Gerçek Bağımsızlık
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Pazartesi
Bir ülkenin, bir milletin, bir devletin bağımsızlığı lâfla, edebiyatla, bayrakla, millî marşla sağlanmaz ve bitmez. Şayet bir ülkede yabancılar, uluslararası güçler, büyük şirketler, işbirlikçiler:
(1) Ülkenin toprakları müsait olduğu halde çeşitli hile, baskı ve entrikalarla buğday ziraatini ve üretimini sabote etmişler ve halkı doyuracak buğdayın bir kısmının dışarıdan dövizle satın alınmasına yol açmışlarsa,
(2) Toprakları ziraate çok müsait olan o ülke pirincini, fasulyasını, nohutunu, sıvı yağlarını dışarıdan ithal etmek zorunda bırakılmışsa,
(3) Hayvancılığa çok müsait olan o ülkede, dışarıdaki emperyalist şer güçlerinin ve içerideki işbirlikçilerin entrika ve sabotajlarıyla hayvancılık ve et üretimi yetersiz hale getirilmiş olup dışarıdan et ithal ediliyorsa,
(4) Emperyalist uluslararası şirketlerin o ülkeye şeker satabilmesi için ülkedeki şeker pancarı tarımı darbelenmiş, şeker fabrikaları suikasta uğramışsa,
(5) Ülke madenlerini işleyen fabrikalar kapatılıyor ve içeride üretilmek yerine dışarıdan maden satın alınma yoluna gidiliyorsa,
(6) Ülke, halk, devlet gırtlağına kadar borca batırılmış olup memleket gelirinin büyük kısmı faiz ödemeye ayrılıyorsa,
(7) Dışarıdaki düşmanların ve içerideki hainlerin sabotajları neticesinde Türk parasının itibarı ve değeri bitirilmişse,
(8) O ülkede halkın millî kimliği, kültürü, kişiliği hor ve hakir görülüyorsa,
(9) Ülkenin dominant unsuru olan çoğunluğun temel insan hakları ve haysiyetleri devamlı ve müzmin şekilde ihlâl ediliyorsa,
(10) O ülkenin resmî yazılı-edebî anadili çeşitli baskılar, kültür terörleri, manipülasyonlar ile tahrip edilmiş olup, onun yerine İngilizce ikame edilmek isteniyorsa,
(11) O ülkenin temelini teşkil eden aile müessesesi sinsice, kasıtlı olarak, müteammiden haince baltalanıyor, yıkılmak isteniyorsa,
(12) Kötü, çağdışı, totaliter, ideolojik hurafelere dayanan bir eğitim sistemi ile yeni nesiller cahilleştiriliyor, aliene yığınlar haline getiriliyor, zombileştiriliyor, robotlaştırılıyor, sersemletiliyor, afyonlanıyorsa,
(13) Halk yığınları televole kültürüyle, seksle, talih oyunlarıyla üretmeden ve çalışmadan yaşamak felsefesiyle âciz ve asalak hale getiriliyorsa,
(14) O ülkede ticaret, üretim, sanayi, helâl ve meşru kazanç ve zenginleşme yolları zorlaştırılıyor; onların yerine rant, repo, faiz, avanta, rüşvet, soygun, suiistimal, haramyiyicilik açıkça veya sinsice teşvik ediliyorsa,
(15) Para bir vasıta olmaktan çıkartılıp bir amaç, bir put, en büyük değer haline getirilmişse,
(16) Çoğunluğa sömürge yerlisi, zenci, parya, ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılıyorsa,
(17) Ülkenin en büyük sosyal, kültürel, mânevî gücü olan ve halkı bir ve beraber tutan dominant dine karşı bitmez tükenmez bir düşmanlık sürdürülüp duruyorsa,
(18) Yeni nesillere tarih, ecdat, millî kimlik düşmanlığı aşılanıyorsa,
(19) Çeşitli manipülasyonlar ve kültür terörleriyle millet atalarından miras kalmış olan edebî eserleri okuyup anlayamıyorsa,
(20) Halk Türk Kürt, Sünnî Alevî, solcu sağcı, lâik dinci, şucu bucu diye birbirine düşman ve hasım kamplara, kutuplara, kesimlere ayrılmışsa,
