Feminist Müslüman Kadınlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
PazartesiMükellef bir insan olmak için akıl şartı vardır. Ancak bizim dinî hükümlerimizin esası akıl üzerine değil, nakil (Kur’ân, Sünnet, vahiy) üzerine kuruludur. İnsanlar bunları akılları, ilimleri, dinî konulardaki ihtisasları ile anlarlar.
Rasyonalizm felsefî bir ekoldür, Türkçesi akılcılıktır. Akılcılık akıllılık mânâsına gelmez. Liselerimizde doğru dürüst felsefe okutulmadığı için birçok okur-yazar câhil akıllılık ile akılcılığı birbirine karıştırmaktadır.
Türkiye Müslümanlarının yüksek tahsil yapmışlarının büyük kısmı bize Batı’dan gelen bir sürü yanlış terim, kavram, inanç, teori ile zehirlenmiş vaziyettedir.
Son yıllarda bazı okumuş Müslüman hanımların feminizm cereyanına kapıldıklarını ve hayli aşırı gittiklerini görmekteyiz. Bazı feminist İslâm hanımları cidden çizmeyi aşmışlar, mânevî ve ebedî saâdetlerine büyük zarar verecek iddialar serdetmeye başlamışlardır. Bu hanımlar Kur’ân’ı, Sünnet’i, klâsik islâmî öğretileri bile sorgulayacak, tenkit edecek, hattâ zaman zaman reddedecek cesareti kendilerinde bulmaktadır.
Kadınlarla erkekler arasında her sahada mutlak bir eşitlik yoktur. Erkekler de kendi aralarında mutlak şekilde eşit değildir. Mutlak olan eşitlik hukuk ve adalet karşısındaki eşitliktir. Her insan; erkek olsun, kadın olsun, beyaz olsun, siyah olsun, kavi olsun, zayıf olsun insan olmak, birtakım temel haklara sahip olmak bakımından elbette eşittir ama mutlak şekilde eşit değildir. Yüce Kur’ân “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyuruyor.
Kadınlar, bazı hususlarda erkeklerden üstündür. Peygamberimiz (Salât ve selâm olsun O’na) “Cennet annelerin ayakları altındadır” buyurmuştur; “Babaların ayakları altındadır dememiştir.” İslâm dininde ve geleneğinde anne, nice hususlarda babadan üstündür, daha faziletlidir.
Dinimizde üstünlük sebepleri vardır. Bunların başında takva gelir. Kur’ân “İçinizde, Allah katında en üstün olanınız en fazla takvalı olanınızdır” buyuruyor. Takvadan başka üstünlük sebepleri de vardır: İlim, irfan, ihlâs, ibadet, hayır ve hasenat, insanlara yararlı olmak, nefsi ile cihad etmek bunlardandır. Müslüman bir kadın bu üstünlük şartlarına sahip olursa, kendinden dûn (aşağı) mevkideki erkekten elbette üstün olur.
Feminist İslâm kadınları, Kütüb-i Sitte’deki bazı hadîsleri tenkit ediyor. Bu ne büyük cür’et ve cesarettir. Kütüb-i Sitte, İslâm dininin ikinci kaynağı olan Sünnet’in en muteber altı kitabıdır. Büyük din imamları (önderleri), büyük allâmeler, yetkili kişiler bazı hadîsler hususunda tartışabilir, onların kaynaklarını araştırabilir ama önüne gelen her Müslüman Kütüb-i Sitte’deki kadınlarla ilgili hadîsleri reddedemez, saygısızca tenkit edemez.
Peygamberimiz, kendisinden sonra Müslümanlar için iki büyük fitneden korktuğunu, bunların birinin kadınlar, diğerinin mal (para, servet) olduğunu beyan buyurmuştur. Buradaki fitne kelimesi imtihan (sınav) demektir. Kur’ân’da malların ve çoluk çocuğun fitne yâni imtihan olduğundan bahsedilmektedir. Aklı başında, firasetli bir mü’minin fitne kelimesini Türkçe’deki olumsuz mânâya alıp da Peygamber hadîsini tenkit etmesi mümkün müdür?
Kadınlarla ilgili hadîsler feministlerin hoşuna gitmeyebilir. Feminizm batıda çıkmış bir cereyandır. İslâm dini erkeklerin kadınlaşmasını, kadınların erkekleşmesini hoş görmez. Bizim dinimiz ilâhî hikmete dayanan ve kesin hükümlerinin hiçbiri yanlış olmayan mükemmel bir dünya nizamıdır. Batı tesirinde kalan bazı Müslümanlar, kendilerini dine uydurmak yerine, dini kendilerine uydurmak istiyorlar. Ne kadar yanlış bir yoldur bu!
