Güçlü Eğitim
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Çarşamba
Bu memlekette bir-iki milyon kadar Sabataycı bulunduğu sanılıyor ve iddia ediliyor. Dindar Müslümanların sayısı ise 50 milyonun üzerindedir. Bu elli milyon çoğunluğun Sabataycı azınlığın hakimiyetinden kurtulması için, kendi içinden
Onun üç ana boyutu vardır:
Böyle vasıflı Müslümanlar nasıl yetiştirilir? Öncelikle vasıflı okullarda, vasıflı öğretmenler, vasıflı bir eğitim sistemi ile yetiştirilir. Sonra paralel ve alternatif bir eğitimle yetiştirilir. Ne demektir bu? Okullarda verilemeyen bilgiler ve ahlâk okul dışında özel olarak, bir plan ve program dahilinde kazandırılır. Türkiye’de şu anda yukarıda anlattığım insanları yetiştirecek vasıflı bir eğitim sistemi var mıdır? Kesinlikle yoktur. Böyle bir şeye izin verilmez. Beni daha fazla konuşturmayın, açık yazıyorum, böyle bir şeye izin vermezler.
Diyelim ki, 100 milyon dolar veya 1 milyar dolar bulundu ve ülkemizde dünyanın en güçlü, en vasıflı, en üstün (güçlü, vasıflı, üstün) özel koleji açılacak. Büyük bir arazi almanıza, bu arazi üzerinde okulun binalarını yapmanıza, dershaneleri döşemenize, yatakhane, laboratuvar, spor salonu, konferans salonu yapmanıza izin verirler; lakin istediğiniz tedrisatı yapmanıza izin vermezler. Zihniyet şudur: “Biz nasıl bir eğitim yapılmasını istiyorsak onu yapacaksınız, başka bir eğitim sistemini uygulayıp deneyemezsiniz!..”
Evet yaptırtmazlar, izin vermezler… Şimdi birileri çıkıp “Bizim de İmam-Hatip okullarımız var…” diyebilir. Onlara sorarım:
Müslümanların şu anda yurt sathında yüzlerce özel okulu bulunuyor. Bunlar elbette nisbeten faydalıdır ama yeterli değildir. Sayıca mı değildir? Hayır keyfiyet, vasıf, güç bakımından yeterli değildir. Resmî ve özel okullarımızda edebî, yazılı kültür Türkçesi bile öğretilemiyor. Yeni nesiller, dedelerinin mezar taşlarını okuyamayacak derecede câhil yetiştiriliyor.
Müslümanlar kendi vatanlarında hür, aziz, güvenli, haysiyetli bir şekilde yaşamak istiyorlarsa mutlaka çok güçlü, çok vasıflı, çok üstün vatandaşlar yetiştirmek zorundadır. Bunların sayısı ne kadar olmalıdır? yeterli miktarda olmalıdır. Yukarıda yazdım: Sayıları iki milyon kadar olmalıdır.
Ülkedeki resmî ve özel okullarda böyle kimseler yetiştirilemediğine, böyle güçlü Türkiyelileri yetiştirecek eğitim yapılmasına izin verilmediğine göre ne yapılmalıdır?
(1) En zeki, en istidatlı, en kabiliyetli, en yatkın, en fazla ümit verici çocuklarımızı dikkat ve titizlikle seçerek yabancı ülkelerde gruplar halinde okutmak.
(2) Türkiye dışında benim yukarıda anlattığım eğitimi verecek çok güçlü, çok üstün bir İslâm-Türk Koleji açmak. Belki bazıları benim bu cümlemi bile suç olarak görecekler ve teklifimi dişlerini gıcırdatarak karşılayacaklardır? Türkiye’de bu cümleyi bile söylemek ve yazmak kolay değildir. Hayata geçirmesi ise muhal denecek derecede güçtür. Ama imkânsız değildir.
(3) Ülke sathında bir paralel ve alternatif eğitim seferberliği başlatmak. Kurslar, dershaneler açılacak, yüzbinlerce öğrenciye, resmî okullarda alamadıkları kültür verilecek. Zengin Türkçe (Osmanlıca) öğretilecek, Fuzulî ve Şeyh Galib divanlarını okuyup şerh edecek kadar edebî lisan öğretilecek.
. Psikoloji, mantık, ahlâk, estetik, metafizik okutulacak. Bilgi ve kültürün yanında ahlâk ve karakter terbiyesi verilecek.
Müslüman kesim şu anda benim bu anlattıklarımı hayata geçirecek kadrolara sahip değildir. Çünkü biz yazılı kültür toplumu değiliz, şifahî (sözlü) kültür toplumuyuz. Karşıtlarımız ise, nisbeten yazılı kültür ve zihniyete sahiptir. Şifahî kültürlü olduğumuz için biz Müslümanlar medyada bile birinci ligte oynayamıyoruz. Şifahî kültürlü bir halk olduğumuz için örs ile çekiç arasında ezilip duruyoruz. Bir tarafta, insan haklarını ve hukuku çiğneyen agresif din düşmanları, öbür tarafta dost görünen düşmanlar, yani din sömürücüleri.
Kore 1945’e kadar Japonya’nın sömürgesi idi. Japonlar orada Korelilerin ortaokul tahsilinden sonra tahsil yapmalarını engellemişlerdir. Bizde de bazı güçler, dindar Müslümanların okumasını, aydınlanmasını istemiyor. Bu, sadece bize mahsus bir hal değildir. Duyduğuma göre ABD’de, halkın istenmeyen kesimlerinin fazla ve kaliteli şekilde okumaları engelleniyormuş. Hattâ, okuyanlar aptallaştırılıyor, geri zekâlı hale getiriliyormuş.
Bizde de bazıları “Aman Müslümanlar okumasın… Aman dindar kızlar okumasın…” dercesine hareket ediyorlar.Yakın zamanlarda bir tekerleme vardı: “Açılan her okul, bir hapishanenin kapanmasına yol açar…”
Okul kapıları mafyaların cirit attığı yerler haline geldi. Okullarımıza uyuşturucu girdi. Eğitim ve ahlâk seviyesi düştükçe düştü…
Osmanlı İmparatorluğunu misyoner okulları çökertmiş ve batırmıştır. Cumhuriyet için de en büyük tehlike ve tehdit vasıfsız, olumsuz eğitimdir.
Dış düşmanlarımız ve onların içimizdeki yardakçıları bizi yıkmak, ülkemizi parçalamak, Türkiyemizi
haline getirmek için bin türlü habaset ve hıyanet icra ediyorlar. Maalesef on milyonlarca Müslüman ne olup bittiğini doğru dürüst bilmiyor, hadiselerin seli içinde akıntıya kapılmış gidiyor. Bu memleketin geleceği, çoğunluğu teşkil eden Müslümanların çocuklarını, genç nesilleri iyi yetiştirmelerine bağlıdır.
Ülkemizde sağlıklı, vasıflı, güçlü, millî kimliğe hizmet eden, tarihî devamlılığa bağlı, hayra yönelik bir eğitim olmazsa; iktisadî bir patlama neticesinde kişi başına düşen millî gelir 40 bin dolara yükselse bile yine batarız, sonunda yine perişan oluruz. 11 Mayıs 2006