SalıBazı kişilerin ve kliklerin nâçiz şahsıma karşı kinleri, düşmanlıkları, nefretleri gün geçtikçe çoğalıyor. Tenkit etmek, uyarmak, engellemeye çalışmak kolay bir şey değildir.

Hemen hemen her kesimdeki bozuk ve yamuk kişileri tenkit ediyorum. İsim falan vermem. Ben gazeteciyim, okur-yazar bir vatandaşım; savcı değilim, hâkim değilim, hele cellât hiç değilim. Hazır konfeksiyon işi tenkit hülleleri biçiyorum, kimin üzerine denk gelirse hülle onundur.

Hangi kesimden olursa olsun, İslâm’a militanca saldırmayan her vatandaş ile barış içinde yaşamak isterim. Başka meşreblerden olan Müslümanlara saygı beslerim, meşreb ve görüş farklılıkları yüzünden onları dışlamam. Benim de nefret ettiğim kişiler ve klikler var. Onların başında din sömürücüleri gelir. Bunlar münâfıklığın prototipleridir. Onların dini imanı paradır, maddî menfaattir. Onlar nefs-i emmârelerine put gibi taparlar.

Karı satarak, pezevenklik yaparak trilyoner olmak da elbette kötü, çok kötü bir şeydir. Ancak, din ve mukaddesat bezirganlığı ile servet ve şöhret sahibi olmak alçaklığın ve kötülüğün en iğrenci ve en fenasıdır.

Din sömürücüleri karpuz gibidir. Dışları yemyeşil, içleri kıpkızıldır. Zavallı halk bunları bilmez, tanımaz, aldanır.

Sömürücülerin ağızlarından bal akar. Parlak edebiyatları vardır. Din derler, iman derler; vatan, millet derler, ah Türkiyem derler. Bunlar hep rol icabıdır. Perdelerin, paravanaların ardında yüz milyonlarca, milyarlarca Amerikan doları elde edilir.

Sömürücülerin gözleri karadır. Uyarılar, tenkitler, öğütler onlara vız gelir. Kös çalsanız kulaklarının dibinde kıpırdanmazlar.

Bu memlekette istismar edilmeyen, sömürülmeyen fikir, inanç, ideoloji yoktur.

Atatürkçülük, laiklik, çağdaşlık diye bağıranların hepsinin samimi mi olduğunu sanıyorsunuz? O cephede de bin türlü kötülük, talan, soygun, yolsuzluk, kaltabanlık vardır. Şarkılarıyla işleri arasında uçurumlar bulunur. Atatürkçülük sömürüsü yapmayan, Müslüman çoğunluğun temel hak ve hürriyetlerine karşı olmayan samimî Kemalistlere bir şey dediğim yok. Sömürücü ve sahte Kemalistleri ise lanetliyorum, Allah belâlarını versin.

Türkçü, milliyetçi olup da yolsuzluk yapmayan, haram yemeyen idealistlere hürmet ederim. Ben de Türkiye’nin, Türkiyelilerin, Türklerin iyiliğini, saadetini, selametini isteyen bir vatandaşım. Lakin Türkçülük ve milliyetçilik maskesi takınarak yolsuzluk, soygun, talan, hortumlama, yamukluk yapanlara bin kere lanet olsun. Allah onların da belasını versin.

İslâm dinine ihlasla, dosdoğru hareket ederek, namusla, istikametle hizmet edenler, aramızda meşreb ve görüş farklılıkları da olsa başımın tacıdırlar. Onlara hayır dualar ederim. Fakaaat… Dini imanı para olan, nefs-i emmâresine put gibi tapan, hizmet yapıyorum diye her haltı yiyen, milyonlarca haram dolar biriktiren mel’unlara lânet olsun. Allah onların milyon kere belâsını versin. Versin de, yüce ve kutsal İslâm dinini ve dâvasını âlet etmek ne demekmiş görsünler.

Evrensel hikmetin (bilgeliğin) en yüksek seviyesinde bulunan İslâmın din ve dünya işlerindeki temel prensiplerinden biri istikamettir, yâni doğruluktur. İslâm’ı ve Müslümanları temsil, dine hizmet iddiasıyla ortaya çıkan şahısların ve kliklerin müstakim (doğru) olmaları gerekir. Bizim dinimiz birtakım hezeyanları asla kabul etmez.

