Görüşler, Olup Bitenler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazar(1) İsrail’i Araplar ve Müslümanlar yenemedi. İsrail’in yıkılması Yahudilerin eliyle olacaktır. Şu anda iki Yahudi zümre Yahudi devletini yıkmak için seferber olmuştur. Birinci zümre: İsrail devletinin kurulmasını Yahudi teolojisine aykırı bulan dindar Yahudilerdir. Naturei Carta cemaati bu grup içindedir. “Beklenen Mesih gelmeden Yahudi devletinin kurulmuş olması yanlıştır, günahtır, bu devlet yıkılmaya mahkumdur” diyorlar. İkinci zümre: Aşırı, fanatik, tâvizsiz siyonistler ve İsrailcilerdir ki, bunlar Araplarla ve Müslümanlarla barış yollarını tıkayarak, üç dine ait Kudüs şehrini sadece Yahudilere vererek, zulm ederek, zulmü alkışlayarak İsrail’i yıkmak için ellerinden geleni yapmaktadır. Bakalım, âhir zamanda meydana geleceği üç din tarafından da bildirilen Melhame-i Kübra (Hermageddon) savaşında neler olacak?
(2) Başörtüsü, siyasal İslâm’ın simgesi değil; İslâm’ın, Müslüman kadınların simgesidir. Siyasî güçlerin, ideolojilerin, sistemlerin başörtüsü ile bir müddet mücadele etmesi mümkündür. Lakin, böyle bir mücadelenin devamlı olarak sürmesi ve İslâm’ın ve onun tesettür emrinin yenilmesi mümkün değildir. Bu gerçeği anlamalarını temenni ederiz.
(3) İslâm’ı istemiyorlar, tenkit ediyorlar, çağdışı olarak görüyorlar ama İslâm medeniyetine ve nizamına karşı hiçbir eser ortaya koyamamışlardır. İslâm’ın bu ülkede sayısız mimarlık şaheserleri bulunuyor. Edirne, Bursa, İstanbul camileri: Selimiyeler, Süleymaniyeler, Sultanahmetler… İshak Paşa sarayı ve daha binlerce eser. Peki, İslâm karşıtları bu mimarlık şaheserlerine denk ne gibi binalar ve anıtlar yapmışlardır?
(4) Bir ülkenin ve milletin yazısı ne kadar zor, çetrefil, öğretilmesi ve öğrenilmesi meşakkatli ise orada ilim, irfan, kültür o nisbette güçlü olur. Japonya bunun en güzel örneğidir. Zor, karışık, çetrefil Japon yazısını öğrenen bir çocuğun ve gencin, yenemeyeceği güçlük, aşamayacağı engel yoktur. Kolay yazılar ve alfabeler bir toplumu tembelleştirir, zekaca ve kültürce geriletilir. Latin alfabesi İngiliz diline hiç mi hiç uygun değildir. İngiliz kültürünü ve insanını güçlü kılan sebeplerden biri bu uygunsuzluk ve ondan doğan güçlüktür.
(5) Sadece on iki haneli küçük bir köy mahallesinde devlet iki katlı betonarme bir bina yaptırtmış. Alt katı kahvehane, üst katı düğün salonu ve misafirhane. Devlet köye elektrik ve telefon getirmiş, asfalt yol yaptırmış, su da var. Lakin ziraat ve hayvancılık geriliyor. Köylüler geçimlerini, devletin izniyle ormanlardan odun keserek sağlamaya çalışıyor. Keten kumaş dokuyan el tezgahları battal olmuş. Hareket, canlılık, üretim yok. Bu on iki haneli köy mahallesi büyük Türkiye’nin bir simgesidir.