(21) Millî barış, sosyal uzlaşma devamlı olarak baltanıyorsa,
(22) Devletin, cumhuriyetin, millî iradenin, Millet Meclisi’nin, millî kimliğin ve millî kültürün üzerinde sorumsuz, denetimsiz, hesap vermez bir Derin Devlet diktatörlüğü hüküm sürüyorsa,
(23) Dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı birtakım vatan gençlerinin yüksek tahsil yapma hürriyetleri kısıtlanıp engelleniyorsa,
(24) Türklere ve Müslümanlara “Acı soğan” diyerek hakaret edenler, onların enselerinde boza pişirebiliyorsa,
(25) Bütün dünyada ideolojiler devri kapandığı halde o ülkede bir ideoloji hâlâ yaşatılmak isteniyorsa,
(26) Ülkenin sınır komşularıyla ticaret, turizm ilişkileri, kültür alışverişi kasıtlı olarak baltalanıyorsa,
(27) O ülkede çeşitli manipülasyonlar ve entrikalarla bir kısım büyük medya birtakım holdinglerin, çetelerin, mafyaların eline geçmişse,
(28) O ülkede kokuşma, hayalî ihracat, rüşvet, ihalelere fesat karıştırmak, namussuzluk, hıyanet, suiistimal teşvik ediliyor ve himaye görüyorsa,
(29) Milleti, ülkeyi, devleti milyarlarca dolar zarara sokup dolandıranlar gereken cezaları görmüyorsa,
(30) Gençliği çürütmek ve bitirmek için ilkokullara kadar uyuşturucu alışkanlığı yayılmışsa,
(31) Bütün medenî ülkelerde hızlı trenler yapıldığı ve bunlar saatte 200 kilometreden fazla yol aldığı halde, bir ülkede trenler hâlâ kağnı arabası hızıyla yürüyor ve demiryolları, birtakım otobüs şirketlerinin menfaati uğruna baltalanıyorsa,
(32) Ciğerleri beş para etmez birtakım adamlar çeşitli entrikalarla beş on sene içinde yüz milyonlarca dolar, hattâ birkaç milyarlarca dolar kara para sahibi olabiliyorsa,
(33) Hakim ve dominant “Mâminler”, saltanat ve hakimiyetlerini sürdürmek için “Acı soğanları” gerektiğinde düşünceleri, görüşleri ve tenkitleri yüzünden şiddetli bir şekilde cezalandırıyorsa,
(34) Ülkenin, milletin, devletin gerçek tarihi horlanıyor, onun yerine düzmece, mitolojik, maval ve masallara dayalı uyduruk ve düzmece bir tarih empoze ediliyorsa,
(35) Güney Kore kendi yüzde yüz millî-yerli otomobil sanayiini kurabildiği, ürettiği arabaları en ileri ülkelerde bile iftiharla satabildiği halde, bir ülke dışarıdan gelen baskılar ve içerideki işbirlikçi hainlerin entrikaları yüzünden kendi millî-yerli güçlü otomobil sanayiini kuramıyorsa,
(36) Ülke gelirinin yüzde sekseni iki yüz seçkin aile, şahıs ve holdingin cebine giriyor, geri kalan gelir halka yetişmiyorsa,
(37) Ülkenin bazı bölgeleri kasıtlı, planlı bir şekilde boşaltılıyor, nüfustan arındırılıyorsa, (Acaba bu boşalan yerlere ileride başka nüfuslar mı ithal edilecektir?)
(38) Ülke üniversiteleri hür düşüncenin, ilmî araştırmaların, halka ve devlete rehberlik edecek, ışık tutacak çalışmaların yapıldığı akademik merkezler olmaktan çıkartılıp bir ideolojinin fidelikleri haline getirilmiş bulunuyorsa,
(39) O ülke halkına yüzde yüz demokrasi, yüzde yüz hukuk, yüzde yüz insan hakları layık görülmüyor; bunlar verilir ve tanınırsa resmî ideoloji ve derin devlet elden gider, “Mâminlerin” hakimiyeti yıkılır deniliyorsa…
Orada gerçek bağımsızlık, gerçek hürriyet yok demektir. 07 Ekim 2003