1. Efendim bu düzen bozuktur, böyle bir düzende yamukluk etmek, haram yemek câizdir.

2. Biz yolsuzluk yapıyoruz ama bu paralarla ileride dinimize hizmet edeceğiz.

3. Bizi hiç kimse tenkit edemez. Bizden hiç kimse hesap soramaz.

Evet bu gibi fikirler hezeyandır, safsatadır.

Biz Müslümanız. İslâm dinini bize Allah’ın Resûlü Muhammedü’l-Emîn (Salat ve selam olsun O’na) hazretleri getirmiştir. Bizim o büyük önderimiz dosdoğru bir insandı. Biz dinî hizmetlerde, İslâmî faaliyetlerde O’nun yolundan gitmeye, O’nun Sünnetinin ilkeleri ışığında çalışmaya, O’nun metodu ile hareket etmeye mecburuz.

Eski Müslümanlar harbî küffar ile cihad eder, savaşı kazandıkları taktirde ganimet toplar, bunun beşte biri beytü’l-mâle verilir, geri kalanı gaziler ve şehidlerin yakınları arasında taksim olunurdu.

Şimdiki birtakım sahte ve münâfık mücâhidler Müslümanlardan ganimet topluyor. Fesubhanallah! Böyle ganimet olur mu?

Allah’ın arzı geniştir, şu dünyanın imkânları boldur. Zengin olmak isteyen namuslu ve şerefli Müslümanlar ticaret, sanayi, ziraat, hayvancılık, nakliyat, inşaat ve çeşitli hizmetler yaparak zengin olabilirler. Bizim yüce ve kutsal dinimiz bazı gelirleri haram kılmış, yasaklamıştır. Riba yasaktır. Din sömürüsü yasaktır. Müslümanları aldatıp kandırarak para toplamak yasaktır. Suiistimal, hortumlama, rüşvet, alavere, dalavere ile para kazanmak, zengin olmak yasaktır.

Yüz elli milyara yapılacak bir iş beş yüz milyara veriliyor. Birinci alan yüzde on komisyonu, elli milyarı hemen ödüyor. İşi kendisi yapmıyor, ikinci adama 250 milyara devrediyor. Birinci adam havadan 200 milyar kazanıyor. Yüz elli milyara yapılacak bir işi beş yüz milyara vermek, yüzde on komisyon almak, birinciye havadan iki yüz milyar kazandırmak bizim Kitabımızda, Şeriatımızda, Peygamberimizin sünnetinde, fıkhımızda meşru olarak kabul edilmez. Millet ve memleket 250 milyar lira zarar etmekte, dolandırılmaktadır. Böyle yapanlar Allah’ın ve insanların lânetine mâruzdur. Hiçbir faziletli Müslüman bu gibi haydutluklara tenezzül etmez. Böyle herifler Allah’ın gazabına ve azabına duçar olacaktır. Göreceğiz.

Bir binanın rantı yenebilir ama bazı değerlerin rantı yenemez. Dinimiz yücedir, kutsaldır, onun rantı olmaz. Din rantı yiyenler, tevbe edip haram servetlerini tasadduk etmezlerse kötü bir âkibete hazır olsunlar.

Türkiye deniz, yemeyen domuz. Böyle domuzca felsefeler bir Müslümana yakışmaz.

Öncelikle Müslümanlara, İslâmcılara hitap ediyorum: Para ve madde konusunda çok şeffaf olmaya mecburuz. Kesinlikle kirli, pis, kara, necis, haram para işlerine karışmamalıyız. Düşmanlarımız bile bizim doğruluğumuzu, dürüstlüğümüzü kabul ve teslim etmeli.

Para, mal, dünya servetleri, çoluk çocuk, şan, şöhret, halkın itibarı ve alkışı riyâset… Bütün bunlar fitnedir, yâni imtihandır. Ne mutlu imtihanı yüz akıyla verenlere. 16 Mayıs 2001