Cumhuriyet kurulalı 78 yıl olmuş. Geçen seneki Cumhuriyet Bayramı’nda sayın Cumhurbaşkanımız, Çankaya Köşkü’ndeki resepsiyona beni de dâvet etmişti. Böyle bir dâvet, kırk yılı aşan gazetecilik hayatımda ilk defa vaki oluyordu. Ankara’ya gitmiş, katılmıştım. Bu sene çağrılmış olsaydım gidemezdim. Çünkü ayın 31’inde İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde bir dâvam vardı; ona hazırlanmak ve katılmak zorundaydım.

Cumhuriyet kurulduğunda Anayasa’nın (o tarihte Teşkilât-ı Esasiye Kanunu deniliyordu) İkinci maddesi şöyleydi: “Devletin dini, Din-i İslâm’dır.” 1928’e kadar beş sene bu madde kaldı. O tarihte kaldırıldı ama yerine “Devlet laiktir” diye bir madde konulmadı. Laikliğin Anayasa girmesi, Atatürk’ün ölümüne yakın, 1937’dedir.

Bizde bazıları laikliği din aleyhtarlığı, dinle savaşmak, dine ve dindarlara baskı yapmak şeklinde anlıyor. Böyle bir laiklik demokratik bir laiklik değil; komünist, faşist, despot, hukuk dışı rejim ve sistemlerde görülen bir laikliktir.

Bazı önemli ve güçlü şahsiyetler Cumhuriyet’ten söz ederken, “Laik Cumhuriyet” diye vurguluyor, üzerinde duruyor. Genelde Cumhuriyet’in ayrılmaz, vazgeçilmez özelliği laiklik değil, fazilettir. Dünyamızda laik olmayan Cumhuriyetler de var: İran İslâm Cumhuriyeti, Moritanya İslâm Cumhuriyeti gibi.

Faziletsiz Cumhuriyet, sadece ismen ve resmen cumhuriyettir. Cumhuriyetimizi yaşatmak, yüceltmek, güçlendirmek istiyorsak elbirliği ile ülkemizde faziletin hâkim olması için çalışmalıyız. Politikada fazilet, sivil kesimde fazilet, idarecilerde fazilet, idare edilenlerde fazilet, medyada fazilet, eğitimde ve üniversitede fazilet…

Ne kadar esef ve üzüntü verici bir keyfiyettir ki, zamanımızda en az kullanılan kelime ve kavramlardan biri fazilettir. Sanki faziletin pabucu dama atılmış. Faziletle birlikte, hikmet (bilgelik) de kullanılmıyor. Şimdi başka moda kavramlar var. Demokrasi, uygarlık, çağdaşlık, ilerleme denilip duruluyor. Bunlar faziletle ve hikmetle birlikte olmazlarsa ne kıymetleri kalır?

Fazilet ve hikmet, bir ülkedeki yargının, bağımsız olmasını gerekli görür. Sadece yargının bağımsızlığıyla da iş bitmez. O ülkede en üstün gücün hukuk olması da gereklidir. Hukuk denilince kanunlar anlaşılmamalıdır. Bazı kanunlar hukuka ve adalete taban tabana zıt olabilir. Adaletsiz hukuk olmaz.

Gerçek bir cumhuriyette vatandaşlar birtakım güvencelere sahiptir. Cumhuriyetle idare edilen bir ülkede öncelikle can güvenliği olmalıdır. Sonra mal güvenliği, ırz güvenliği, din ve inanç güvenliği, sosyal ve kültürel kimliğini koruma güvenliği.

Gerçek cumhuriyette zaman zaman, istisnaî olarak bazı rüşvet, suiistimal, ihtilas gibi suçlar işlenir ve devlet suçluları yakalar ve cezalandırır. Lakin gerçek cumhuriyette kokuşma, rüşvet, talan, soygun, haramilik, hortumlama hiçbir zaman genelleşmez.

