Perşembe

 

Fransa’ya karşı neler yapılabilir? Bu soruyu cevaplandırırken gerçekçi olmak, hayallere ve kuruntulara sapmamak gerekir. Bu konuda hatırama gelenleri sıralıyorum:

(1)

Birtakım Fransızlar Kürtleri Türkiye aleyhine kışkırtıyorlar.

Mitterand’ın eşinin vaktiyle Diyarbakır’a gelip mânidar hareketler sergilediğini unutmayalım. Türkiye’den de (resmî şahsiyetler, devlet ve hükümet adamları dışında) birtakım kişilerin ve kuruluşların Fransa’dan kopmak isteyen hareketleri desteklemesi mümkündür.

Meselâ Korsika’ya istiklal isteyen hareketi.

Bu konuda kitaplar yazılabilir. Söylemeye hacet yok, kesinlikle terör teşvik edilmeyecek, desteklenmeyecektir.

(2) 1939’da ikinci dünya savaşından önce Fransa’nın ordusu Alman ordusuna eşitti, hattâ bazı hususlarda ondan güçlüydü. Lakin, Hitler’in orduları karşısında feci ve rezil bir hezimete uğradılar, kısa zamanda çöktüler ve teslim oldular.

Bu konu işlenebilir.

Renkli resimlerle, belgelerle dolu kitaplar hazırlanabilir ve yüksek sayıda basılabilir.

(3)

Cezayir’de 1830’dan 1962’ye kadar büyük ama çok büyük zulümler yapmışlardır.

Cezayir Müslümanlarını köle statüsünde tutmuşlar, yerli Yahudilere siyasî hürriyet verdikleri halde, Müslümanlara vermemişlerdir. Bunlar broşür, kitapçık, kitap şeklinde Türkiye halkına duyurulur.

(4) Fransa tarihi korkunç iç katliamlarla (kırımlarla) doludur.

1789 Büyük Fransız ihtilalinden sonra kendi halklarına yapmadıklarını bırakmamışlardır.

(5) Medeniyet aydınlıkları götürmek bahanesiyle Asya ve Afrika’da nice ülkeyi sömürge yapmışlar, halkını ezmişler, zenginliklerini soymuşlardır.

(6)

Napolyon’un kumandasında Fransız ordusu 1799’da Filistin’de altı veya yedi bin Müslüman/Türk/Arap askerini esir almış ve bunları çok feci, çok barbar, çok vahşi şekilde öldürmüştür.

Bu yaptıkları insanlığa, savaş hukukuna, vicdana aykırı idi. Onların tarihinde böyle yüzlerce hadise vardır. Bunlar mutlaka kitaplaştırılmalıdır. Fransız kaynaklarına dayanarak, belgeleri gösterilerek.

(7) Yukarıda anlattığım işleri, ehliyetli

“sivil”

kişiler ve kadrolar vasıtasıyla Fransızca kitaplar, broşürler şeklinde de yayınlanmalıdır. Devletimiz ve hükümetimiz bunlara doğrudan doğruya karışmamalıdır. Bu işi ehliyetli siviller yapmalıdır. Devlet bu işler için ödenek ayırırsa birtakım alçak, sefil ve rezil köpekler, sırf o paraları yemek için ortaya atılacaklar ve işleri, hizmetleri mıncıklayacaklardır.

(8)

Fransız mallarına karşı ciddî, realist, etkili bir boykot hareketi başlatılmalıdır.

Bu boykot hareketi öyle birkaç günlük veya birkaç haftalık bir saman alevi şeklinde olmamalı, kalıcı ve tesirli olmalıdır. Bu maksatla milyonlarca broşür basılmalıdır.

(9) Fransa’nın iç zaafları, çelişkileri, illetleri (sosyal hastalıkları) dile getirilmelidir.

(10)

Fransa’nın gizli bir Yahudi sömürgesi haline geldiği, belgelerin ışığında anlatılmalıdır.

Orada resmî rakamla 600 bin, gerçekte ise bir milyondan fazla Yahudi yaşıyor ve bu azınlık o koskoca ülkeyi parmağında oynatıyor. Bu dediğimi doğrulayan nice kitap ve belge bulunmaktadır.

Fransa’da Yahudi aleyhtarlığı yasak olduğu için, vatansever Fransızlar yurtları dışından internet yayınları yaparak mücadele etmektedir.

(11)

Kesinlikle Fransız halkı hedef olarak alınmamalıdır.

(12) Fransa’da basılması yasak olan, basılıp yayınlandığı taktirde failleri mahkemeye verilen ve hapse atılan nice

“Doğruyu söyleyen kitap”

bulunmaktadır. Bunların fotoofset baskıları Türkiye’de yapılmalı ve dünyaya dağıtılmalıdır.

