CumartesiTramvayda beni tanıyıp selamlayan gençle ayaküstü bir iki çift lâf ettik. Televizyondaki kadınlarla ilgili program için, “Niçin toplantıyı terk etmediniz?” dedi. Böyle bir hareketin meşrebime uymayacağını söyledim.

Gerçekten o gece bazı Müslümanlar tarafından yenilip yutulmaz sözler söylendi, garip iddialar ortaya atıldı.

Feminist İslâm kadınları… Zamanımızda güçlü mütekellimler (Kelâm âlimleri) bulunsaydı şu feminizm denilen cereyanı da firak-ı dalle (sapık fırkalar) içinde zikrederlerdi.

Erkeklerle kadınların mutlak eşitliğini istiyorlar. Bu bir ütopyadır, hayaldir, gerçekte ve hayatta böyle bir eşitlik yoktur.

Kadınlar bazı konularde erkeklerden üstündür. Birtakım akılsız Müslüman erkekler çıksalar, “Cennet annelerin ayakları altındadır meâlindeki hadîs erkeklere haksızlıktır, biz bu hadîsi beğenmiyoruz, Cennet babaların ayakları altındadır denilmesi gerekirdi…” şeklinde aptalca, saygısız, mânasız gevezelikler etseler, bu iddia ve sözlerin bir ciddiyeti olur mu? Peygamber aleyhisselam “Cennet annelerin ayakları altındadır” demiştir, doğru söylemiştir, zaten onun her söylediği doğrudur, çünkü o kendi hevası ile konuşmaz, Müslümanların onun bu söylediğini ve diğer söylediklerini tenkit etmeye, sorgulamaya hakları ve selâhiyetleri yoktur.

Kadınların erkeklerle eşit olduğu hususlar vardır. İnsan olmak haysiyeti itibarıyla hukuk önünde eşittirler.

Eşit olmadıkları hususlar da vardır. Askerlik, siyaset, spor nice beşerî faaliyetler konusunda eşit değildirler.

Kadınların erkekler kadar güçlü ve yatkın olmadıkları konularda tarih boyunca birçok İslâm hanımı, erkekleri geçmiş, onlardan daha yüksek olmuştur ama bunlar istisnâdır, kural değildir. Hazret-i Âişe radiyallahu anha vâlidemiz firâset, ilim, bilgelik bakımından çok üstündü.

Bazı İslâm kadınları erkeklerden üstün olduklarını isbat etmek istiyorlarsa bunu saçma sapan bir feminizm edebiyatı ile değil; eserleri, işleri, aksiyonları ile isbat etmeye çalışsınlar. İlmî araştırma yapsınlar, kitap yazsınlar, mimar olup anıt binalar yapsınlar, Rahibe Teresa gibi hayır hasenat faaliyetlerine yönelip Nobel kazansınlar. O zaman onlara kim ne diyebilir?

Ancak Müslümanlar olarak dillerine hâkim olsunlar, Allah’ın kesin âyetlerini ve Peygamber efendimizin sahih hadîslerini saygısızca sorgulamaya, tenkit etmeye cür’et etmesinler.

O geceki toplantıda bir hanım Mısırlı Muhammed Abduh’u ve Kazanlı Musa Carullah Bigiyef’i büyük ve aydınlık âlimler ve önderler olarak gösterdi. Bunların ikisi de muteber kişiler değildir, çok tenkide uğramışlardır.

Bizdeki bir İlahiyat profesöründen de övgüyle bahsedildi. Bu profesör takiyye yaparak Müslümanları aldatan, şiî olduğu halde kendisini sünnî gibi gösteren, farmason olan mâceraperest Cemalüddin Afganî’yi, Muhammed Abduh’u, Reşid Rıza’yı Müslümanlara kurtuluş rehberleri olarak göstermektedir.

Ben istidatlı, zeki, karakterli Müslüman kız ve kadınlarının okutulması, yetiştirilmesi taraftarı bir ehl-i sünnet Müslümanıyım. Ancak bütün bu eğitim ve kültür işleri, İslâm sınırları içinde yapılmalıdır.

Ana kaynak bizim dinî prensiplerimiz ve hükümlerimizdir. Dışarıdan hikmet alabiliriz. Ancak feminizm hikmet değildir, bozuk bir cereyandır. Sapık bir fırkadır.

