Gidişat
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Ocak 2019
•
Birkaç seneden beri insanlık, koşar adımlarla üçüncü dünya savaşına doğru gitmektedir. Bu savaşın nükleer bir savaş olma ihtimali büyüktür. İnsanlık kendini ıslah etmezse, büyük bir yıkım ve yok oluş görülecektir. Einstein’in bir sözü var: “Üçüncü Dünya Savaşı nükleer bir savaş olacaktır, ondan sonraki savaşlar sopalar ve taşlarla yapılacaktır…”
•
Yirminci asırda dünya, üç büyük şer ideolojisiyle karşı karşıya geldi. Birincisi, 1917’de Rusya’da Bolşevik rejiminin kurulması. Bolşeviklik, seksen milyon insanın kanına girmiştir. İkincisi, Almanya’da Nazizmin çıkması (1933-1945). Üçüncüsü, Siyonizm ideolojisinin çıkması ve 1948’de İsrail’in kurulması. Üçüncü Dünya Savaşı, Siyonizm ve İsrail yüzünden çıkacaktır.
•
2005, 2006, 2007 yılları… Kesin konuşmuyorum, gaybı bilemem; lâkin perşembenin gelişi çarşambadan bellidir; içinde bulunduğumuz bu yılda ve onu takib eden yıllarda dünyada akıl almaz, korkunç hadiseler olabilir. Biri kalkıp diyebilir ki: “Olamaz böyle birşey! Ben Marmara bölgesinde, cennet gibi bir yerde bir dönüm bahçe aldım. İçine nefis bir villa yaptırıyorum, inşaat bitecek, içini Mısır firavunu ikinci Amnofis’in sarayı gibi lüks şekilde döşeyeceğim. Bahçeyi tanzim edeceğim, yüzme havuzu ve saire.Üçüncü dünya savaşı, mavaşı istemem…” Bu zatı muhtereme “Salak!” sözünden başka bir cevabım yoktur.
•
Başkan Bush agresif Evangelist akımın bir üyesidir. Kendisi son derece pragmatist ve makyavelisttir. Politika icabı bizimkilerin yüzüne gülüyor; bir yandan da Türkiye’nin altını oyuyor. Bizdeki bazıları “Sayın Başkan Bush bana gülücük yaptı, bana çok iltifat etti…” gibi kuruntular içindedir. Pek yakında feci şekilde uyanacaklardır. Fakat iş işten geçmiş olacaktır.
•
ABD, İran’la doğrudan doğruya savaşmayı göze alamaz. Ortadoğu’daki başka bir büyük devletle onu kapıştıracaktır. Her iki devlet ve ülke büyük yaralar alacak, milyonlarca vatandaşını kaybedecek, şehirleri harab olacak; ABD de bu savaştan 500 milyar dolar kazanacaktır. Ahmağın biri çıkıp “Yahu, sen neler saçmalıyorsun…” diyecek olursa cevap hazırdır: “A beyinsiz! Daha yakın zamanda Amerika’nın ve İsrail’in dolap ve kışkırtmalarıyla İran’la Irak sekiz sene boğazlaşmadı mı?”
•
Mehdi, resmen ve alenen zuhur edecektir. İlâhiyatçının biri terter tepinerek “Bizim dinimizde Mehdi diye bir şey yoktur” diyor. Bu adama sormak gerek. Mehdi konusunda yüzden fazla hadis bulunmaktadır. Mehdi’nin ahir zamanda zuhur edeceğine dair icma vardır. Büyük İslâm âlimi Muhammed Zahid el-Kevserî Hazretleri (Düzcelidir), bu konuda müstakil bir kitap yazmış ve Mehdi’nin geleceğini bildiren hadisleri inkâr edenin dinden çıkacağını söylemiştir.
•
Armageddon savaşı cereyan edecektir. Çünkü “Muhbir-i Sâdık” olan, yani haber verdiği her şey doğru olan Son Peygamber (aleyhisselâtü vesselâm), ahir zamanda çok kanlı, büyük bir savaşın cereyan edeceğini 1400 sene önce bildirmiştir. Bu savaşın galibi Müslümanlar olacaktır.Lâkin büyük kayıplar verilecek, büyük sıkıntılar çekilecek, Ortadoğu allak bullak olacaktır. Bu gibi haberler rahat, konfor, lüks, aşırı tüketim, israf, tıkınma, zevk u sefa, giyip kuşanma meraklısı birtakım nâzenin tatlısu Müslümanlarının hoşuna gitmeyebilir. Yahut bazı reformcu, yenilikçi ve Fazlurrahmancı ilâhiyatçılar bu gibi bilgilerden hoşlanmayabilirler. Onlar istemiyor diye bunları inkâr edemeyiz. Resul, ne haber verdiyse doğrudur.
