Gizli Temaslar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Şubat 2019
Pazartesi
İslâmî kesimden birkaç önemli, ünlü kişinin Amerikalılarla, Hıristiyanlarla, Siyonistlerle, İsraille, Sabataycılarla gizli görüşmelerini, onlarla yaptıkları anlaşmaları, onlara verdikleri sözleri öğrenmedikçe Türkiye’de yapılan bazı işleri anlamak mümkün olmaz.
Evet, bu tanınmış islâmî şahsiyetler birtakım dış güç ve mihraklarla temasa geçmiş, onlarla yıllarca görüşüp konuşmuş; Türkiye,Müslümanlar ve İslâm konusunda onlara bazı sözler ve tâvizler vermiş; bu tâvizler mukabilinde onlardan bazı maddî veya manevî çıkarlar elde etmişlerdir.
Gayr-i müslim yabancı güçlere din konusunda verilen sözlerden sonra ülkemizde büyük, geniş, kapsamlı bir “Dinlerararası Diyalog ve Hoşgörü” faaliyeti başlatılmıştır. Bu hareketin içinde kimler yoktur ki… “Toplantıya Hazret-i isa, Hazret-i Muhammed, Konfüçyüs, Buda geldi. Hazret-i İsa beni Mesih ilan etti. Allah gelmedi, mektup gönderdi..?” diye büyük Amerikan gazetelerine ilanlar veren Dr. Moon… Protestanlar,Katolikler, Farmasanlor, Bahailer… neler neler…
İçteki ve dıştaki İslâm karşıtı güçler ve mihraklar, Müslümanlara “Peygamberin, ölümünden sonra işi bitmiştir.Onu bırakın, benim dediklerimi dinleyin…” meâlinde mesajlar veren bir Martin Luther müsveddesini el altından desteklemektedir. Maalesef büyük dinî cemaatlerden birinin hocası da bu düzmece peygambere resmen ve alenen ödül vermiş bulunuyor.
Türkiye’deki Ümmet-i Muhammed’i bölmek, parçalamak, bin fırka ve hizbe ayırmak için şeytanî planlar tatbik ediliyor.
Mısır asıllı Dr.Reşad Halife, Amerika’da Tucson şehrinde, bir mescid-i dırar mahiyetinde olan camisinde öldürülünceye kadar kendisinin peygamber olduğunu iddia etmişti. Bu adam, İngilizce bir Kur’ân tercümesi yazmış, kutsal kitabımızın Hazret-i Peygamberle ilgili zamirlerinin ardına parantez içinde (Rashad) ismini, yani kendisini koymuştur. Onun bu küstahlığı bile küfrünü isbat etmeye yeter de artar. Ülkemizde yıllardan beri yeni bir İslâm türetmeye çalışan bir ilâhiyatçı, bu adam için merhum… büyük müceddit gibi sıfatlar kullanmaktadır.
Amerika’nın, Papalığın, İsrail’in, Siyonistlerin, Protestan misyonerlerinin, Bahaîlerin, Farmasonların desteklediği ve istediği “Dinlerarası Diyalog” hareketi, aslında bir diyalog değil; ılımlı, reforme edilmiş, sulandırılmış, yenileştirilmiş, ehlîleştirilmiş; fıkıhlı ve şeriatlı ilahî bir din olmaktan çıkartılıp kuşa çevrilmiş, bir hümanizma haline dönüştürülmüş bir İslâm türetmek içindir.
Amerikalılar ve diğer emperyalistler Türkiye’yi kaba güçle, silâhla kontrol altına alamayacaklarını iyi biliyorlar.
Onlar kaleyi içinden feth etmek siyasetini takip ediyor.
Onların metodu, “Böl, parçala ve hükmet”tir.
Onlar, klâsik, geleneksel, sünnî Müslümanlığın kendileri için büyük bir tehdit ve tehlike oluşturduğunu düşünüyorlar.
Avrupa’da Hıristiyanlık gerilerken Müslümanlık hızla ilerliyor. Böyle giderse onbeş yirmi sene sonra İslâm, Batı dünyasında büyük bir nüfusa ve nüfuza sahip olacaktır. O halde Müslümanları asıl ve gerçek İslâm’dan uzaklaştırmak; Batı’ya zarar vermeyecek ılımlı, ehlî, sulandırılmış yeni bir İslâm türetmek gerekir.
