Salı

 

Bundan asırlarca önceki devirlerde yine bir sürü dedikodu yapılıyor, günlük hâdiselerle meşgul olunuyordu.

– Sadrıazam Turşucuzâde devlet işlerini iyi idare edemiyormuş…

– Çivicizâdenin Sâdabad’taki şelâleli köşkü dillere destanmış; bu kadar da israf olmazmış…

– Padişah efendimiz avcılık yapmaktan devlet işlerine bakamıyormuş…

– Şeyh Tayyarzâde uçuyormuş, kerametleri zâhir ve bâhirmiş…

– Kadızâdeliler, “bir camiye bir minare yeter, diğerleri bid’attir, yıkılmaları gerekir” diyorlarmış…

– Ruslarla yapılan savaşta ordumuz yine hezimete uğramış onbinlerce şehid ve esir verilmiş…

– Ulemadan filan zat “veba ve koleraya karşı karantina caizdir” derken Hoca Falanzâde “bu bir bid’attir, kadere karşı gelmektir, asla caiz olamaz” diyormuş…

Bu konularla meşgul olan eskilerin hepsi dünya hayatını terketti ve ceza ve hesap âlemi olan âhirete gitti. Acaba yaptıkları dedikoduların, tenkitlerin, meşgul oldukları konuların hangileri kendilerine yararlı oldu? Hangilerinin de azabını çekiyorlar?

Müslüman için en önemli konu, gündemin birinci maddesi iman meselesidir. İmanın sahih olması gerekir. Eskiler bu konuya “Tashih-i itikad” derlerdi. Zamanımızda itikad, tashih-i itikad mevzuu konuşuluyor mu? Bu mevzu ile ilgili kitaplar okunuyor mu? Bundan on sene kadar önce, Ali Şeriatî’nin bir kitabındaki “Allah gerçek bir Janus” cümlesini tenkit etmiştim ve bazı radikal İslâmcı gençler dehşetli reaksiyon göstermişlerdi. Bu konuda benimle tartışan bir genç, “Ali Şeriatî mücahiddir, şehiddir, böyle bir cümle sarfetmesinin önemi yoktur” meâlinde müdafaada bulunmuştu. Adam, yüce Allah’ı iki çehreli bir Roma putuna benzetiyor, böylece İslâm’ın tevhid ve tenzih akidesini çiğniyor ve bunun önemi yokmuş… Fesubhanallah, ne günlere kaldık.

Günümüzde Müslümanlar arasında inanç konusunda birtakım vahim bozukluklar görülmektedir. Hocaların, şeyhlerin, cemaat başkanlarının, Müslüman yazarların, inançlı aydınların bu konu üzerinde durmaları ve itikadın sıhhatini korumak için çalışmaları, gayret göstermeleri gerekmez mi?

Tansu Çiller ne yapacak?.. Demirel’in geleceğe ait hesapları nelerdir?.. Yeni Cumhurbaşkanı iyi mi kötü mü?.. Bunlar mı daha önemli, yoksa itikad, inanç meselesi mi?

Müslümanlar için, inançtan sonra ikinci önemli ve hayatî mesele ibadetlerin yerine getirilmesi, bu meyanda beş vakit namazın edasıdır. Maalesef bu konuda da bir şey yapıldığı yoktur. Kılan kılsın, kılmayan kılmasın… Zihniyet budur. Halbuki bütün vasıtalarla Müslüman halkı ve gençliği namaza çağırmak gerekmez mi? Avrupalılara benzeme çığırını açtığı için dindar halkın “Gâvur padişah” dediği İkinci Mahmud Han bile bir irade çıkartarak halkın beş vakitte camilerde cemaatle namaz kılmasını emretmiştir.

Namaz bir Müslüman toplumun birinci göstergesidir. Hadîste “Namaz dinin direğidir, kim onu ayakta tutarsa dinini ayakta tutmuş, kim de onu yıkarsa, dinini yıkmış olur” buyurmaktadır. Bugün beş vakit namaz kılanların sayısı yüzde onlara düşmüştür. Hele camiye gidip cemaatle kılanlar yüzde üçtür. Namazın terki, ihmali, bu husustaki tehâvün vahim bir hastalık ve zaaf değil midir? Herkes nasihatla namaza başlamaz ama halkın ve gençliğin bir kısmı, güzel ve ruha tesir eden nasihatlardan etkilenerek pekâlâ namaza başlayabilir. Böyle bir nasihat kampanyası niçin açılmıyor? Batı Çalışma Grubu’nun hışmından mı korkuluyor? Namaz siyasî ve ideolojik bir şey olmadığına göre onların böyle bir şeyden gocunmamaları gerekir. Gocunsalar ve hışmetseler bile onların hışmından mı korkmak, yoksa Allahu Teâlâ ve Tekaddes hazretlerinin hışım ve azabından mı korkmak gerekir?