İslâm dünyasını bırakalım ve dünyaya bakalım. En medenî, en ileri, en feminist, en çağdaş ülkelerde kadınlarla erkekler siyasî, askerî, sosyal, kültürel sahalarda eşit midir?
Bu ülkelerin parlamentolarındaki kadın erkek sayısı aynı mıdır? Kabinelerindeki kadın bakanlarla erkek bakanların sayısı aynı mıdır? Ordularındaki kadın erkek asker ve subay sayısı aynı mıdır? Değildir.
Niçin futbol oyunları kadın ve erkek oyuncular karışık olarak oynanmıyor? Niçin olimpiyat müsabakalarında (yarışmalarında) erkek takımları ayrı, kadın takımları ayrıdır.
Bir kısım kadınların erkeklerle eşit, hattâ onlardan üstün olmak isteklerini tabiî karşılıyorum. Ancak bunun yolu İslâm dinini, âyetleri, hadîsleri tenkit etmek değil; var güçleriyle çalışarak ilimde, irfanda, kültürde, sanatta, hayır ve hasenatta erkekleri aşmak ve geçmekle olur.
Kadın edebiyatçılar, tarihçiler, sanatkârlar çıksınlar ve en güzel romanları, tarih kitaplarını, sanat eserlerini yazsınlar, erkekleri geçsinler. Kadın mimarlar, erkek mimarlardan daha güzel binalar, camiler yapsınlar. Millete, vatana, devlete hizmet hususunda kadınlarımız erkeklerle yarışsınlar ve erkekleri geride bıraksınlar. Böyle bir şey olursa iftihar ederiz.
İslâm tarihi boyunca meşhur kadınlar çıkmamış değildir. Merhum Hacı Mehmet Zihni Efendi’nin “Meşâhirü’n-Nisa” adlı büyük eserinde bunların bir kısmının tercüme-i halleri yazılıdır. İslâm tarihinde kadın hükümdarlar bile zuhur etmiştir. Mısır’daki Seceretü’d-Dür bunlardan biridir.
Çağımız Müslümanları, erkek olsun kadın olsun, dünya çapında büyük insanlar yetiştiremiyor. Bizden bir Mandela, bir Rahibe Teresa çıkmamıştır. Bâtıl bir cereyan olan, fıtrata uygun olmayan feminizmi bırakalım da biz de, sadece İslâm dünyasına değil, bütün insanlığa aşık tutacak büyük erkekler ve kadınlar yetiştirmeye bakalım. Marifet erkekleri kadınlaştırmak, kadınları erkekleştirmek değil, büyük erkekler ve büyük kadınlar yetiştirmektir.
Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîslerde zikredilen bütün Peygamberler erkektir. Kadından peygamber çıkmamıştır diyerek yüce dinimizi tenkit mi edeceğiz? Hâşâ!
Şunu da belirteyim ki, Eş’arîler kadından peygamber olabileceğini, Mâturidîler ise olamayacağını iddia etmişlerdir.
Peygamber Efendimiz’den (Salât ve selâm olsun O’na) ulaşan bütün gerçek hadîsler doğrudur, bir hikmete istinad etmektedir. Bunları İslâm’ın diğer hükümleri içinde mütalaa etmek gerekir. Peygamberimiz kadınların aleyhinde olmamıştır. Bir hadîste “Bana gözümün nuru namaz, kadınlar, güzel kokular sevdirildi” buyuruyor.
İslâm erkeğe de, kadına da mutlak hürriyet vermez. Mutlak hürriyet anarşidir, vahşettir.
Bütün batı dünyası bir sürü sapıklığı normal karşılamaktadır. Batı böyle yapıyor diye bizim de yapmamız gerekmez.
Akıllı İslâm kadınları feminizm gibi bâtıl ve bozuk bir cereyana kapılmazlar. İşte meydan, her türlü imkân var. İlim, irfan, kültür, sanat, araştırma, mimarlık, hayır hasenat, insanlığa hizmet ve daha neler neler. Çalışsınlar, didinsinler, müsabakada erkekleri geçsinler ve üstün olsunlar. Böyle olurlarsa onları kim alkışlamaz?
Feminizm bir fitnedir. Peygamber bin dört yüz yıl önce âhir zaman fitnelerini haber vermiştir. Bu da bir mucizedir. 08 Mayıs 2001