Bazı aşırı feministler hâşâ Allah’ı bile tenkide cür’et ediyor. O gece dinleyiciler arasındaki bir tesettürlü hanım şöyle konuştu:

“Benim Almanya’da bir arkadaşım var, sonradan hidayete geldi, örtündü. Bir gece namaz kılarken bu arkadaşım secdede iki saat ağlamış ve Allah’ım biz kadınları niçin bu kadar eziyorsun…” demiş. Hâfızamda kaldığı şekilde yazıyorum, dediklerinin özeti, meâli buydu. Bir Müslüman hanım böyle konuşabilir mi? Allah’a böyle hitap edebilir mi? Yanlıştır, yanlıştır, yanlıştır.

Müslümanlar paramparça oldular. Eskiden yetmiş iki bozuk fırka vardı, şimdi bunların sayısı yediyüz yirmiye çıktı.

Mısırlı sapık ve zındık Reşad Halife’nin bile taraftarları var. Onlardan biri de bir ilahiyat profesörüdür. Bu adam kendisini peygamber ilân etmiş (Reşâdü’l-Kezzab), namazda salavat getirenin müşrik olacağını iddia etmiş, Kur’anda Tevbe sûresinin sonundaki iki âyetin sonradan ilave edildiği hezeyanını ortaya atmıştır.

“Allah gerçek bir Janus’tur” (Janus: İki çehreli bir Roma putu) diyen İranlı yazar Ali Şeriati bile ülkemizde bazı İslâmcılar tarafından büyük mücahid, büyük Müslüman olarak tanınmakta ve tanıtılmaktadır.

Son otuz sene içinde yüce ve mukaddes İslâm dinine bozuk İslâmcı cereyanlar ve şahıslar kadar zarar veren çıkmamıştır.

Muhkem Kur’an âyetleri sorgulanamaz, asla tenkit edilemez. Müteşâbih âyetler esas alınamaz, bunlar üzerinde tartışma yapılamaz. Kur’an indî re’ylerle, heva ve hevesle, câhilce ve kötü niyetle tefsir edilemez. Böyle yapanlar dinden çıkarlar da haberleri olmaz.

Kütüb-i Sitte’deki (Altı muteber hadîs kitabı) hadîsler, haberler doğrudur. Bunların kaynakları hakkında ancak uzmanlar, hadîs âlimleri, din bilginleri araştırma yapar, fikir söyleyebilir.

Bize batıdan feminizm gibi bir sürü bozuk ideoloji gelmiş, maalesef bazı Müslümanlar bunları benimsemişlerdir. İslâm sosyalistleri de vardır. Onların yüce ve mukaddes dinimizi sosyalizm ilkelerine uydurmak için yapacakları bozuk ve saçma işlere seyirci mi kalacağız?

Bazıları demokrasiyi din haline getirmek, dinin yerine koymak istiyor, İslâm’ı demokrasiye uydurmaya çalışıyor. Böyleleri de yanlış yoldadır.

Modern modern modern deyip duruyorlar. Modernlik, modernizm bir put haline getirilmiştir. Yirminci asrın başlarında borulu gramofonlar pek modern, pek harika, pek asrî âletlerdi. Şimdi eskici dükkanlarına düştü; bütün modernler böyledir. Eskimeyen, pörsümeyen, hükmünü yitirmeyen Kur’an, hadîs, Şeriat ilkeleri ve hikmetidir.

Benim param, imkanım olsa dost yabancı ülkelerden birinde bir “İslâm Kız Koleji” açarım, dünyanın en güçlü ve vasıflı öğretmen ve idarecilerine vazife veririm ve bu ülkenin zeki, imanlı, istidatlı, kabiliyetli bin kızını burada okuturum. Kadınlığa ve kızlara hizmet böyle olur. Saçma sapan feminist laflar konuşmakla değil! Reformcu, feminist, şucu veya bucu İslâmcılara hitap ediyorum: İslâm’ın temellerini sarsmayınız, Kur’an’ı ve hadîsleri sorgulamaya ve tenkide yetlenmeyiniz, din konusunda tartışma çıkartmayınız.

Bir iş yapmak istiyorsanız, müsbet ve hayırlı amellere ve hizmetlere yöneliniz. 20 Mayıs 2001