Şeytanî, Tağutî, Deccalî, Nemrudî

güçler insanları ve bilhassa Müslümanları Rahman’ın yolundan saptırmak, gaflete düşürmek, boş ve faydasız işlerle uğraştırmak, aziz ömürleri zevzeklikle gevezelikle dedikodularla ziyan ve heba ettirmek için gece gündüz çalışıyor.

Müslümanların büyük kısmının şeytanî gaflet tuzaklarına düşmüş olmasına ne kadar üzülsek yeridir.

Rahman’ın zikrinden uzak kalmak, ne dünyaya ne ahirete faydası olmayan, incir çekirdeğini doldurmaz konu ve meselelere büyük önem vermek ne korkunç bir gaflettir.

İslamın büyük ve temel emir ve öğütlerinden biri, lisanını tutmaktır. Lisanın yüz kadar âfeti vardır. Bunlara mübtela olanların dünya hayatı rezillik ve rüsvaylık ile geçer, ahiretleri berbat olur.

İslam dini kadar gıybeti kötüleyen, çirkin gösteren, yasaklayan, haram kılan bir din yoktur ama maalesef bir kısım Müslümanlar kadar gıybet eden de yoktur.

Yalan söylemek haramdır. Müslümanların durumu bu konuda nasıldır?

Müslüman eline, diline, beline hakim olan kimsedir. Biz öyle miyiz?

Tasavvuf tarikatlarının amacı ve hedefi olgun, sahici, gerçek Müslüman yetiştirmektir. Hem tarikatlı geçiniyor, dervişlik taslıyor, hem de durup dinlenmeden gıybet ediyor. Böyle Müslümanlık, böyle sûfilik, böyle dervişlik olur mu?

Yeni bir vak’a… Asgarî ücretle temizlikçilik yapan biri havaalanı tuvaletinde otuz bin lira bulmuş, almış müdüriyete teslim etmiş, para sahibine ulaştırılmış… Tören yapılmış, işçiye ödül verilmiş, gazeteler aman ne erdem aman ne ahlak diye yazıp durdular.

Yahu yahu yahu!.. Unutulan kıymetli bir eşyayı veya parayı bulan kişinin bunu sahibine ulaştırmasından dana normal, daha tabiî ne olabilir. Eğer bir memlekette, bu normal davranış büyük bir fazilet olarak görülüyorsa o ülke batmış demektir. Vah vah…

Deccal ve Tağut’un en büyük şer âleti ve yardımcısı kötü medyadır. Kötü medya ne yapar? İnsanları Allah’ı zikr etmekten uzak tutar.

Kötü medyanın ele alıp işlediği konulara bakınız: Boş siyaset çekişmeleri ve dedikodular… Müstehcen resimler… Futbol holiganlıkları… Magazinlerin en cıvığı…

İnsan niçin yaratılmış?… Yaratan insandan ne istiyor?… Dünya bir imtihan salonudur… Varlık öldükten sonra bitmez, insan âhirette hesap verecektir… Dünya hayatı bir imtihandır, tuzaklarla doludur… Bu korular işleniyor mu?

İslam ahlak ve fazilet dinidir. Ahlaksız ve faziletsiz Müslümanın durumu çok kötüdür. Müslümanları Deccalî ve Tâğutî gaflet ve dalaletlerden kurtarmak için neler yapılmalıdır?

Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?

Bilenler, bilmeyenleri uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek, kurtarmak için nasıl çalışmalıdır?

Gaflet, ne büyük felaket…

Bir kısım bilenlerin vazifelerini yapmamaları, yan gelip yatmaları ne kadar üzücüdür. Bilenlere gaflet hiç yakışmıyor.

(İkinci yazı) Aşırı Anormal Yapılaşma Betonlaşma

Fazla uzun bir müddet değil, birkaç aydan beri Trakya taraflarına gitmemiştim. Çarşamba günü bir cenaze için Çekmeceye gittim, yolun iki tarafındaki dev inşaatları gördüm ve ürperdim.

İstanbul, olması gerekenin beş altı misli büyümüştü ve yapılaşma hâlâ devam ediyordu.

Şu soruyu her gün yüksek sesle sormak gerekiyor:

Doğuda, güneydoğuda bazı bölgeler boşaltılır ıssızlaştırılırken, İstanbul ve Marmara bölgesi niçin aşırı miktarda nüfusla doldurulmaktadır?

Strateji uzmanları cevap versinler:

O boşaltılan yerlere ileride birtakım nüfuslar getirilme plan ve projesi vardır? Seçimlerden sonra, büyük bir inşaatçının beyanını okudum: Bizim halimizden anlayan bir İmar Bakanı istiyoruz, diyordu.

Dev şehirde yeni dev yapılar yapmak için yer kalmadı ve inşaat rantçıları çok tedirgin. Bağ bahçe, orman, koru, yeşillik istiyorlar yeni gökdelenler, yeni AVM’ler dikmek için.

Allah bizi korusun bir zelzele olsa, evleri yıkılan, hasar gören milyonlarca vatandaş için hangi müsait mekanlara çadır kentler kurulacaktır? Onların yemek, su, tuvalet ihtiyaçları nasıl temin edilecektir? Ölüler nerelere gömülecektir? Yaralılar nerede tedavi edilecektir?

Bir ülke için, en büyük iktisadî sektörün inşaat, yapılaşma, betonlaşma olması büyük değil, çok büyük bir felakettir.

Apartmanlaşma, betonlaşma köylere kadar sirayet etti. Beyinsizlik o hale geldi ki, vatandaş, hiç lüzumu olmadığı halde beş katlı bina yapıyor. İki katında oturuyor, üçü katı boş kalıyor. Köylük yer olduğu için kiracı miracı da yok… Yahu, mademki ihtiyaç yok, şunu iki katlı yapsana!

Aşırı yapılaşma, aşırı betonlaşma, aşırı miktarda otomobil, bu otomobillerin yoğun trafikte içlerinde sadece bir sürücü olduğu halde gidip gelmesi, aşırı miktarda cep telefonu, yasak olmasına rağmen, sürücülerin direksiyon başında telefonla konuşması… Yapılaşmaya, betonlaşmaya yekûn olarak bir trilyon dolardan daha fazla harcamamız ve ülke sermayesini betonla dondurmuş olmamız.

Türkiye’nin başka hiçbir derdi ve problemi olmasa, sadece İstanbul’un anormal büyümesi ve yapılaşması olsa, bu problem geleceğimizin ufuklarını karartmaya yeter de artar. Farkında mıyız? 09 Kasım 2015