Hâfızasız Toplum
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Salı
Bunun en kolay yolu onun
Milletlerin hâfızası;
Türkiye’de, iç ve dış düşmanlarımız mâşerî
hâfızayı hemen hemen bitirmişlerdir. Bizde iki tarih vardır: Birincisi, unutturulmuş, hâfızalardan silinmiş olan
; ötekisi ise
tarih.
Bir kaza neticesinde hâfızasını yitirmiş olan bir insan ne olur? O canlı bir cenazeden, bir beşer enkazından başka bir şey değildir artık. Toplumlar, milletler, halklar da böyledir. Hâfızalarını yitirince hiçleşirler, biterler; enkaz, yığın, sürü haline gelirler.
en fazla dil, tarih, kültür, sanat üzerinde manipülasyon yapılır.
Sovyetler Birliği’nde ve ona tâbi peyk
ülkelerde böyle yapıldı.
Rusya’daki
bu işte başarılı oldu mu? Hem oldu, hem olmadı.
Rusya’ya gidenler anlatıyor: Kokuşma, rüşvet, talan, işsizlik, uyuşturucu, fuhuş, içki, güvensizlik son haddine varmış. Zehir almaktan, iyi beslenmemekten dolayı genç nesiller fizikî bakımdan son derece bozukmuş. Akıl sağlığı ve kültür de kötü durumdaymış.
görünüyor ama çoktan kapitalist sisteme geçti. Marksizmi ve Maoizmi bıraktığı için nefes alabildi, kendine gelebildi.
Sovyet boyunduruğundan kurtulan Orta Avrupa devletleri kısa zamanında toparlandı. Üç küçük Baltık ülkesi;
kısa zamanda yaralarını sardı.
düze çıktı.
birkaç sene içinde Avrupa Birliği’ne girebilir. Romanya da kurtulacaktır. Çünkü bu ülkelerde, Sovyet sömürgeciliği bütün cebbarlığına, baskısına, beyin yıkamasına rağmen millî tarihleri, millî kültürleri, lisan ve edebiyatı yok edememiştir. Bir Macar, bir Bulgar, bir Romanyalı, bir Leh
asırlarca önce basılmış ve yazılmış millî edebiyat ve kültür kitaplarını okuyabiliyor.
Bizde öyle mi?.. Bir kere millî şuurun, kültürün, kimliğin, medeniyetin, tarihin, insan ve millet oluşun temel vasıtası ve âleti olan yazılı-edebî Türkçe mahv ve berbat edilmiştir.
Türkiyeliler, kendi öz mâzilerinden, öz kültürlerinden kopartılmıştır. Bugün şu yetmiş milyonluk ülkede 1928’den önce yazılmış ve basılmış kitapları okuyup anlayabilen kaç kişi çıkar? Okuyup ve anlayabilen dedim. Çünkü bizde hem okumanın, hem de anlamanın önüne büyük setler çekilmiştir.
Fransa’da lise tahsili yapmış, her genç, 19’uncu asır yazarlardan Balzac’ın veya Flaubert’in romanlarını asıl metinlerinden rahatlıkla okur, bu kıraattan zevk ve haz alır. Bizde böyle bir şey mümkün müdür? Lise mezunlarımız Halit Ziya Uşaklıgil’in romanlarını orijinal metinlerinden okuyup anlayabilirler mi? Heyhat ki, anlayamazlar.
Bizde
gibi yakın çağ ediblerinin romanları bile, her on senede bir lisanları sadeleştirilerek basılmaktadır. Çünkü Türkçe bitirilmiştir.
Nitekim büyük çöküntü bütün dehşetiyle ortadadır.
Ortalıkta ucuz ve kolay hayaller dolaşıyor. İyi ve yeni bir anayasa yapılırsa, iktisadî ve malî kriz atlatılırsa, birtakım reformlar yapılırsa kurtulurmuşuz. Bu boş ümitlere bel bağlayanlara hem öfkeleniyor, hem de acıyorum.
Hem iş sadece
bitmez.
Türkiye’nin bozuk bir ideolojinin baskısından ve boyunduruğundan kurtulması gerekir.
Türkiye’de topyekûn, total bir kokuşma, dejenerelik hüküm sürüyor. Balık baştan kokarmış. Bizde en kokuşmuş kesim aydınlar, seçkinler, idarecilerdir. Onlar dümende kaldığı müddetçe Türkiye selâmete çıkamaz.
Yakın tarihimizin ünlü ve büyük adamları
maarifinin tezgâhında yetişmişlerdi. Kendi anadillerinin edebiyatını, o devrin
sı olan Fransızca’yı iyi bilirlerdi. Hepsi de mantık okumuşlardı. Sultan Abdülhamid rejimi herkese eğitim imkânı temin etmiyordu ama okuttuklarını iyi okutuyordu.
Bizde şimdi eğitim tek boyutludur.
Maalesef yoktur. Şu anda ülkemizde, dünyanın kaliteli lise ve kolejleri seviyesinde tek okul yoktur. Liselerden bitirme ve bakalorya
imtihanlarını kaldırdılar, bilgi seviyesini düşürdükçe düşürdüler
ve sonunda
Yıkılan, çöken bir binanın enkazını kaldırıp yerine daha sağlamını, daha güzelini, daha iyisini dikmek o kadar zor değildir ama bir kültür, bir kimlik, bir medeniyet yıkılırsa onun tekrar bina edilmesi hiç de kolay değildir.
O zaman bütün okur yazarlar bu yazı ile yazıp okuyorlardı. Şimdi onlar öldü, yeni nesiller bu bin yıllık yazıyı okumayı, yazmayı bilmiyor. Bilse de eski metinleri, kitapları anlayamıyor. Çünkü lisan değiştirilmiş, sade suya tirit ucuz, zayıf, kültür ve medeniyet vasıtası olmaya yetersiz uydurukça bir Türkçe türetilmiştir. Bin yıllık yazımız konusunda yasak hâlâ yürürlüktedir.
Çin’deki, Japonya’daki yazı bizim yasaklanan
Lakin onlar bu yazıları ile çağdaş medeniyet seviyesine çıkmışlardır.
Türkiye’deki birçok tabu, yasak ve engel bu mahkemeye götürülebilse, hepsinin de insan haklarına aykırı olduğuna karar çıkartılabilir ve bunların kaldırılması için
atılmış olur.
Bizdeki tarikat, tekke, zaviye ve dergahların kapatılması kanunu da insan haklarına aykırı yasaklar içindedir. 1935’te Atatürk’ün telkiniyle Mason locaları kapatılmıştı.
; Masonluk tekrar serbest oldu.
Anayasımızda, diğer inkılaplar için, bunların kaldırılması için
denilmektedir.
Türkiye’yi içinde bulunduğu kaostan, feci durumdan hiçbir sihirbaz çıkartamaz.
Keşke, mümkün olsa da bunlar da ithal edilebilse. Batılılar bizi iflastan kurtarmak için
vereceklermiş. Biraz da akıl, hikmet, fikir, mantık, beyin verebilseler… 14 Mart 2001