Cumartesi

 

(1) İdeolojilerin ömürleri vardır. İnsanlar gibi yetmiş, seksen, doksan yıl yaşarlar ve sonra ölürler. Bir ideolojiyi dünya durdukça yaşatmaya çalışmak mümkün bir iş değildir.

(2) İslâm, bir din olarak dünya ve insanlık oldukça devam edecektir.

(3) Türkiye’nin değişime ihtiyacı vardır. Statükoda direnenler devlet, ülke ve halk olarak Türkiye’ye büyük kötülük etmektedir.

(4) Türkiye’nin ayakta kalması iki temel şarta bağlıdır: Birincisi, tarihî ârıza çizgisinden tarihî devamlılık çizgisine geçmek; ikincisi, millî kimlik, kültür ve kişiliğine sarılmak.

(5) Türkiye’de yaşayan halkın temel ve ana kimliği Türkiyeliliktir.

(6) Türkiye’nin varoluşunun ve kimliğinin ana faktörü İslâm’dır. İslâm’ı inkâr ederek, İslâmsız bir Türkiye oluşturmaya çalışarak hiçbir müsbet ve faydalı iş yapılamaz.

(7) Türkiye niçin Ortadoğu’nun Japonya’sı, Güney Kore’si, Taiwan’ı, Singapur’u olamadı? Yakın tarihin sorumluları ve idarecileri bunun hesabını millî vicdanın Yüce Divan’ında vereceklerdir.

(8) Türkçeyi ihmal edip İngilizceye güç vererek ilerlememiz, yücelmemiz, kurtulmamız mümkün değildir. Zengin, güçlü, üstün, haysiyetli bir Türkiye, zengin, güçlü, üstün, haysiyetli edebî ve yazılı Türkçe ile var olabilir. Türkçe yozlaşır, Türkçe arı diline, kuş diline çevirilir, Türkçe yirmi bin kelimelik bir aşiret lisanı haline getirilirse ülke, devlet ve halk batar.

(9) Milletlerin, ülkelerin iki tarihi olamaz. Türkiye’de uydurma, düzmece, sahte, ideolojik, sun’î tarih bırakılmalı ve gerçek tarih kabul edilmelidir.

(10) Mâzilerine, atalarına, millî mefahirine söğüp sayan bir toplum soysuzdur.

(11) Kurnaz hırsızlar ve dolandırıcılar Hazret-i Ömer’in adaleti edebiyatı yaparak malı götürürler.

(12) Eğitim mutlak olarak iyi, faydalı, lüzumlu değildir. Eğitimin iyisi vardır, kötüsü vardır. Kötü bir eğitim sistemi ülkeyi, devleti, halkı batırır.

(13) Kötü bir eğitim sisteminde ve üniversitede okuyup yetişenlerin cehaletleri mürekkep cehalet olur.

(14) Her zeki ve kurnaz insan akıllı değildir.

(15) Bilgelik olmadan akıl, insanı tek başına kurtarmaya ve yüceltmeye yetişmez.

(16) İlahî ve nebevî ışık olmadan insan selamet bulamaz, ebedî mutluluğu kazanamaz.

(17) Müslüman okur yazarlar, idareciler, seçkinler İslâm kültür ve medeniyetinin büyük düşünürü İbn Haldun’u okusalar iyi ederler. (İbn Haldun roman veya hikâye gibi okunmaz ve anlaşılmaz.)

(18) İslâm medeniyet demektir. Bedevîler de Müslüman olmak hakkına sahiptirler ama İslâm dini bedevî dini değildir.

(19) Hırsız, rüşvetçi, dolandırıcı, haram yiyici, yüzde on veya daha fazla komisyon alan, hortumcu, talancı adamlar islâmî hizmet ve faaliyet yapamaz, İslâm’ı temsil edemez.

(20) Vasıfsız insanlar vasıflı hizmet yapamaz.

(21) İslâm bir dindir, İslâmcılık bir ideolojidir.

(22) Kur’ân âhiretin dünyadan hayırlı olduğunu bildiriyor. Bütün dikkati, himmeti, çalışması dünyaya yönelik olan kişi iyi, akıllı ve olgun Müslüman değildir.

