Pazartesi

 

Eşkıyanın en zararlısı, korkuncu, tehlikesi, şerlisi okumuş ve aydın görünenidir.

Böylelerinin tahsili, okumuşluğu ne kadar yüksek ise zararı da o kadar fazla olur. 50’li yıllarda

Koçero, Hakimo

adlarında dağ haydutları vardı. Birkaç kişilik çeteler kurarlar, tenha yollarda otobüs çevirirler, yolcuların paralarını, saatlerini, kıymetli eşyalarını alırlardı. Aydın zümresinden olmadıkları, tahsilleri bulunmadığı için kötülükleri sınırlı kalır, memleketin temellerini sarsmazdı.

Zamanımızda çok okumuş, diploma sahibi olmuş,

kültürlü şehir eşkıyası

türemiştir.

Bunlar medenî, aydın, seçkin sınıfına dahildir.

İçlerinde Amerikan, Avrupa üniversitelerinden diploma almış olanlar az değildir.

Bu eşkıya bir takım yüksek mevkilere geçerler ve memleketi, devleti, milleti soyarlar, talan ederler.

Birkaç yıl evvel tahsilini ABD’de yapmış herifin birinin büyük bir bankayı nasıl soymuş olduğunu bütün millet görmüştü.

Türkiye bir aydınlar ihaneti ile karşı karşıyadır.

Tabiî ki, bütün aydınları kasdetmiyorum.

İnançlı, ahlâklı, karakterli, bilgelik sahibi, namuslu, şerefli, haram yemez, yamukluk yapmaz, vatansever aydınlar ve okumuşlar konumuz dışıdır.

Onlara hürmet ederiz.

Sovyetler Birliği batıncaya,

Marksist-Leninist ideoloji iflâs edinceye kadar hain aydınların nicesi komünistti.

Bizde de, Bulgaristan’da, Romanya’da, Macaristan’da olduğu gibi komünist tek parti rejimi kurulmasını, ülkemizin Sovyetler Birliğinin bir uydusu haline gelmesini istiyorlardı. Kitaplar, makaleler yazarak, konferanslar vererek bilimsel sosyalizm lehinde propaganda yapıyorlardı.

Sovyetler Birliği dağılıp marksizm iflas edince bu sefer demokrat, laik ve Atatürkçü kesildiler.

Hâin ve eşkıya aydınlarda ve okumuşlarda ahlâk, fazilet, namus yoktur.

Zâhirde çeşit çeşit ideolojilere bağlı gibi görünseler de

onların hepsi de makyavelisttir.

Dinleri imanları para, menfaat ve benliklerini tatmindir.

Bunların bazısı mülti-trilyoner, bir ikisi katrilyoner olmuştur. Helâl, meşru yollardan mı? Hayır. Düzenbazlık, sahtekârlık, alavere dalavere, ahlâk ve kanun dışı spekülasyonlar ile.

Şu eski Marksiste bakınız, şimdi Boğaz’da yalı yaptırıyor. Kimbilir kaç trilyon harcadı ve daha da harcayacak..

Hâin, eşkıya, muzır, şerir aydınlar İslâm dinine karşıdır.

Aklı başında olan hiçbir okumuş, gayri müslim bile olsa İslâm dinine düşmanlık etmez, saldırmaz. Çünkü bu din bir kere milletimizin ve ülkemizin dinidir.

1928’e kadar devletimizin de diniydi.

Cumhuriyet anayasasının ikinci maddesinde

“Devletin dini, Din-i İslam’dır.”

diye yazmıyor muydu? ABD’li, İngiliz, Alman, Kanadalı ve diğer medenî ülkelerin aydınları İslâm’a düşmanlık, ediyorlar, saldırıyorlar mı? Kesinlikle…

İslâm büyük semavî dinlerdendir. Bir milyardan fazla insan ona bağlıdır. Hiçbir medenî, ahlâklı, vicdanlı kimse bu dine saldırmaz.