Bazı konularda Diyanet’in eli kolu bağlıdır. Lakin namaz konusunda, tashih-i itikad konusunda o muhterem daire niçin bir şeyler yapmıyor?

Peygamber aleyhissalatü vesselam efendimiz “Namaz mü’minin mi’racıdır” buyurmuşlardır. Allah’a mânen yaklaşmak isteyen, ilâhî korunma altına girmeyi arzulayan, ebedî selâmet ve mutluluğa kavuşmak isteyen namaz kılsın. Peygamberimiz “Cemaat rahmettir, tefrika ise azab” buyurmuşlardır. Namaz kılan hür ve mukim erkekler de, şer’î bir mazeretleri bulunmadıkça elden geldiği kadar camilerdeki cemaate katılsınlar. Bazı imamları beğenmeyenler, beğenilecek imamları bulsunlar, onların camilerine gitsinler.

İslamî kesimde namaz ve cemaat konusunda devamlı yazan sadece bu fakirdir. Böyle mi olmalıydı? Onlarca değerli köşeyazarı, İslâmcı kalem bu konuyu niçin işlemiyor? Tansu Çiller… Süleyman Demirel… Mesut Yılmaz… Filan parti ne olacak, feşmekan parti ne yapacak?.. Koalisyon sürecek mi, bitecek mi?.. Mübarekler, biraz da islâmî konulara eğilsenize.

Ezan okunur, camilere sadece birkaç gariban, marjinal Müslüman gelir. Şık kostümlü, pahalı ayakkabılı, limuzinli, aylık geliri milyarlarca lira olan (İslâmî kesimde aylık geliri trilyonla ölçülenler de var), imzalı ve lüks kravatı yular gibi boynundan sarkan, köşklerde yalılarda ikamet buyuran kodaman, kocaman, pabucu büyük, ünlü Müslümanlar niçin camiye gelmezler? Cemaat arasında niçin köşeyazarları, mebuslar, doktorlar, mühendisler, büyük iş adamları yoktur? İslâm devleti kurmak için çalışmaktan, Asr-ı Saadet’i geri getirmek için gayret göstermekten namaza, cemaate vakit bulamıyorlarmış… Böyle rehberlerin peşine takılan Müslümanlar nereye gidiyor?

İslâm dini ilim, irfan, edeb, sanat, medeniyet, kültür dinidir. Müslümanlar niçin bu konular üzerinde durmuyor, gereği gibi çalışmıyor? Müslüman yüksek tabaka niçin ilmî araştırma enstitüleri kurup da ülkenin ve milletin muhtaç olduğu büyük eserleri çıkartmıyor? Türkçe’nin hâlâ büyük bir lügati yok, gramer kitabı yok. On bin sayfalık, resimli, belgeli, on dildeki kaynaklara dayanılarak yazılmış mükemmel bir Osmanlı tarihi yok. On bin sayfalık nefis bir Türkiye coğrafyası külliyatı yok. Türk sanatıyla ilgili yirmi ciltlik mükemmel bir seri yok… Tansu Çiller ne yapacak?.. Demirel ne düşünüyor?.. Yılmaz’ın işi zor… Bu dedikodularla mı kurtulacağız?..

Masonlar, Siyonistler, ateistler kötüymüş, Müslümanlara zulm ediyormuş… Bunu anladık da, Müslümanların durumu nasıldır? Onlar iyi Müslümanlar mıdır, yoksa kötü Müslümanlar mı? Bazı islâmî yayın organları, köşe yazarları bitmez tükenmez bir şikayet ve bahane edebiyatı ile okuyucularını oyalıyor. Bunun ne faydası vardır?

Ne zaman islâmî bir gündemimiz, plân ve programımız olacak? 17 Mayıs 2000