Çok iyi bildiğim bir husus var. O da,

Bediüzzaman hazretlerinin Sünnî bir İslâm büyüğü olduğu

ve

gerçek Nurculuğun Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi içinde bulunduğudur.

Önce Nurculuk nedir, ona bakalım.

Bir:

Nurculuk bir İman, İslâm, Kur’ân, Sünnet hizmetidir.

İki:

Sahih bir imandan sonra Nurculuğun ikinci prensibi beş vakit namazı dosdoğru kılmaktır. Başta has hizmetkarlar ve ağabeyler olmak üzere tanıdığım bütün Nurcuların namaza büyük ehemmiyet verdiklerini görmüşümdür. Bînamaz Nurcu olamaz.

Üç:

Nurculuk hizmetlerinin ana ve temel ahlâk kuralı ihlastır. Yani yapılan bütün hizmetler Allah için yapılır.

Dört:

Nurculukta aktif politika yapmak, politikanın içine girmek, dini politikaya alet etmek yoktur. Belki, imkân bulunabilirse, bulaşmamak şartıyla politika dine ve imana hizmet ettirilir.

Beş:

Nurculukta iman, Kur’ân, mukaddesat hizmetleri için ücret almak, zenginleşmek, köşeyi dönmek yoktur. Hizmetler garazsız ivazsız muhlisen lillah ve hasbeten lillah yapılır.

Altı:

Nurculuk hizmetleri İslâm, Kur’ân, Sünnet ahlâkına uygun olarak yapılır.

Yedi:

Bediüzzaman dinde reform, yenilik, değişiklik, yeni ictihadlar yapılması cereyanlarına karşıdır.

Sekiz:

Bediüzzaman Türkiyedeki

vesayet rejimine, laikliğe, resmî ideolojiye, yani Kemalizme ve İslâma aykırı inkılaplara karşıdır.

Dokuz:

Bediüzzaman büyük hizmet ve fütuhatını parasız yapmıştır. Din adına para toplamamış, buna izin vermemiştir.

On:

Bediüzzaman küfre en ufak bir taviz bile vermemiştir.

On bir:

Bediüzzaman

risale-i Nurlarda

, şu zevatı üstadları, hocaları olarak zikr etmiştir:

Abdülkadir Geylanî, İmamı Rabbanî, İmamı Gazalî, Mevlana Celalüddin Rumî, Halid-i Bağdadî, Gümüşhanevî Ahmed Ziyaüddin.

On iki:

Bediüzzaman övülmekten hoşlanmamış, bütün dikkat ve himmetlerin iman hizmetlerine yönelik olmasını istemiştir.

On üç:

Bediüzzaman son derece mütevazı idi Onun gücü aczinde, fakrında biçareliğinde idi. Onda gurur, kibir, tepeden bakmak yoktu.

On dört:

Bediüzzaman, kendisine çok eziyetler, zulümler yapan zalimlere bile bedduâ etmemiş, ıslahlarına duâ etmiştir..

On beş:

Bediüzzaman kendisini tenkit eden bir şeyh efendiye hakkını helal etmiş, talebelerine sakın cevap vermeyin, fitne çıkmasın diye nasihat etmiştir.

On altı:

Bediüzzaman 1960’da Urfada bir otel odasında garip ve fakir olarak vefat etmiş, terekesini oluşturan çamaşırlar, elbiseler, ayakkabı vs’nin maddî kıymeti yüz elli küsur lira tutmuştur.

On yedi:

Bediüzzaman dünyevî makam ve mevki istememiş, siyasî iktidar talep etmemiştir.

On sekiz:

O, el-fakru fahrî diyenler meyanında olmuştur.

On dokuz:

Bediüzzaman İslâm ve Kur’ân hurufatına, bu hurufatla yazılıp okunan zengin Türkçeye taraftar olmuş,

ladini frenk hurufatını asla benimsememiştir.

Yirmi:

Bediüzzaman kılık, kıyafet, serpuş konusunda küfre benzememiş,İslâmî melbusatı ve imameyi terk etmemiştir.

Yirmi bir:

Bediüzzaman namaz kılarken cebinde para bulundurmazdı.

Allah ona, diğer bütün İslâm büyüklerine rahmetiyle muamele buyursun ve Büyük Günde Resûlullahın

(Salat ve selam olsun ona)

Hamd Livası altında onlarla birlikte hepimizi buluştursun.

Muhterem kardeşim, ben Nurcuyum diyen, lakin nurculuğa aykırı işler eden bulaşık kimseler sakın seni aldatmasın.

