Hahamın Cenazesi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazar
Birkaç hafta önce İsrail’de
vefat etti.
gazetesinde okudum: Öldüğü gün kaldırılan cenazesine
iştirak etmiş. İ
Bizde büyük bir din hocası, ulemadan veya meşayihten bir zat vefat etse milyonlarca Müslüman cenazesine iştirak ediyor mu?
12 Eylül 1980 askerî darbesinden kısa bir müddet sonra
âhirete yürümüştü. Sanırım cenazesine yüz bin kişi katıldı. Namazı Süleymaniye Camii’nde kılındı, oradaki hazireye
defnedildi. Her taraf resmî ve sivil polis kaynıyordu. Süleymaniye medreselerinin kubbe kenarlarında ellerinde makinalı tabancalı polisler görülüyordu. Bir tasavvuf büyüğü için bu gibi tedbirlere ne lüzum vardı?
Ölüm Allah’ın emri. Din, Şeriat, tasavvuf büyüklerinin cenazelerinde Müslümanların
halinde hazır bulunmaları gerekir.
Şu husus da unutulmamalıdır: Cenazelerde ciddiyet, vakar, hüzün esastır. Cenaze merasimlerinde asla şov yapılamaz.
Bazen bir tanıdığın, ünlü kişinin, İslâmî kesime mensup tanınmış bir zatın cenazesine gittiğimde pek çirkin, pek laubali tutumlarla karşılaşıyorum.
Cenaze törenlerinde gülmek çok ayıptır. O topluluklar hüzün topluluklarıdır.
da görüyorum. Cenazelerin bu gibi konuşmalara da tahammülü yoktur. Zaruret varsa bir iki dakika bir şey söylenir ve sonra ölüyü anne toprağa verilmek üzere harekete geçilir.
Resmî makamlar ülkemizde bulunan
için yardım toplanmasını yasakladılar, daha önce toplanmış yardımlara el koydular. Kadim dostumuz, yâr canımız Rusya devleti böyle istiyormuş.
İstanbul’un bir yerinde, delik deşik harap barakalarda barınan elli Çeçen ailesinden bahsettiler.
Zaman zaman hayırseverlerin getirdiği kuru erzakı pişirecek tüp gaz alamadıklarından, genellikle makarna, patates gibi yemekler yiyebiliyorlarmış. Kuru fasulye ve nohut çok ateş istiyormuş.
Bu mülteciler bizim misafirlerimizdir, onlardan sorumluyuz, yarın İlahî Mahkeme huzurunda onlara bakıp bakmadığımızdan dolayı da sorguya çekilip hesap vereceğiz.
Birtakım vahşi Rus askerleri yakaladıkları Çeçen erkeklerini ve gençlerini salıvermek için
istiyorlarmış.
Öldürülenin, sakat bırakılanın haddi hesabı yokmuş.
Şehirler çökmüş, binalar yıkılmış, yollar delik deşik, ticaret ve ziraat can çekişiyor, güvenlik yok. Yüz binlerce Çeçen canını kurtarmak için vatanlarından kaçmış bulunuyor.
Bilseniz nasıl lüks, israflı, tantanalı
tertipliyorlar. Beride Müslümanlar açlık, sefalet, zulüm altında kıvranıyor, öbür tarafta vur patlasın çal oynasın israf, tantana, tüketim, gösteriş.
Büyük çapta yardım yapılamazsa milyonlarca Müslüman açlıktan, soğuktan, hastalıktan telef olacakmış.
Batılılar Afgan Müslümanlarını ehlî olmadıkları için cezalandırıyor.
Bazı İslâm ülkelerinin Amerika’da temsilcisi yok.
Laik bir rejimin mümessili nasıl olur da resmen iftara gider?
İstanbul’daki, Bizans kilisesi iken fetihten sonra camiye çevrilmiş olan tarihî binalardan bazısının
düşünülüyormuş. Ünlü Zeyrek Camii restore edilecek ve sonra küçük bir kısmı cami olarak bırakılacak, öteki tarafı müze yapılacakmış. Sahildeki
için de böyle tasavvurlar varmış. Adı hâlâ
ama, bu mekân namaza çoktan kapatıldı, müze edildi. Minaresinden ezan okunmuyor. Bu durumdan Müslümanların yüreği sızlamıyor mu?
Şu anda ülkemizin çeşitli yerlerinde
Hıristiyan nüfus kalmamış, peki bu kiliseler ne işe yarayacak? Alanya ve civarında yaşayan beş bin Avrupalı için yeni bir kilise yaptırılması izni verildi.
Ülkemiz, vatanımız üzerinde Haçlıların, Yahudilerin birtakım planları var. Biz Müslüman Türkiyeliler bunlardan haberdar mıyız?
Bir veya birkaç araştırıcı çıksa da Türkiye toprakları üzerindeki yabancı emeller hakkında belgelere, sahih bilgilere dayanan güçlü kitaplar hazırlayıp yayınlatsalar. Ayaklarımızın altındaki toprak kayıyor, biz ise dünyadan bîhaber yuvarlanıp gidiyoruz.
Bazıları
şeklinde konuşuyor.
Müslümanların elleri kolları bağlı, sonra Hıristiyanlar kalkıp kilise inşa edecek. Elbette böyle bir şey adalete ve eşitliğe aykırı olur.
Müslümanlar üzerindeki baskılar kalksın, ondan sonra kilise yapılsın mı yapılmasın mı, tartışılabilir.
Hazret-i Meryem Validemizi seviyoruz.
Müslümanlar, Hazret-i İsa’yı, Hazret-i Meryem’i büyük bildikleri, sevdikleri, kendilerine hürmet ettikleri için bazı konularda birtakım haklara sahiptir.
26 Kasım 2001