•
Uydulardan çekilen resimler, İstanbul civarındaki fayların kıpırdadığını gösteriyormuş. Yerli ve yabancı bütün uzmanlar zelzelenin olacağı konusunda ittifak halindedir, sadece tarihi bilinmiyor. Türkiye’nin idarecileri ve halkı, bilhassa Müslümanları kendilerini toparlamazlarsa bir silleye maruz kalabilirler. İstanbul’da on binlerce çürük bina bulunmaktadır. Bunlar önceki politikacıların ve belediyecilerin, diğer sorumlu bürokratların ihmal ve hıyanetleri yüzünden çürük çarık yapılmıştır. Şiddetli bir zelzelede on binlerce vatandaş, bu çürük binaların enkazı altında can verecektir. Elden geldiği kadar acele edilerek bütün çürük binaların tesbit edilmesi, boşaltılması gerekir. Aksi takdirde öleceklerin vebali; siyasi iktidara, İstanbul Valiliğine, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olacaktır. Bunun hesabı dünyada görülmezse yarın Ruz-i Cezada, Mahkeme-i Kübrada görülecektir.
•
Ortadoğu’da patlayacak, sonra bütün dünyaya yayılarak genel bir savaş halini alacak büyük savaşta ölmeyenler; savaş sonrasının hastalıkları, sıkıntıları, ıstırapları karşısında, savaşta ölmemiş olmalarına hayıflanacaklardır.
•
Musevilikte, Hıristiyanlıkta ve Müslümanlıkta ahir zamandaki savaşlara, korkunç hadiselere dair bilgiler vardır. 1917’de Portekiz’de, Hazret-i Meryem’in üç çocuğa göründüğü iddia ediliyor. Hazret-i Meryem çocuklara üç şey söylemiş. Birincisi, Rusya’da olup bitecek korkunç ve kanlı hadiselermiş. İkincisi, İkinci Dünya Savaşı’nın dehşetli hadiseleriyle ilgiliymiş.Üçüncü bilgiyi, daha sonra rahibe olan çocuklardan biri yazmış, kilise yetkililerine vermiş. Yetkililer kapalı zarfı Vatikan’a göndermişler, bundan önceki Papalardan biri bunu okumuş, zarfı tekrar kapatmış ve arşive koydurtmuş. İçinde yazılanlar -anlaşılan- o kadar korkunç ve dehşetli şeylermiş ki, şu ana kadar bir türlü açıklayamıyorlar. Böyle giderse, yakın tarihte Papalık da ortadan kalkacaktır.
•
Samimi, gerçek, aklı başında, ihlâslı, namuslu, şerefli, haysiyetli, temiz Müslümanları tenzih ederim. Lâkin İslâmcılık ve siyasal İslâm cereyanlarının içine birtakım ahlâksız, rezil, canavar kurtlar sızmıştır. Bunların dini imanı para, servet, benlik, ikbal, alkış, riyasettir. Bu adamların yüce İslâm dinine ve temiz Ümmetimize verdiği zararı en azılı, en agresif kâfirler bile veremez. Müslüman toplum, bu canavarlar, bu haşarat yüzünden çok sıkıntılar çekebilir. Çünkü onları dışlamadığı, hattâ onlara yardımcı olduğu için, yaptıklarına dolaylı şekilde de olsa, iştirak etmiş bulunmaktadır. Şu husus iyi bilinmelidir ki, İslâmî açıdan en büyük ihanet, din sömürücülüğüdür. Din kutsaldır; ticarete, benliğe, maddî menfaate, şahsî nüfuza ve ikbale âlet edilemez. Bazıları “Efendim, ben din ticareti yapmıyorum. Yapanlardan bana ne! Yapıyorlarsa Allah belâlarını versin…” diyebilir. Kuru kuruya böyle demek, hiçbirimizi sorumluluktan, vebâlden, suçluluktan kurtarmaz. Çünkü dinimizde emr-i maruf ve nehy-i münker denilen bir farz vardır. Bu farz gereğince, din sömürücüsü, mukaddesat bezirgânı alçakları dışlamamız, kötülememiz, onlardan berî olmamız gerekir. Aç köpekler gibi, dünya menfaatlerinin, paranın, haram rantların, ehil olmadıkları emanetlerin, riyasetlerin peşinde koşan din sömürücüleri şu anda başımızdaki en büyük belâdır. Bunları silkelemedikçe selâmet sahiline çıkamayız.
•
Sade, sıradan Müslümanların dünyanın yana yatmış eksenini düzeltecek güçleri yoktur. Yoktur ama yapabilecekleri işler vardır. Onların bazılarını sıralayalım:
Tövbe ve istiğfar etmek…
Başta beş vakit namaz olmak üzere ibadetleri eda etmek (yerine getirmek)… Ahlâklı ve faziletli olmaya çalışmak…
Eliyle ve diliyle kimseye zarar vermemek…
Allah’ın kendisine ihsan etmiş olduğu nimetlerin bir kısmını yoksullara, sefalet çekenlere, muhtaçlara vermek…
Elden geldiği kadar günahlardan, isyanlardan, azgınlıklardan uzak durmak…
Kendini, çoluk çocuğunu, çevresini kudreti ve imkânı derecesinde, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ıslaha, iyileştirmeye çalışmak…
Her gün faydalı, değerli, kalıcı kitaplardan sayfalar okuyarak ilmini, irfanını, kültürünü artırmak…
•
Bahçesinde lüks yazlık yaptıran, yine lüks yüzme havuzu kazdıran, banyo ve mutfağına Brezilya graniti döşeten Müslüman kardeşimize selâm ve hürmetler ediyorum. Yazlığı yaptıradursun, lâkin madalyonun arka tarafına da bakmayı ihmal etmesin. 14 Şubat 2005