Cumartesi

 

Herkes üzerine alınmasın, başlığa saldırgan sıfatını koydum, agresif olmayanlara fazla bir şey demiyorum, onlar için sadece

“Allah hidayet versin”

(doğru yolu göstersin) duasını ediyorum.

Agresif ateistler, kendileri için istedikleri temel insan haklarını, inanç (veya inançsızlık) özgürlüğünü, fikir hürriyetini inananlara çok görüyorlar. Meselâ bir ateist yazar veya düşünür görüşlerinden dolayı mahkemeye verilince büyük görültü kopartıyorlar. Aynı şey inanan sofu bir Müslümanın başına gelince ilgilenmiyorlar. Böyle bir çifte standart aydın, okumuş, medenî insanlara yakışır mı? Bir dindarın inançları, görüşleri, tenkitleri, düşünceleri bir ateiste ne kadar ters gelirse gelsin, onu ne kadar şoke edici olursa olsun, netice itibarıyla onlar da inançtır, düşüncedir, görüştür.

Ateistler alabildiğine hür olsunlar, istedikleri gibi konuşup yazsınlar, hiç rahatsız edilmesinler… Müslümanlar onlar kadar hür olmasınlar, onların hürriyeti kısıtlı olsun… Böyle eşitlik olur mu, böyle adalet olur mu, böyle insan haklarına bağlılık olur mu?

Ateist

“Bütün kadınlar başları açık olarak dekolte bir kıyafetle gezsinler. Plajlara kadın erkek birlikte girsinler, toplu taşıma vasıtalarında karışık ve sıkışık olarak seyahat etsinler”

diyebiliyor ama dindar ve sofu bir Müslüman

“Bütün Müslüman kadın ve kızlar örtünsün, plajlarda erkekler arasında denize girmesin, belediye otobüslerinde kadınlara rahat etmeleri ve huzursuz olmamaları, sarkıntılığa uğramamaları için ayrı yer ayrılsın”

deyince ağır hücumlara uğruyor.

Bizdeki bir kısım ateistler bol bol demokrasi, insan hakları, adalet, eşitlik edebiyatı yapıyor ama bunları kendileri ve yandaşları için istiyor. Müslümanlara tam hürriyet verilmesin, onlar baskı altında tutulsun. Onların dindar ve sofu olanları gericidir, iç düşmandır, Cumhuriyet için tehdit ve tehlikedir…

Bu gibi ayırımlar ne kadar faşistçedir.

Ateistler Müslümanlara

“Biz sizin inançlarınızı, görüşlerinizi, hayat tarzınızı benimsemiyoruz, kabul etmiyoruz ama sizin hak ve hürriyetlerinizi sonuna kadar savunacağız”

diyemiyorlar. Başı açık kız üniversiteye gidip okuyabiliyor. Başı eşarplı kız okuyamıyor… Bu ne korkunç bir ayırımdır. Bu ayırım insan haklarına, adalete ve eşitlik prensibine yüzdeyüz aykırıdır.

Bir politikacı birkaç yıl önce beyanat vermiş,

“Üniversitelerde başörtüsü serbest bırakılırsa bu memlekette beş sene içinde kadınların büyük çoğunluğu tesettüre girer”

demişti. Bu adamcağız, vatandaşların istedikleri şekilde giyinme hakları olduğunu bilmiyor mu? Sokakta herhangi bir hanım başıörtülü olarak gezebiliyor da, aynı kıyafetteki bir genç kız niçin okula veya üniversiteye giremiyor? Doğrusu şu agresif ateistlere şaşılır. Onlar ne kadar tahammülsüz, hoşgörüsüz, faşist, insan haklarını ihlâl edici kişilerdir. Allah insaf ve hidayet versin…

Cennet Onların Tekelinde mi?

Evvel yoğ idi, iş bu rivayet yeni çıktı… Neymiş efendim, Hazret-i Muhammed’i yalanlayan, Kur’ân’ı kabul etmeyen, İslâm’a düzmece din diyen kimseler cennete giremeyecekler demişiz. Böyle şey olur muymuş? Şimdi soruyorum:

(1) Hazret-iMusa’yı ve Tevrat’ı inkâr eden bir münkîr (inkâr edici), Musevîlere göre cennete girebilir mi? Giremez… Musevîlere göre Hazret-i Musa’ya ve (gerçek tahrife uğramamış) Tevrat’a inanan Müslümanlar bile cennete giremiyor.

(2) Hıristiyanlar, Hazret-i İsâ’ya iman etmeyen kimseleri cennetlik kabul ederler mi? Etmezler… Hatta onlar Hazret-i İsâ’nın Tanrı’nın oğlu olduğu inancını paylaşmayanları da cennete sokmazlar. Müslümanlar, Teslise inanmadıkları için Hıristiyan dinine göre cennete giremezler.