Türkiye’de İslâm’ı bitirdiklerini sanıyorlardı. Zanlarının bir kuruntu olduğunu anladılar. Kaleyi içinden feth etmek için birtakım Müslüman şahsiyetler ve gruplarla anlaşmaya karar verdiler.
Türkiye’de gizli görüşmeler yaptılar, Amerika’da gizli görüşmeler yaptılar, Avrupa ülkelerinde gizli görüşmeler yaptılar. Bu görüşme ve konuşmaların zabıtları tutulmuş olsa bile gizli kalacaktır. Belki bundan elli yıl sonra açıklanacaktır ama o zaman çok geç kalınmış olacaktır.
Yazımın başında “Birkaç ünlü islâmî şahsiyetten” bahs etmiştim.Acaba bu tanınmış kişiler Amerikalılarla, Siyonistlerle, Katoliklerle neler konuştular, onlara hangi sözleri verdiler; karşılığında ne gibi maddî veya mânevî menfaatler elde ettiler? Bunları mutlaka bilmeliyiz.
Müslüman araştırıcılara, uzmanlara, aydınlara, sorumlulara bu konuda büyük hizmetler düşüyor. Yapılan gizli görüşmelerin zabıtları bulunmasa bile, bu konuda hayli bilgi ve belge toplanabilir, araştırma ve inceleme yapılabilir, ciddî raporlar hazırlanıp yayınlanabilir. Bu işlerin mutlaka yapılması lazımdır.
Birtakım islâmî şahsiyetler ve gruplar Amerika’ya ne gibi vaadlerde bulunmuşlar, ne gibi tâvizler vermişlerdir?
Dinlerarası diyalog kampanyasının içyüzü nedir?
Amerika’nın elçisiyle, konsolosuyla, diğer temsilcileriyle neler konuşulmuştur?
İsrail ve Siyonistler, dolaylı şekilde Türkiye’deki islâmî hareketin içine nasıl sızmıştır?
Türkiye’deki “Dinde reform, dinde yenilik” hareketiyle Amerika’nın, Katolik kilisesinin, İsrail’in, Farmasonların,Siyonizmin ne gibi ilişkileri bulunmaktadır?
Dünyayı perde arkasından idare eden Bilderberg heyetinin Türkiye hakkındaki kararları, planları, programları nelerdir?
Müslümanları ehlîleştirmek, İslâm’ı sulandırmak isteyen dış güç ve mihraklar islâmî kesimde ne kadar para harcamaktadır?
Maalesef bu gibi konularda Müslümanlar araştırma yapmıyor, ciddî kitaplar ve raporlar yayınlamıyor.
Bu hizmetleri ve vazifeyi Diyanet yapamaz. Çünkü o bağlı, bağımlı ve kıpırdanamaz vaziyettedir.
O halde hizmet ve vazife bağımsız Müslüman cemaatlere, gruplara, güçlü ve sorumlu kimselere düşüyor. Onlar niçin bu ve diğer hayatî konularda araştırma yaptırıp raporlar hazırlatmıyor?
Dinsizlerden mi korkuyorlar?.. Allah’tan korksalar daha doğru olmaz mı?
Müslümanlardan her yıl yekûn olarak milyarlarca dolar hizmet parası toplayanlar, yarın Rûz-i Ceza’da, Mahkeme-iKübra’da bu paraların son sentine kadar hesap vereceklerini bilmiyorlar mı?
Türkiye Müslümanlarının dinlerarası diyalog, dinde reform, yenilikçi hareket, Fazlurrahmancılık, Amerika ve İsrail’le işbirliği, Bahaîlerin faaliyetleri, Dr. Moon’culuk, Dr. Reşad Halife’cilik gibi konularda bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Birtakım reformcular nasıl olmuş da on milyonlarca dolarlık büyük servetler kazanabilmişlerdir.Bu değirmenin suyu nereden gelmektedir?
Müslümanlar! Uyutuluyorsunuz, uyuyorsunuz, uyanın, uyanın! 14 Ocak 2003