Fazlur Rahman Toplantısı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Aralık 2018
Pazartesi
Önümde büyük boy, ciltli, iyi kağıda basılmış 360 sayfalık bir kitap var. İsmi:
” 1997’de İstanbul’da 2000 adet bastırılmış. Bastıran: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı.
Sunuş yazısını o zaman Belediye Başkanı olan Sayın
yazmış. Şu cümlelerle başlıyor. “Kardeş Pakistan’ın yetiştirdiği büyük bilim adamı ve düşünür Fazlur Rahman, İslâm dünyasında olduğu kadar Batı’da da önemsenen, düşünce ve tezleri üzerinde geniş tartışmalar açılan bir şahsiyettir. Düşünce hayatıyla yakından ilgilenenler merhum Fazlur Rahman’ın Türkiye’de ne büyük bir etkiye sahip olduğunu bilirler. Fazlur Rahman’ı hararetle savunan öğrencileri ve izleyicileri olduğu gibi, ona şiddetli muhalefet gösterenler de var.”
İstanbul Belediyesi 22-23 Şubat 1997’de bir Fazlur Rahman toplantısı tertiplemiş. Buna yabancı uzmanlar da çağrılmış, her gün dört oturum yapılmış, yekun olarak sekiz oturumda otuz kadar tebliğ okunmuş. Bu kitap,
O Fazlur Rahman ki, kendi ülkesinde binden fazla din alimi, fakih, müftü, müderris tarafından protesto edilmiş ve kovulmuştur. Kitabın başında
bir takrizi (övgüsü) yeralıyor. Benim bildiğim kadarıyla şu anda Ankara İlahiyat Fakültesi Fazlur Rahman’ın yoluna girmiştir.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, hürmet ve itimat ettiği muhterem
hocaefendiye sormuş olsaydı, Fazlur Rahman’ın kim olduğunu, mahiyetini, içyüzünü öğrenmiş olurdu.
Ben bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak Fazlur Rahman’ı hiç tutmam ve sevmem. Çünkü onun tarihsellik tezi kabul edilirse
O tarihsel, bırak, bu tarihsel boş ver; geriye Yahudilerin ve Haçlıların istediği ılımlı, light, evcil, sulandırılmış bir İslâm kalır. (Diyalog İslâm’ı…)
Türkiye’yi ve İslâm dünyasını kurtaracak yol, zihniyet, tez; yirminci asırda Ehl-i Sünnet İslâmlığının bayraktarlığını yapmış olan
gibi icazetli gerçek hocaların zihniyetidir.
Fazlur Rahman, kelamcıların incelemesi, tahlil etmesi ve yanlışlarını ortaya koyması gereken bozuk bir fırka kurmuştur. Bu fırkanın, Türkiye’de çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanlara bozuk olduğunun bildirilmesi ve başta inançlı aydınlar olmak üzere halkın uyarılması gerekmektedir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu Fazlur Rahman toplantısı için kimbilir ne büyük masraflar etti. Dış ülkelerden gelenlerin uçak, beş yıldızlı otel masrafları, ziyafetler, hediyeler vs…
Ne kadar faydalı ve hayırlı olurdu.
Müslüman bir gazeteci, okur-yazar olarak niçin Ehl-i Sünnet’i destekliyorum, savunuyorum? Çünkü böyle bir destekleme ve savunma benim vazifemdir.
Ehl-i Sünnet Müslümanlığı Kur’ân’a, Sünnet’e; Allah’ın rızasına, sevgili Peygamberimizin (salat ve selam olsun O’na) bize bıraktığı mirasa uygun Müslümanlıktır.
Ehl-i Sünnet Asr-ı Saadet’le bizim aramızdaki devamlılıktır. Onda kopukluk olmasını istemeyiz. Ehl-i Sünnet ana caddedir. Kardeşlerimizin bu ana caddeyi bırakıp patikalara, çıkmaz sokaklara, dar ve ulaştırmaz yollara sapmalarını istemeyiz.
Ehl-i Sünnet İmamı Azam Ebu Hanife’nin, İmamı Mâlik’in, İmamı Şafiî’nin, İmamı Ahmed ibn Hanbel’in bize anlattığı dindir. Kurdukları fıkıh sistemleri devam etmemiş olan onlarca büyük müctehid efendilerimizin yoludur.
Ehl-i Sünnet Ashab-ı Kiram efendilerimizin yoludur. Ehl-i Sünnet Selef-i Sâlihîn efendilerimizin yoludur. Ehl-i Sünnet Tâbiîn efendilerimizin yoludur. Ehl-i Sünnet ‘âmil ve rabbanî, gerçek ve icazetli ulemanın yoludur. Ehl-i Sünnet büyük müfessirlerin yoludur. Ehl-i Sünnet büyük muhaddislerin yoludur. Ehl-i Sünnet orta İslâm yoludur. Ehl-i Sünnet akl-ı selimin ışığında vahye ve sünnete dayalı İslâm’dır. Ehl-i Sünnet on dört asırlık icma-i ümmet yoludur. Ehl-i Sünnet evliyaullah’ın yoludur.
Ehl-i Sünnet İmamı Buharî’lerin ve diğer büyük hadîs imamlarının, Gazalîlerin, Abdülkadir Geylanî’lerin, İmamı Süyutî’lerin, İmamı Şaranî’lerin, Muhyiddin ibn Arabî’lerin, İmamı Birgivî’lerin, Şah Muhammed Bahaüddin Nakşibendî’lerin, Ahmed er-Rufaî’lerin, Mevlana Celalüddin’lerin, Ahmed Yesevî’lerin, İmamı Rabbanî’lerin ve diğer bütün büyüklerin yoludur.
Ehl-i Sünnet gavsların, kutubların, ebdalların, nücebanın, nükebanın ve diğer ruhaniyet büyüklerinin yoludur. Ehl-i Sünnet Selahaddin’lerin, İmamı Şamil’lerin, Emîr Abdülkadir Cezairî’lerin yoludur. Ehl-i Sünnet Ahmed Zeynî Dahlan’ların, Yusuf İsmail Nebhanî’lerin, Şeyhülislâm Mustafa Sabri’lerin, Zahid el-Kevserî’lerin yoludur. Ehl-i Sünnet Bediüzzaman Said-i Nursî’nin, Erbilli Esad Efendi’nin, Abdülhakim Arvasî’nin, Süleyman Hilmi Tunahan’ın ve benzeri meşayihin yoludur.
Elbette bir Müslüman olarak bu mübarek ve feyizli ve nurlu yolu tutacağım, bu yolu savunacağım ve destekleyeceğim. Bu yola karşı olanlarla, bu yolu kapatmak isteyenlerle, bu yola düşmanlık edenlerle en güzel, meşru ve uygun şekilde münazara etmek benim vazifemdir.
Yüce Kur’ân’ımızın cahiller, icazetli müfessir olmayanlar, kötü niyetliler tarafından re’ye, heva ve hevese dayalı olarak yanlış şekilde yorumlanmasına elbette karşı çıkacağım ve halkı uyaracağım.
Ehl-i Sünnet’i savunmak sadece ulemanın işi ve vazifesi değildir, bütün Müslümanların vazifesidir. Ulema ilim ile ulema sınıfına dahil olmayanlar da akıllarının ve kültürlerinin yettiği derecede gerçekleri açıklayarak bu hizmet ve vazifeyi ifa ve eda ederler. Ehl-i Sünnet yıkılmasın, darbelenmesin, halkın ve gençliğin bir kısmı aldatılmasın. Gayemiz budur. 02 Aralık 2008