Biz Müslümanlar

bütün peygamberlere

iman ediyoruz. Allah’ın, onlar vasıtasıyla göndermiş olduğu

bütün kitaplara

da… Bizim için bu konuda bir sıkıntı ve problem yoktur. Musevîler, Hazret-i İsâ’yı ve Hazret-i Muhammed’i inkâr ediyorlar. İncil’i ve Kur’ân’ı da tanımıyorlar. Hıristiyanlar, Hazret-i Muhammed’i ve Kur’ân’ı inkâr ediyorlar. Onların bu inkârları, Müslümanları cennete sokmamaları bir problem çıkartmıyor ama Müslümanlar, inkârları ve tekzipleri (yalanlamaları) dolayısıyla onları cennetlik kabul etmeyince büyük problem oluyor.

Bazıları da

mugalata

(demagoji) yapıyorlar, Müslümanların Hazret-i Muhammed’in gelmesinden önceki asırlarda yaşamış ve kendilerine gönderilmiş Peygamberlere iman edip tâbi olanlar için de cennete giremez dediklerini iddia ediyor. Hazret-i Musa’ya ve gerçek Tevrat’a iman edenler cennetliktir. Hazret-i İsa’ya ve gerçek İncil’e iman edenler de mü’mindir ve cennetliktir.

Lakin: Hazret-i Muhammed geldikten sonra onun risaletini ve davetini duyup da inkâr edenler cennetlik olamaz. İslâm’ın mantığı böyledir.

Efendim, Edison elektrik ampulünü ve gramofonu icat etmiş, insanlığa yararı ve hizmeti dokunmuş. O da mı cennete girmeyecek? Tabii girmeyecek, onun cennete girmemesinin ampul ve gramofonla ilgisi yoktur. Edison, başarıları ve kazandığı alkışlar yüzünden haddi aşmış; Allah, din, inanç konusunda saçma sapan fikirler ileriye sürmüştür. Bu yüzden cennete girmeyecektir. Ampulle, fonografla ilgisi yoktur.

“Cennet Müslümanların tekelinde miymiş?”

Böyle bir şey diyen yok. Cennet kimsenin tekelinde değildir. Ne Müslümanların, ne Hıristiyanların, ne Musevîlerin ne de Edisoncuların.

Cennet, Allah’ın mülklerinden ve âlemlerindendir ve kimi oraya sokacağına, kimi sokmayacağına O karar verir.

Kimlerin cennete gireceğini, kimlerin giremeyeceğini hangi kaynaklardan öğrenebiliriz?

1. Kur’ân-ı Kerîm’den öğreniriz. Bu konuda Yüce Kitapta çok açık seçik, kesin âyetler vardır.Hazret-i Muhammed’e iman etmeyen, O’na yalancı diyenler cennete giremez.

2. Allah elçisi ve habercisi Hazret-i Muhammed birçok Hadîs-i şerifinde, kendisine iman etmeyenlerin küfür ehli olduğunu beyan etmiştir.

3. Bu konuda 1400 yıllık bir icma vardır.

Kimlerin cennete girip girmeyeceği konusunda ehl-i kitap (Yahudiler ve Nasranîler) ile Müslümanlar arasında ihtilâf bulunmaktadır. Bir Müslüman bu konuda Allah’ın Kitabına, Peygamberin sünnetine ve din ulularının ve önderlerinin öğretilerine uygun hareket etmekle mükelleftir.

Bu konuda tafsilatlı (ayrıntılı) bilgi edinmek isteyenler Şam ulemasından ve Mekke Ümmü’l-kura Üniversitesi Şeriat Fakültesi profesörlerinden muhterem ve fazıl Muhammed Ali es-Sâbunî Hazretlerinin kaleme almış olduğu

“Ehl-i Kitab Cennetlik mi?.. Cennet Kimsenin Tekelinde Değil, Mâliku’l-Mülk Olan Allah’ın Elindedir”

başlıklı broşürü okuyabilir. (Bedir Yayınevi, Cağaloğlu yokuşu, No: 6 Vilayet Civarı İstanbul. Tel: 0.212 519 36 18)

Birtakım dinlerarası diyalog ve hoşgörü taraftarları sanki cennet babalarının bahçesiymiş gibi kapılarını açmışlar, istediklerini içeriye dolduruyorlar. Yağma yok!..

Allah insanlara rahmet olarak bir Peygamber (heberci) ve Resul (elçi) göndermiş. Beşeriyet doğru yolu öğrensin ve dünyada dirlik düzen ve barış olsun diye, düstur mahiyetinde bir Kitab göndermiş. Bir din ve nizam göndermiş. Vahyettiği Kitabında insanlara

“Size gönderilen peygambere iman ediniz. O’nun benim katımdan size tebliğ ettiklerini kabul ediniz. Din olarak Benim katımda geçerli ve kabul edilen din İslâm’dır”

demiş. Bundan sonra hiçbir diyalogcunun, reformcunun, ilâhiyatçının bunlara aykırı görüş beyan etmesinin kıymeti olmaz. 25 Mart 2007