Gerçek Cumhuriyet
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Şubat 2019
Cuma
Gerçek bir cumhuriyet sisteminin temel nitelikleri nelerdir? Bunları madde madde arzetmeye çalışacağım:
BİRİNCİSİ: Fazilettir, yeni Türkçede erdem kelimesiyle ifade ediliyor. Fazilet iyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemek konusundaki bütün iyi ve güzel vasıflar demektir. Temel prensibi ve niteliği fazilet olmayan cumhuriyetin sadece adı cumhuriyettir.
(2) ADALET: Adalet hürriyetten önce gelir. Hürriyet var ama adalet yok, böyle bir hürriyetin kıymeti olmaz. Adalet olması için hukukun üstünlüğü yeterli değildir. Kanunların da âdil olması gerekir. Bu da yetmez hukuku ve kanunları uygulayacak yargı sisteminin de vasıflı, yâni âdil olması icab eder.
(3) Din, inanç, inandığı gibi ibadet, düşünce, görüş, tenkit hürriyeti. Bir ülkede vatandaşlar dinî inançları ve eylemleri, görüşleri, sisteme karşı tenkitleri yüzünden cezalandırılıyor, hapse atılıyorsa oradaki rejimin ismi cumhuriyet de olsa, bu gerçek bir cumhuriyet değildir.
(4)EŞİTLİK: Bütün vatandaşlar hukuk ve yargı önünde eşit olmalıdır. İnsan haklarına, hürriyetlerine ve haysiyetine sahip olmak hususunda da eşit olmalıdırlar. Dindar dinsiz, Müslüman gayr-i müslim, Sünnî Alevî, sağcı solcu, Siyonist anti-sosyalist, Mason Masonluk düşmanı ve karşıtı TürkKürt Çerkes… evet hepsi eşit olmalıdır. Anayasada teorik olarak eşitliğin madde olarak yazılmış olması bir ülkede uygulamada gerçekten eşitlik olduğunu isbat etmez. Meselâ Türkiye’de bir Müslüman ile bir Sabataycı eşit mi, ona bakacaksınız. Eşitse mesele yoktur, eşit değillerse, biri ötekinden “Daha eşitse” o zaman sistemin büyük bir aybı ve kusuru var demektir.
(5)Gerçek cumhuriyette, her şeyin, bütün kuvvetlerin üzerinde “Hukukun üstünlüğü prensibi” bulunur. Devlet de, hükümet de, Meclis de, Yargı da, Ordu da hukuka tâbi olur. En son sözü hukuk söyler. Ama nasıl bir hukuk? Onun birinci niteliği âdil bir hukuk olmalıdır. İkinci niteliği evrensel ve temel insan haklarına uygun olmasıdır. Üçüncü niteliği ise millî kimliğe, kültüre, kişiliğe paralel ve uygun olmasıdır.
(6) Gerçek cumhuriyet sisteminde bazen suç işlenebilir ama genel, yaygın, yoğun bir kokuşma olamaz. Kokuşma cumhuriyetin en büyük düşmanıdır.
(7) Gerçek cumhuriyette, hukukun üstünlüğü prensibinin dışında herhangi bir ideoloji, bir …izm hakimiyeti, saltanatı ve üstünlüğü olamaz… Eğer bir ülkede devletin, hükümetin, Meclis’in, millî iradenin, hukukun, millî kimliğin üzerinde bir ideoloji istibdatı ve hakimiyeti varsa orada gerçek cumhuriyet yok demektir.
(8) Cumhuriyet fazilet ilkesi üzerine oturmuş bir idare sistemidir demiştim.O halde, fazilete, ahlâka aykırı olan her şey cumhuriyete de aykırıdır, cumhuriyet için zararlıdır, onun için bir tehdit oluşturmaktadır.
(9) Bazıları lâiklikten ve din istismarından (sömürüsünden) bahs edeceklerdir. Din istismarı çok çirkin ve iğrenç bir ahlâksızlık ve cinayettir. Ancak, bunu önlemek bahanesiyle, evrensel bir değer olan din, inanç, inandığı gibi yaşamak, dinî kimliğini korumak hürriyet ve hakkını çiğneyenler asla samimî, medenî ve demokrat insanlar olamaz. Din sömürüsünü, mukaddesat bezirgânlığını önlemenin yolu, dindarlara tam bir hürriyet vermek, onların dinî teşkilât, hiyerarşi ve cemaatini kurmalarına imkan sağlamak ve din sömürüsünü bizzat kendilerinin yok etmesine imkân tanımaktır. Evrensel din hürriyetini, inançlarına göre yaşamak hakkını kısıtlayan bir lâiklik gerçek bir lâiklik değildir.