(23) Lüks, pahalı, gösterişli bir otomobilin kendisine fazilet ve üstünlük kazandıracağını sanan, onunla öğünüp iftihar eden, gururlanan kişi kof, boş, moloz, ahlâksız bir Müslümandır.

(24) Tarikatini, cemaatini, hizbini, fırkasını İslâm ile özdeşleştiren, hattâ maazallah ondan üstün tutan kişi beyinsiz bir sapıktan başka biri değildir.

(25) Gerçek din hocaları, gerçek şeyhler, mürşid-i kâmiller muhterem kimselerdir.Ancak onlar kesinlikle rab ittihaz edilemez. Hocalarını, şeyhlerini, üstadlarını rab edinenler sapıktır.

(26) Bir kişinin Müslümanlığı, dindarlığı namazından, orucundan anlaşılmaz. Önemli olan husus o kişinin para, menfaat, dünya zenginlikleriyle ilgili muameleleridir. Parayı din iman gibi benimseyen ve ona tapan kişi namaz da kılsa, oruç da tutsa, zâhiren dindar gibi görünse yine de sapıktır, bozuktur.

(27) Peygamber “Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize şefkat göstermeyen bizden değildir” buyurmuştur. Bu iki ölçüye dikkat ediniz.

(28) Peygamber “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyurmuş olduğu halde, aç ve sefil Müslümanlarla hiç ilgilenmeyen, sadece batasıca keyfini ve zevkini düşünen adamlar ne biçim Müslümandır?

(29) Peygamber “Kanaat tükenmez bir hazinedir” buyurmuştur. Kanaati bırakan aileler ve toplumlar sürünmeye mahkûmdur.

(30) Peygamber “Münafıklar sabah ve yatsı namazlarının (Onların farzını camide cemaatle kılmanın) önemini bilmiş olsalardı, sürünerek bile olsa camiye ve cemaate giderlerdi” buyurmuşken, kendilerini iyi Müslüman sanan milyonlarca kişinin bu iki vakitte toparlanıp dosdoğru namaz kılmamaları onların beyinsizliğine ve ahmaklığına delil olarak yetmez mi?

(31) Kendi nefsaniyetleri, ikballeri, riyasetleri, servetleri için küfürle, kâfirlerle, militan ve saldırgan din düşmanlarıyla ittifak yapanlar yarın âhirette nasıl hesap vereceklerdir?

(32) İslâm istikamet (doğruluk) emr ediyor. Din ile yamukluk bir arada olmaz.

(33) İnsanın sadece faydalı bilgileri okuyup tahsil etmesi kurtuluş için yetmez. Onları hayata tatbik etmesi gerekir.

(34) Müslüman her gün Uhud dağı kadar sadaka verse, hayır hasenat yapsa; emr-i maruf ve nehy-i münker yapmazsa yine kurtulamaz.

(35) Peygamber “Yaşadığı zamandaki İmama biat etmeden ölen kişi sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olur” buyurmuş. Peki biz gafil ve vurdumduymaz Müslümanlar bu tehdit karşısında ne yapıyoruz?

(36) Muktedir olmayan Müslümanlar iktidar olamaz.

(37) İslâm beton ve zevksiz cami binaları, cami hoparlörleri, cami kaloriferleri, cami klimaları, cami helâları, cami meşrutaları dini değildir. Bunları din erkanı sananlar geri zekâlıdır.

(38) Herif hiç nefes almadan yüz politikacı, futbolcu, şarkıcı, ehli dünya ismini sayabiliyor ama “Allah’ın sıfatlarını say” denilince dut yemiş bülbüle dönüyor.

(39) Oğullarını ve kızlarını şımarık, zevzek, binamaz, gururlu, kibirli, tembel yetiştiren ana babalar hem kendilerine, hem evlatlarına, hem de ülkeye en büyük kötülüğü etmiş olurlar.

(40) Cefa çekmek, sıkıntılara mâruz kalmak, eziyete uğramak insanı pişirir, olgunlaştırır, adam eder. Bu yüzdendir ki, tarikatlarda çile vardır. Çilesiz insanlardan köy olmaz, kasaba olmaz.

(41) Peygamber “Ölmeden önce ölünüz” buyurmuştur. Sağken hiç olmaya çalış. Varlık ve benlik en büyük günahtır.

(42) Böyle bir devirde rahat, keyifli, huzurlu olan delidir. 14 Eylül 2003