Perşembe

 

Sevgili gençler!.. Lâfı evelemeden gevelemeden söyleyeyim: Harcanıyorsunuz, evet harcanıyorsunuz. Sizi kimler mi harcıyor? Onları da açıkça beyan edeyim:

-Siz öncelikle kendi kendinizi harcıyorsunuz.

-Ananız babanız sizleri harcıyor.

-Toplum sizi harcıyor.

-Eğitim sistemi sizi harcıyor.

-Üniversite sizi harcıyor.

Uzatmayayım, topyekûn bir harcanma içindesiniz.

İnançlı ve idealist gençlere hitap ediyorum. Sizin gayeniz kesinlikle parlak, itibarlı, bol gelirli bir mesleğe sahip olmak olmamalıdır.

Anneniz babanız ne diyorlar, ne istiyorlar:

-Aman oğlumuz mühendis olsun, doktor olsun, işletmeci olsun, bol para kazansın, iyi yaşasın, iyi yesin, iyi giyinsin…

Siz bu duaya amin derseniz harcanır gidersiniz.

Siz Müslüman gençlersiniz. Bizim kutsal Kitabımız ne diyor: “Allah insanları ve cinleri, başka bir şey için değil, sadece Kendisine ibadet (kulluk) etmeleri için yaratmıştır.”

İslâm’da bu dünya hayatının amacı bol para kazanmak, lüks yaşamak, şatafat ve debdebe içinde hayat sürmek; müzeyyen evlerde oturmak, gösterişli binitlerle gezmek, en leziz ve nefis yemekler yemek değildir. Allah bize bir Peygamber göndermiştir. O bizim için en güzel örnek ve modeldir. O büyük zat nasıl yaşamış, ibretle bakalım. Ne kadar sade, mütevâzı, basit bir hayat sürmüştür. Bunda asla şüphe ve şek yoktur.

Biz madem ki, iman etmişiz, varlığımızı İslâm’a adamışız. O halde bizim asıl gayemiz Allah’a hakkıyla kulluk etmek Peygambere hakkıyla ümmet olmak, Yüce İslâm dinine gereği gibi ihlâsla hizmet etmektir. Bırakın gafiller paraya, üne, alkışa, lükse, tüketime, gösterişe, konfora yönelik olsunlar. Biz onlar gibi olmamalıyız. Biz, en çok para getiren mesleklere değil, en fazla hizmet edilen işlere ve kariyerlere yönelmeliyiz.

Eğitimcilikte fazla para ve refah yok ama çok hizmet var. Müslüman için en büyük şeref gençliğe, yeni nesillere hizmet etmek, yol göstermektir. Müslümanları daha kültürlü, daha bilgili, daha hünerli, daha marifetli hale getirmek için yapılacak bütün faaliyetler hizmettir.

İşsiz Müslümanlara iş ve aş temin etmek… Zenginleşen Müslümanların azmalarına, kudurmalarına, çıldırmalarına engel olmak… Müslüman kadın ve kızların daha bilgili, daha becerikli, daha üretken olmalarını sağlamak. Sevgili vatanımız Türkiye’nin korunması, yüceltilmesi için ne yapmak gerekiyorsa onları yapmak… Halkımızın daha vasıflı, daha iyi, daha güzel olması için çırpınmak, çalışmak, didinmek…

Düşmanlarımız bizi Sünnî – Alevî, Türk – Kürt, dinci – lâik, ilerici – gerici, sağcı – solcu, şucu bucu diye birbirine rakip ve hasım kesimlere ayırmıştır. Bizim vazifemiz düşmanlıkları gidermek, millî ve toplumsal barış ve mutabakatı sağlamaktır. Hizmet budur.

Ülkemizde seksen bine yakın cami var ama günde beş vakit Ezan-ı Muhammedî okununca yeterli miktarda cemaat toplanmıyor. Müslüman halkı beş vakit namaz kılmaya teşvik etmek, cemaatin çoğalması için çalışmak. Bu da büyük bir hizmettir.

Münafıklar ve şaşırmışlar, Yüce dinimizde eksiklik olduğunu söylüyor ve dinde mutlaka reform ve yenilik yapılması gerektiğini iddia ediyor. Onlara karşı saf ve temiz halkı ve gençleri uyarmak da bir hizmettir. Allah yanılmaz, Allah’ın dininde eksiklik olmaz, İslâm’a reform gerekmez.

Tarihî ârızalar ve kazalar dolayısıyla Müslümanlar ilimlerde, fenlerde, kültür ve sanatta, medeniyet faaliyetlerinde geride kalmışlardır. Onları varoş ve bedeviyet kültür ve zihniyetinden kurtarıp medenîleştirmek de büyük bir hizmettir.

İstidatlı, yetenekli Müslüman çocuklarına, gençlerine sanat, hüner, marifet öğretmek de hizmettir.

Tesettürlü dindar hanımların kıyafetlerinin (seksî olmamak şartıyla) çok zarif, çok kibar, çok sanatlı, çok üstün olmaları için çalışmak…

İslâm dâvâsını mıncıklayan, saf Müslüman halkı aldatan din sömürücüsü haşarat ile mücadele etmek; halkı onların şerlerinden ve habasetlerinden korumak için çalışmak…

Müslümanların dinî hizmet ve faaliyetler için seve seve verdikleri paraların en güzel ve uygun şekilde harcanması için plan ve program yapmak…

Camileri bir iman, ibadet, kültür, medeniyet, hayır hasenat merkezi haline getirmek…

Ezilenlerin, sürülenlerin imdadına koşmak…

Ağlayanlarla birlikte ağlamak…

Acı çekenlerin acılarını azaltmak…

Bizler bu gibi hizmetler peşinde koşmalıyız.

Sevgili gençler! Siz madem ki iman etmişsiniz, madem ki, ideal sahibisiniz, bırakın dünyanın yağlı kemiklerine başkaları saldırsın. Size, köpekler gibi yağlı kemik peşinde koşmak yakışmaz.

İman ettiğinize göre, Allah’ın, kullarının rızıklarına kefil olduğunu iyi biliyorsunuzdur. O halde nedir bu dünya menfaati, para, şan şatafat, lüks konfor merakı?..

İyi bir hayat, lüks yaşamak değildir. Hayatın bir gayesi vardır. Allah’a yönelik, hizmete yönelik bir mü’min peynir, ekmek, domates ile karnını doyursa nesi eksilir? Mü’min, yeryüzünde Allah’ın şahidi ve askeridir. Askere ne tayın çıkarsa itiraz etmez, memnuniyetle yer, şükr eder.

Unutmayın, dünya bir köprüdür. Bir ucunda doğarız, öbür ucunda ölürüz. Dünya malları, şanları, şerefleri, şatafatları, servetleri, makam ve mevkileri, rütbeleri, çoluk çocuk, ün alkış… bunlar hep fanî oyalanmalardır. Bizim için iki defter yazılıyor. Birine iyiliklerimiz, kazandığımız sevaplar; ötekine kötülüklerimiz, günahlarımız, cezalar…

Gaflet etmeyin!.. Para, makam, mevki, servet, lüks, şatafat, konfor, rahat hayat tuzaklarına düşmeyin. Harcanırsınız, kendinize yazık edersiniz. Âgâh olunuz! 17 Eylül 2004