Bizdeki hâin ve eşkıya aydın ve okumuşların büyük kısmı,

ister solcu, ister sağcı olsunlar faşist zihniyetli kişilerdir.

Halkı bir sürü olarak görürler, çoğunluğa ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci muamelesi yaparlar.

Hâin ve eşkıya aydınlar ve okumuşlar milletin ve devletin tarihî devamlılığını kabul etmezler;

onlar tarihî bir ârızanın,

bir ideolojinin militanlarıdır.

Hukukun, evrensel değerlerin, millî kimlik ve kültürün, temel insan hak ve haysiyetlerinin üzerinde onlar için tarihî ârıza, ideoloji vardır.

Hâin ve eşkıya aydın ve okumuşlar, Güney Afrika’daki eski ırkçı rejim gibi rejime taraftardır. “Dinlerine ve inançlarına göre yaşamak isteyen Müslümanlara yüzde yüz hürriyet verilemez” derler. Atatürk’ün kapattığı Mason localarının açık olması onları üzmez ve rencide etmez ama İslâm tekke ve zaviyelerine şiddetle karşıdırlar. Bu hâin ve eşkıya haşarat İslâm’ı gericilik, Müslümanları gerici olarak görür.

Türkiye’yi bu hâin ve eşkıya aydınlar, okumuşlar, seçkinler bitirmiş ve batırmıştır.

Eğitimi

(Her şeyin başı eğitimdir);

üniversiteleri, siyaseti, iktisadiyatı, finans ve para işlerini, bütün temel müesseseleri çürütmüşler, dejenere etmişlerdir.

İşleri güçleri, demagoji, popülizm, yalan dolan, fırıldak çevirmektir. Şu veya bu renge, partiye, ideolojiye, görüşe mensup olmaları neticeyi değiştirmez.

Cümlesi hâindir, eşkıyadır, haşarattır.

Müslüman kadınların ve kızların başlarını örtmelerini

çağdışılık

olarak görürler ama

resmi “vesikalarla” fuhuş ticareti yapılmasına, bu işi yapan madamın törenle ödülendirilmesine karşı çıkmazlar.

Onlar hürleştirmek paravanası altında kadınlığımızı alçaltmışlar, düşürmüşlerdir.

Bu haşaratın bastığı yerde ot bitmez.

Bunlardan köy olmaz, kasaba olmaz.

Bunlar halk düşmanıdır, devlet hâinidir.

Türkiye bir Japonya, bir Güney Kore, bir Taiwan, bir Singapur olamadıysa bu hainler, bu eşkıya yüzünden olamamıştır.

Bizi İslâm geri bıraktı

diyorlar.

Be kaltabanlar, çend seneden beri Türkiye İslâmî hükümlerle mi idare ediliyor?

Elinize bu kadar fırsat ve imkân geçti de niçin ülkeyi, milleti, devleti yüceltmediniz?

Hâin ve eşkıya aydınların hemen hepsi kokuşma, hortumlama, talan pisliklerine bulaşmıştır.

Bir elleri yağda, bir elleri baldadır. Bu herifler halktan, milletten kopmuştur. Halktan nefret ederler, halkla birlikte olmazlar.

Onları halk otobüslerinde, minibüslerde, banliyo tren ve vapurlarında, halk lokantalarında, kahvehanelerde, çarşı ve pazarlarda göremezsiniz.

Bazısı halkçılık edebiyatı yapsa da asla samimî değillerdir. Halkçı olan halkla birlikte olur, birlikte yaşar.

Bu hâinlerden, bu eşkıyadan kurtulmak mümkün mü?

Mümkündür elbet ama pek zordur.

Kene gibi yapışmışlardır.

Milletin, ülkenin, devletin kanını iliğini sömürmektedirler. Öyle kolay kolay bertaraf ve izale edilemezler. 04 Ocak 2000