(6) Faslı muhalif Ben Barka 1965’te Paris’te kaçırılmış ve ondan sonra kendisinden herhangi bir haber alınamamıştı. Aradan otuz altı yıl geçtikten sonra biri Fransız, diğeri Faslı iki gazeteci bu esrarlı kaçırılışın ve yokedilişin içyüzünü aydınlattı. Ben Barka, İki Fransız polisinin yardımıyla tuzağa düşürülmüş, paket yapılıp kendi ülkesine gönderilecekmiş, fakat henüz Fransa’da iken kendisine yapılan işkence ve iğneler sonucu ölmüş. Cesedi Fas’a yollanmış, orada asitte eritilerek yok edilmiş…Polis tahkikatının, adaletin bittiği yerde gazeteciler, aydınlar, entelektüeller hizmete, araştırmaya devam eder. Dünyada nice pis karanlık, kirli, zalimâne işi; gazeteciler ve güçlü aydınlar çıkartmıştır. Bizde ise,… Son seksen yıllık tarihimiz bir sürü facia, kanlı hadise, cinayet, suikast ile doludur. Bunlar, her geçen gün biraz daha karanlığa bürünüyor. 1924’te Büyük Millet Meclisi’nde Hilafeti müdafaa ettikten sonra Topal Osman tarafından öldürülen Trabzon Mebusu Ali Şükrü bey hadisesi hakkında tarihçilerimiz, aydınlarımız, gazetecilerimiz niçin çalışıp çabalayarak dosyalar, kitaplar hazırlamıyor? Gerçi birkaç kitap ve makale var ama bunlar yetersizdir. Ali Şükrü Bey öldürüldükten sonra Topal Osman niçin Köşk’te sıkıştırılmış ve vurulmuştur? Aydınlanması gereken yüzlerce büyük dosyadan biri de Atatürk’ün vasiyetnamesidir. Bu vasiyetname niçin açıklanmıyor, niçin gizli kasalarda saklanıyor? Bu vasiyetnamede neler yazılıdır?..
(7) Le Monde gazetesinde okuduğum uzun bir yazıya göre Kuzey Kore’de durum yürekler acısıymış. Halk kütleleri açlık ve sefalet ile pençeleşiyormuş. Dünyadan gönderilen gıda yardımları bile hak sahiplerine ulaşmıyormuş. Korkunç ve dehşetli bir baskı varmış. Hapishaneler, toplama kampları insan doluymuş. Açlıktan perişan olan biri sonunda bir sıçan tutup yemeye karar vermiş. Yiyememiş, çünkü, genel kıtlıktan dolayı sıçan da bir deri bir kemikmiş. Türkiye’nin nice aydınları ülkemizi de bir sosyalist cennet yapmak için yıllarca çırpınıp durdu. Bizde hâlâ Marksist var. Türkiye de Kuzey Kore, Pol Pot Kamboçya’sı gibi olsun istiyorlar. Halkı açlıkla, zulümle, sefaletle, yoklukla pençeleşen Kuzey Kore rejimi atom bombası yapmak sevdası içindedir.
(8) RESMÎ GAZETE’nin 24 Haziran 2001 tarihli nüshasının 89’uncu sayfasında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bir ilanı yer alıyor. İstanbul Protestan Kilisesi Vakfı” adıyla yeni bir vakıf kurulmuş. Kurucuları şunlar: Cemal Ercüment Tarkan, M. Ali Şimşek, M. Cemalettin Çıkın, Yüksek Köroğlu, Hülya Yılmaz, Rana Tarkan, Birsen Ayhan, Zeynep Hatun Gümüş, Timur Topuz, Salih Kurtbaşı, Beryl Margaret Şimşek, Fatma Özkan, Mert Subaşıoğlu, Ömer Diren, Nuray Köylü, Zeynep Köylü, Selma Gümüş. Vakfın amacı şuymuş: “Protestan inancına mensup olan vatandaşlar ile Türkiye’de ikamet eden veya Türkiye’de bulunan aynı inançtaki yabancıların dinî ihtiyaçlarını karşılamak…” Resmî Gazete’de yayınlanan bu ilandan çıkartılacak bazı neticeler vardır: (Bir) Türk ve Müslüman ismi taşıyan bazı vatandaşlarımız sessiz ve sedasız bir şekilde protestan olmuşlardır. (İki) Müslümanlara birkaç yıldan beri kapalı olan vakıf kurma yolu, protestan vatandaşlarımız için açıktır. Birkaç Müslüman birleşerek “Yayla Mahallesi Müslüman Vakfı” adıyla vakıf kurmaya kalksalar, müracaatları reddedilecektir. (Üç) Dinî vakıf kurma konusunda protestanlar ile Müslümanlar eşit değildir.
(9) Hollanda’nın Utrecht şehrinde hukuk fakültesinde okuyan Ayşe Kabaktepe adlı başörtülü Müslüman kız, Zwolle şehrinde adliyede zabıt katipliği yapmak üzere müracaat etmiş. Mahkeme, başörtüsü dolayısıyla müracaatı reddetmiş, kız bunun üzerine o ülkenin “Eşit Haklar Komisyonu”na müracaat etmiş, komisyon kızı haklı bulmuş ve şöyle demiş “Ayşe Kabaktepe hakkındaki karar tarafsız hukuka aykırıdır… İnancından dolayı kimse rencide edilemez…” İşte adalet, medeniyet, insan hakları, din ve vicdan hürriyetine saygı ve riayet böyle olur. Biz de ise… 02 Temmuz 2001