(10) Gerçek cumhuriyette şahısları putlaştırmak, cumhuriyeti bir şahısla özdeşleştirmek olmaz. Bir zamanlar Almanya’da Führer Adolf Hitler vardı ve Nazi rejimi onu Alman devletiyle, Alman ülkesiyle, Almanya ile özdeşleştirmiş, hattâ onların üzerine çıkartmıştı. İtalya’nın faşist Duçe’si Mussolini de böyleydi. İspanya’da Franco, Portekiz’de Salazar, Sovyetler Birliği’nde Stalin,Çin’de Mao… Böyle cumhuriyet olmaz. Şahıslar fânidir, şahıslar hatâ yapabilir. Şahısları cumhuriyetle, devletle, sistemle, ülke ve milletle özdeşleştirmek; akla, mantığa, bilgeliğe, iz’ana, irfana, vicdana, millî menfaatlere aykırıdır.
(11)Cumhuriyet rejimi ülkenin lisanını, tarihini, kültürünü, sanatlarını himaye eder, geliştirir, yaşatır. Cumhuriyet, millî kültür, kimlik ve kişiliğe zıt gitmez.
(12) Cumhuriyet’te halk “birinci sınıf vatandaşlar ikinci sınıf vatandaşlar, resmî ideoloijiye taraftar olanlar olmayanlar, bizden olanlar bizden olmayanlar, (…çü) olanlar olmayanlar şeklinde ayırımlara tâbi tutulmaz. Hiçbir vatandaş fikirlerinden, inançlarından, görüşlerinden, tenkitlerinden dolayı cezalandırılmaz, tehdit edilmez. Elbette ki, hürriyetlerin sınırı vardır. Lakin bu sınırlar ancak evrensel insan hakları metinlerine ve millî kimliğe göre çizilebilir. Gerçek cumhuriyet, vatandaşları muayyen bir ideolojiyi kabule zorlamaz.
Ülkemizde Türkçe, millî tarih, millî sanat, millî kültür konusunda birtakım gayr-i âdil sınırlamalar ve kısıtlamalar mevcuttur. Bunlar gerçek cumhuriyete, fazilete aykırıdır. Gerçek cumhuriyet iki türlü tarihe, biri gerçek tarih, ötekisi uyduruk, düzmece, mitolojik tarih olmasına izin ve imkân vermez. Gerçek cumhuriyet ülkenin, halkın, devletin yazılı-edebî lisanı üzerinde manipülasyon yapmaz, o lisanı fakirleştirmez ve yozlaştırmaz. Aksine zenginleştirmek, geliştirmek, güçlendirmek, daha vasıflı ve üstün kılmak için çalışır.
Gerçek cumhuriyette eğitim iyi ve vasıflı insanlar, iyi vatandaşlar, iyi Türkiyeli yetiştirmek misyonuna sahiptir. Eğitimin vazifesinin ve işinin resmî ideolojiye körü körüne bağlı robotlar, zombiler, şartlı refleksli insanlar yetiştirmek olduğu sistem gerçek cumhuriyet olamaz.
Gerçek cumhuriyet popülizmi, siyasî kirlenmeyi, demagojiyi, arivizmi, soytarılığı, ehliyetsizlik ve liyakatsizliği, yalanı, her tür sömürü ve spekülasyonu, kokuşmayı önlemek için ciddî ve müessir (etkin) tedirler alır ve bunları en aşağı seviyesine çeker. Bu gibi kötülüklerin, faziletsizliklerin yaygın ve yoğun olduğu sistemde cumhuriyet tehlikededir.
Gerçek cumhuriyet vatandaşlar arasındaki âdil ve hak gelir dağılımını sağlar; ülkede huzur, güvenlik ve rahatın hakim olması için ne gererkiyorsa yapar.
Cumhuriyet cumhuriyet cumhuriyet… Elbette cumhuriyet… Lâkin gerçek cumhuriyet 26 Nisan 2003