Şu anda benim hatırıma gelenler bunlar… Yirmi beş seneye kalmaz, Fransa bir

“İslâm-Akdeniz ülkesi”

olacaktır. Niçin mi? Öncelikle nüfusları artmıyor, aksine yaşlanıyor, eksiliyor.

Oradaki beş milyon Müslüman hızla çoğalıyor.Önümüzdeki yıllarda, önüne geçilemeyen bir Afrikalı göçü olacaktır. Fransa’nın bir kısım halkı akın akın Müslüman olacaktır.

Avrupa ülkeleri içinde, Türkiye ve Türklerle en fazla dost olması gereken ülke Fransa’dır.

Türkiye onları

16’ncı asırda Şarlken’e karşı desteklemiş ve korumuştur.

Onlara, Osmanlı imparatorluğu ülkelerinde ticaret yapma hakkı vermiştir.

Kudüs’teki

kutsal makamları onlara tevdi etmiştir.

Buna karşılık ondan daima kötülük ve hıyanet görmüştür.


Frankofoni sahasındaki kültür, sanat, eğitim faaliyetlerimizi ve ilişkilerimizi İsviçre’ye, Belçika’ya, Kanada’ya kaydırmalıyız. Fransa Yahudileri ülkelerindeki Müslümanları bölmek, parçalamak, birbirlerinden kopuk halde tutmak için ellerinden geleni yapıyor.

Türkiyeli Müslümanlar oradaki din kardeşlerinin birleşmesi, güçlenmesi için çalışmalıdır.

Bizdeki Derin güçler bu konuda Yahudilerle ve İslâm’dan nefret eden aşırılarla hemfikirdir. Ondan bir fayda gelmez. Bu dediğim işi Müslümanlar yapmalıdır.

Fransa’da çok sayıda

(bu konuda istatistik yoktur)

mühtedi, yani Müslüman olmuş Fransız bulunmaktadır.

Bunlardan istidatlı olanlar seçilmeli, Türkiye’ye getirilmeli, Türkçe öğrenmeleri sağlanmalıdır. Bu iş kolay değil, çok zordur. Fransa’da Türkiye taraftarı aydınlar, tarihçiler, yüksek tabakaya mensup kişiler bulunmaktadır. Bunlarla sıkı işbirliği yapılmalıdır.

Bizdeki

“Fransız Anadolu Tedkikleri Enstitüsü”

ne (Beyoğlu İst.) karşılık bir

“Fransa Araştırmaları Enstitüsü”

kurulmalı ve en kısa zamanda ilmî ve ciddî yayınlar yapılmalıdır. Fransa’nın Türkiye’ye karşı düşmanlığı affedilemez ve asla hoşgörü ile karşılanamaz.

Ermeni meselesi kanunla halledilebilecek bir konu değildir. Bu işi tarihçiler, ilim adamları, büyük düşünürler müzakere etmelidir. Tartışmaya açık olması gereken bir konuda nasıl olur da

“Filan soykırımı inkar edenler mahkemeye verilir, mahkum olursa hapse atılır”

şeklinde bir kanun çıkartılabilir? Böyle bir şey hukukun ruhuna aykırıdır.

Türkiye’de, kelimenin lügat ve istilah manasıyla bir

Ermeni soykırımı

olmamıştır. Evet, bir Ermeni tehciri olmuştur ve bu tehcir esnasında bir miktar Ermeni açlıktan, hastalıktan veya çetelerin saldırısı dolayısıyla ölmüştür ama planlı bir soykırım olmamıştır.

Ermeni tehcirinin son derece haklı sebep ve gerekçeleri vardır. Ermeni halkının bir kısmı, uyruğu oldukları Osmanlı devletine isyan ederek istilacı Rus ordusunu kurtarıcı olarak karşılamış ve Müslüman halkı katletmiştir.

Ermeni tehciri bir zaruret idi. Bir ölüm kalım savaşı içinde olan bir devlet başka ne yapabilirdi?

Dünyada soykırım

(eğer olduysa)

Yahudi ve Ermeni soykırımlarından ibaret değildir.


Haçlılar Amerika’da 40 milyon yerliyi feci şekilde kırmıştır. Amerikalılar 1945’te bir buçuk milyon esir Alman askerini aç bırakarak, yaralıları ve hastaları tedavi etmeyerek, onlara su vermeyerek, yağmur altında ve çamur üstünde bekleterek öldürmüşlerdir.

Bu bir kırım değil midir?

Stalin rejimi on milyonlarca insanı katletmiştir.

Fransa parlamentosu soykırım kanunu çıkartacaksa bunların hepsi için çıkartmalıdır.

Bir kere daha anlamış bulunuyoruz ki, Avrupalıların büyük kısmı Türkiye’nin dostu değildir.


Ülkemizin parçalanmasını, devletimizin yıkılmasını istiyorlar. 20 Ekim 2006