Din insanlığın en köklü, en önemli, en güçlü olgusudur. Hiçbir gerçek cumhuriyette, ülkenin hakim diniyle ve diğer dinlerle mücadele edilmez, dindar vatandaşlara baskı yapılmaz. Cumhuriyet, bir fazilet rejimi olduğu için din ile ve dindarlarla barış içinde olur. Onların haklarına ve hürriyetlerine saygı gösterir.

Gerçek cumhuriyet bir erdem ve bilgelik sistemidir demiştim. Bu yüzdendir ki, Makyavelist siyasetlere, cumhuriyet perdesi ardında oligarşiye, zengin ve güçlü azınlıkların çoğunluğu ezmesine ve soymasına izin vermez.

Gerçek cumhuriyette bir kimsenin suçluluğu âdil mahkemeler tarafından isbatlanıp hükme bağlanmadan ve o hüküm kesinleşmeden, hiç kimseye suçlu denilemez. Beraat-i zimmet asıldır. Gerçek cumhuriyette birtakım vatandaşlara işkence yapılmaz.

Gerçek cunhuriyette hukuk önünde, âdil kanunlar önünde herkes eşittir; küçük hırsızlar ile büyük ve kodaman hırsızlar arasında hiçbir ayırım yapılmaz. En yüksek mevki ve makamlardaki kişiler suç işleseler, Cumhuriyet onları yakalar ve suçları sâbit olduğu taktirde cezalarını verir.

Gerçek cumhuriyette yargısız infaz olmaz.

Gerçek cumhuriyette devlet halkın efendisi değil, onun hizmetkârıdır.

Cumhuriyet ülkenin ve milletin edebî yazılı lisanını, tarihini, sanatlarını, kimliğini, kişiliğini, millî kültürünü, mimarîsini kollar, destekler, korur, yücelmesi için çalışır.

Gerçek cumhuriyetin resmî ideolojisi olmaz. Resmî ideolojisi olan, o ideolojiyi din gibi gören, herkese o ideolojiye iman etmek hususunda baskı yapan bir sisteme çağdaş denilmez. Çünkü çağdaş dünyada resmî ideolojisi olan medenî ve ileri bir ülke yoktur.

Cumhuriyet bir kesime ait değildir, herkesindir. Hiçbir kesim, azınlık, lobi, zümre, gurup cumhuriyeti tekeline alamaz.

Atina Cumhuriyeti ideal bir cumhuriyet değildi. Çünkü orada 50 bin esir, 20 bin hür vatandaşın hizmetinde çalışıyordu. Esirlerin hiçbir hakkı, hukuku, haysiyeti yoktu.

Bir cumhuriyet ülkesinde kim daha faziletli, kim daha hikmetli, kim namuslu, şerefli, haysiyetli, ahlaklı, yüksek karakterli ise asıl cumhuriyetçi odur.

Gerçek cumhuriyet idaresinde vatandaşlar ilerici-gerici, sağcı-solcu, şucu-bucu diye kutuplara, düşman kamplara ayrılmaz.

Cumhuriyet öyle bir şemsiyedir ki, gölgesi bütün vatandaşlara açıktır.

Bir ülkede birtakım vatandaşlar, aydınlar, yazarlar, fikir ve kültür adamları inançları, düşünceleri, görüşleri yüzünden mahkemelerde sürünüyor, bazıları hapishanelerde çürüyor, düşünce hürriyeti kısıtlanıyorsa, bunları yapanlar cumhuriyete en büyük zararı vermiş olurlar.

Tekrar ediyorum, Cumhuriyetin temel değerleri şunlardır: Fazilet, hikmet, adalet, insan hakları ve hürriyetleri, millî kimliğe bağlılık, vatandaşların huzur ve güven içinde yaşamaları.

Cumhuriyetimizin 78’inci yıldönümü kutlu olsun! 01 Kasım 2001