•(İkinci yazı) Moslems in China

Moslems in China…

Eid prayer in China

gibi kelimelerle arayınız, internette karşınıza

Çindeki camiler ve orada ibadet eden kardeşlerimizle ilgili hayli fotoğraf

çıkacaktır.

Bu fotoğraflarda dikkatlerimizi çeken bir husus,

bütün Çinli Müslüman erkeklerin namazları başlarında takke veya imame olduğu halde kılmalarıdır.

Çocukluğumda ve gençliğimde Türkiyede de böyleydi.

Şu anda ise camiye gelen halk genellikle başları açık olarak namaz kılıyor ki, bu bid’attir,

Sünnet ve edebe aykırıdır, vahim bir tehavündür

(hafife alma).

Niçin? Çünkü birtakım Protestanlar İslâmda reform yapmak istiyor. Ehl-i Sünnet gibi görünen,

gerçekte ise Mutezile mezhebinden olan bazı taqiyyeci ve kitmancı ilahiyatçılar Sünneti yüzde yüz olmasa da inkâr ediyor, hafife alıyor.

Birtakım

dinsiz tv’lerde

İslâmda şefaat yoktur diye haykıranlar Mutezilîdir. İslâm dünyasında taraftarı kalmamış Mutezile mezhebi maalesef hortlatılmıştır.

Camileri erkek Müslümanlarla doldurmak için hiçbir gayret göstermeyip, kadın cemaatle doldurmak için çırpınanların takke, imame diye bir derdi yoktur.

Resûlullah Efendimiz

(Salat ve selam olsun ona)

ömrü boyunca

(ihramlı olduğu haller dışında)

bir kere bile başı açık olarak namaz kılmamıştır.

İslâmda

bir erkeğin başının açık olması, hele namazda açık olması çok ayıptır, büyük saygısızlık ve bid’attir.

Hıristiyan dünyasında başını açmak saygı alametidir, İslâm dünyasında ise saygısızlık alameti.

Çok yazık ki,

kılık kıyafette, görgüde kefereye benzedik.

Efendimizin şu hadisini her Müslüman ezberlemelidir:

Bir kavme, topluma benzeyen onlardan olur.

Avrupadaki dostlarımdan biri çevresindeki Türkiyeli öğrencilere

namazı takkeli olarak kılmak konusunda nasihat etmiş, bu nasihati tutmuşlar, ceplerine birer takke koymuşlar ama Selefî Araplar kabul etmemiş.

Henüz Mısırda darbe yapılmamıştı. Muhammed Mursî, imam olmuş, bakanlarına namaz kıldırıyordu.

Ne güzel bir manzara… Lakin içim cız etmişti. İmamlık yapan Mursînin başı açıktı. Bid’atlerin şakası yoktur.

Bir Sünneti çiğnemekten ne çıkar demeyelim. Bazen duvardan çekilen bir taş, binanın çökmesine sebebiyet verir.

Yükseliş ve kemal devrinde, dünya tarihinin en büyük, en örnek, en harika devletini, nizamını, barışı olan

Osmanlı devletinde Müslümanlar hep başları örtülü olarak namaz kılmışlar

ve böyle dolaşmışlardır. İnsan bazen namaz takkesini unutabilir ama

her zaman, devamlı şekilde başı açık namaz kılmak çok vahim bir ihmal, saygısızlıktır ve bid’attir.

Sünnî bir Müslüman dinî konularda icazetli Ehl-i Sünnet ve Cemaat ulemasına, fukahasına, müftülerine tâbi olmalıdır.

Dinini

reformculardan, Fazlurrahmancılardan, dinde yenilik ve değişim isteyenlerden, Farmason sarıklılardan, BOP’çulardan, Kemalist ilahiyatçılardan, taqiyye yapan gizli ve sinsi Mutezîlilerden

öğrenenler sapıtır.

Cebimde yer yok diye namaz takkesi kullanmayanlara şaşıyorum. Cep telefonuna yer buluyorlar da, takke için mi yer yok?

Namaz takkesi Müslümanın tacıdır. Namazı başı kapalı olarak kılmak sünneti, hayata uygulanması çok kolay bir Sünnettir.

Resûlullah Efendimizin

(Salat ve selam olsun ona)

Allahın izni ile yapacağı şefaate nail olmak için bu Sünnete uyalım. Ucuz namaz takkeleri alıp baş açık namaz kılan kardeşlerimize hediye edelim.

(İktidarla Cemaat arasında şiddetli bir savaşın cereyan ettiği şu hengâmeli günlerde sen de kalkmış namaz takkesi ile ilgili yazı kaleme almışsın diyecek çok bilmişlere derim ki: Şeriatın en küçük bir hükmü bu kavgalardan bin kere hayırlı, önemli ve üstündür.)

11.01.2014