç sevmediklerini biliyorum. Bunun sebebi şahsî midir? Değildir. Onlar özeleştiri yapmama, bazı Müslüman kodamanları ve zümreleri isim vermeksizin tenkit etmeme içerliyorlar.
Tekrarlamakta fayda vardır, ben İslâm dinine, islâmî harekete ihlasla, istikametle (doğrulukla), samimiyetle, faziletle hizmet eden âlimlere, şeyhlere, aydınlara, mücahidlere büyük bir hürmet besliyorum. Onlar, elleri değil, ayakları bile öpülecek kişilerdir.
Lakin bazıları var ki, hizmet ve faaliyet perdesi altında trilyonları, hattâ kimisi katrilyonları götürmüştür. Bazısı da, nefs-i emmaresini put haline getirmiştir, ona adeta tapmaktadır. İşte, dinleri para, putları benlik olan; maddî menfaat, riyaset, şöhret, alkış için yüce İslâm dinini âlet eden bu gibi kimselerden nefret ediyorum. Onlar da benden nefret ediyormuş, eyvallah…
Bu gibi din sömürücüsü adamlar saf Müslümanları kandırmak için, “Bizi masonlar, siyonistler, ateistler, marksistler, İslâm düşmanları bugünkü hale getirdi” bahanesini ileri sürüyorlar. Elbette ki, yalan söylüyorlar. Bizi bugünkü zelil ve perişan hale dinsizler değil, dindar geçinen bu sahtekârlar getirmiştir.
Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de mü’min kullarına zafer vaadi vardır. Allah vaadinden dönmez. Bugün Müslümanlar muzaffer olamıyorlarsa bunun sebebi, o zafere erişmek için gerekli şartlara, sebeplere tevessül ve riayet etmemelerindendir. Muzaffer olmanın şartları ve sebepleri nelerdir?.. İlimdir, irfandır, kültürdür, uzmanlıktır, araştırmadır, ahlâktır, fazilettir, sanattır, ihlastır, istikamettir, güç kaynaklarıdır.
Kur’an’a, Sünnete, Şeriata, fıkha, ahlâka aykırı ne kadar kötülük varsa bunlar bizde olacak ve sonra bedavadan zafere nâil olacağız. Yağma yok!
Dinimiz, Kur’an, Sünnet, Şeriat bize birlik olmamızı, tek bir ümmet teşkil etmemizi, parçalanıp ayrılmamamızı, aramızda fitne ve fesat çıkartmamamızı emrediyor. Bu emre uyuyor muyuz? Paramparçayız, bir sürü cemaate, din baronluğuna ayrılmışız. Çeşitlilik var, birlik yok. Böyle Müslümanlar nasıl zafer bulacak?
Çok önemli ve hayatî bazı hizmet ve faaliyetler konusunda karşıtlarımızdan çok gerideyiz. Star gazetesi, kuruluşundan bu yana uzun zaman geçmemesine ve ağır şekilde baltalanmasına rağmen günde bir milyon satabiliyor. Müslüman gazeteler niçin bu kadar satamıyor? İslâmî medya niçin ikinci lig takımı durumunda? Müslüman gazeteler ve televizyonlar için yıllardan beri toplanan katrilyonlar, bizi bu sahada niçin Türkiye birincisi yapmaya yetmedi?
Sorulacak sorular çoktur ama futbol kulübü tutar gibi tarikat, hizip, fırka, cemaat, grup tutanların vicdanları nasır tutmuştur ve onların uyanması çok zordur. 25 Kasım 1999