Guantanamo’da Müslüman Olan Yankee
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Cumartesi
ABD ordusunun cehaleti korkunç boyuttadır.
Bir yanda hukuk, demokrasi, bilgi, insan hakları, din ve düşünce hürriyeti zirveleri; öbür yanda cehalet, ahlâksızlık, azgınlık, haksızlık, içki, fuhuş, bin türlü sapıklık, eşitsizlik, sömürü gayyaları.
İşte bu zirveler ve gayyalar Amerika’sının çocuklarından biri,
orduda mukaveleli bir askerlik işine/hizmetine başlar. Vazifesi Guantanamo üssündeki Müslüman mahpuslara (haps edilmişlere) gardiyanlık yapmaktır.
Harp hukukunu tanzim eden
esir statüsünde bile bulunmayan tutuklulara ne korkunç işkenceler ve zulümler yapıldığına şahit olur.
Orada zulüm, ahlâksızlık, vahşet o dereceye varmıştır ki, Kur’ân yırtılıp ayaklar altına atılmış ve parçaları tuvalete süpürülmüştür. Guantanamo’da insanlık yoktur.
İşte bir gece Allahsız ve dinsiz Terry’nin kalbinde hidayet şimşeği çakar ve konuştuğu Faslı Müslümana
(okunuşunu)
der. Sonra kağıdı alır ve okuyup Müslüman olur. Gizli gizli namaz kılmaktadır.
Guantanamo’dan başka bir yere nakl ederler ve bir müddet sonra da kontratını fesh ederler.
Gördükleri, başından geçenler Terry’nin dengesini bozar, kendisini alkole ve pavyonlara verir, içki içmeye başlar, alkolik olur.
Bir yazarla anlaşır ve gördüklerini kitap haline getirir. Böylece rezaletleri ve dehşetleri dünyaya bir Yankee, bir daha ilân eder.
Yazılarımdan hoşlanmayan bir din kardeşimiz sinirlenmiş “Bu adam hep aynı şeyleri yazıyor!..” demiş. Eyvallah, doğrudur, bazı şeyleri sık sık yazıyorum. Lakin, eski yazdıklarımı yeniden yayınlayarak değil, o konuda yeni yazılar kaleme alarak.
Zarurî, lüzumlu, faydalı, iyi fikirleri bir kere söylemek ve yazmak yeterli değildir. Bıktırmamak, usandırmamak, bezdirmemek şartıyla bunların tekrar edilmesi, devamlı şekilde bildirilmesi, duyurulması gerekir.
Muhalif okuyucumun düşünce ve duygularına elbette hürmet ederim. Lakin, onun da elinde çok imkânlar vardır. Beğenmiyorsa okumaz. Ne kadar kolay değil mi? Beğenmediğin bir TV programını kapattığın gibi…
Sanırım onun asıl şikayetçi olduğu husus, bendenizin bazı konuları tekrar etmem değil,
etmemdir. Aradaki farka dikkat buyurmanızı istirham ederim.
Şöyle yazılar yazsa idim: Hazret-i Muhterem çok büyüktür… Hazret-i Muhterem pek büyüktür… Hazret-i Muhterem yaman büyüktür… Hazret-i Muhterem’in fikirleri çok büyüktür… Aman Hazret-i Muhterem… Medet Hazret-i Muhterem… Canım ciğerim Hazret-i Muhterem…
Nur ol, var ol, elin dert görmesin, yaz yaz yaz… Bizim Hazret-i Muhteremi yaz… Hep onu yaz… Onun marifet ve menkıbelerini yaz…
Bendeniz hiçbir Hazret-i Muhterem’i isim vererek, kimlik göstererek tenkit etmem. Anonim (ortaya) tenkitler yaparım.
Bazıları üzülecek ve bozulacak diye fıkhın lüzumundan, mezheplerin lüzumundan niçin bahs etmeyecekmişim? Nİçin,
demeyecekmişim?
Niçin, bazı diyalogçuların görüşlerinin çok yanlış olduğunu söylemeyecekmişim? İyi, doğru, güzel şeyler hep tekrar edilmeli. Zihinlere yerleştirilmeli. İman, İslâm,Kur’ân, Şeriat, fıkıh, İslâm ahlâkı, İslâm hikmeti gerçekleri hep söylenmeli, hep yazılmalı. Öyle ki, bu konudaki gerçekler halkın ve gençliğin vicdanlarında yer etsin.
Bozuk, yanlış, hatâlı fikirler, görüşler de tenkit edilmeli. Bu tekrarlar, bu tenkitler yapılırken İslâm kardeşliği bozulmamalı. İsim vererek, kimlik göstererek kimse karalanmamalı. Ismarlama gömlek dikilmemeli, hazır gömlek dikilmeli.
“Efganî’nin aleyhinde bulunanlar onun taharet bezi olamazlar…” gibi ucuz, galiz, yakışıksız tenkitler yapılmamalı; konu,
“Onu tenkit edenler onun taharet bezi olamazlar…”
Varsa elinde delilin, gerekçen onlarla konuş.
(Bu konuda ileride gerekçeli bir yazı kaleme alacağım.)
Bazılarına
(Hem sapık, hem de saptırıcı) diyormuşuz…İsim veriyor muyuz? Vermiyoruz…
Adam Kur’ân’da tesettür yoktur diye bas bas bağırıyor.
Bazı kişiler, hakkında 14 asırlık bir icmâ olan
dair kesin fıkıh kuralına aykırı fetvalar veriyor. İsim vermeden onları niçin tenkit etmeyecekmişiz…
Biz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları “Kur’ân’ı ehil olmayan, icazeti bulunmayan kişiler re’y ve heva metoduyla tercüme ve tefsir edemez” diyoruz. Bazıları bizi bu yüzden Kur’ân düşmanlığı ile suçlamaya yelteniyor. Bu kadar haksızlık ve insafsızlık olur mu?
Evet İman, İslâm, Kur’ân, Sünnet, Şeriat ve Ahlâk hakikatleri tekrar edilecektir. Buna paralel olarak bid’atler, bozukluklar, yanlış görüşler tenkit edilecektir.
Bu tenvir (aydınlatma) ve tenkit (eleştiri) faaliyetleri esnasında isim verilmeyecek, şahıslar veya cemaatler hedef gösterilmeyecektir. Bütün Müslümanlar kardeştir. Uyarmak, aydınlatmak, olumlu tenkitler yapmak fitne ve fesat olarak görülemez.
Obama hazretleri emir ve tavsiye buyurmuşlar, Heybeliada’daki Rum Ortodoks Ruhban mektebini açarsanız iyi olur demişler. Ankara ricali bu tavsiye karşısında ne yapar bilmem ama bendeniz Müslüman bir Türkiyeli olarak daha fazla din, inanç, inandığı gibi yaşamak, eğitim hürriyeti isterim.
Diyanet İşleri üzerindeki
ve
kaldırılmalıdır.
Yine dışarıdan gelen ilhamlarla
faaliyetleri derhal durdurulmalıdır.
Eşitlikse biz Müslümanlar da bu eşitlikten yararlanmak istiyoruz. Masonlar çok eşit, Müslümanlar az eşit. Böyle eşitlik olmaz olsun.
Biz Müslümanlar kimseden lütuf istemiyoruz. Haklarımızı istiyoruz. 12 Nisan 2009