Cumartesi

 

Fransa çok güçlü bir devlet. Sanayiinin üretmediği şey yok. Savaş uçağı yapıyor, tank yapıyor, uçak gemisi yapıyor; otomobil sanayii dünya çapında, üniversiteleri, ilmî araştırma merkezleri mükemmel. Nükleer silâhlara sahip. Devlet zengin, ülke bayındır, halk refah içinde, gelir seviyesi çok yüksek. Amerikan hükümeti, Irak savaşına karşı çıktığı için Fransa’nın cezalandırılacağını söylüyor. Bu cezalandırma tehdidinden anlıyoruz ki, dünyamızda tek bir süper devlet vardır. Dediği dediktir, astığı astık, kestiği kestik…

İslâm devletleri madde ve teknik bakımından Fransa’nın onda biri bile değildir. Amerika’ya nasıl kafa tutacaklar; haklarını, halklarını, menfaatlerini nasıl koruyacaklar?

Irak Vietnam’a döner diyenlerin dedikleri çıkmadı. Amerika, oldukça kolay kazandığı savaştan güç ve cesaret alarak ilk fırsatta başka İslâm ülkelerine saldırabilir. Peki Müslümanlar ne yapacaktır?

Son Irak savaşı artık Müslüman düşünürlerin, aydınların, seçkinlerin gözlerini açmalıdır. Konu ve soru şudur:İslâm dünyası nasıl kurtulabilir, nasıl yükselebilir?Esaretten ve zilletten yakasını nasıl sıyırabilir?

Türkiye’den başlayalım. Yetmiş milyon nüfusumuz var. Bu nüfusun büyük kısmı Müslümandır. Müslümanların yazarları, düşünürleri, aydınları, gazetecileri, seçkinleri, kodamanları, rehberleri bulunuyor. Bunların içinden birkaç kişinin çıkıp yukarıda belirttiğim konuda kitaplar yazması gerekmez mi?

Büyük tarihî değişikliklerde kitapların, fikirlerin büyük rolü ve tesiri olmaktadır. Rousseau’nun, Voltaire’nin, Montesquieu’nun, Encyclopedie’nin fikrî temeli olmasaydı Büyük Fransız İhtilâli patlak vermezdi.

Müslümanlar asırlardan beri, zillet, hezimet, yenilgi sarsıntıları içindeler ve hâlâ feryatlardan, gözyaşlarından, inilti ve homurtulardan başka tepki göstermiyorlar.İslâm dünyasına, fikirlerde ve beyinlerde inkılâb yapacak yüksek zekâlar, yüksek akıllar, yüksek beyinler gereklidir. Zamanımız medya, basın, kitap, fikir, internet çağıdır. Seçkin Müslüman beyinler çareler, çözümler üretmeli, bunlar yüz milyonlarca Müslümana teklif edilmeli, sunulmalıdır.

İslâmî hareketler kısır bir döngü içindedir.

İslâm dini çok yüksek, çok yücedir ama Müslümanlar onun çok gerisinde kalmışlardır.

İslâm dünyasının Müceddid-i Elf-i Sani İmamı Rabbanî gibi büyük bir müceddide ihtiyacı vardır. Halid-i Bağdadî gibi bir mürşid-i kâmile ihtiyacı vardır. Evet, dinî hayatımızda tecdid lazımdır ama bu reformcuların, yenilikçilerin, Fazlurrahmancıların, mezhepsizlerin, telfikçilerin, kendi re’y ve hevalarıyla Kur’ân tefsiri yapanların, bid’atçilerin anladığı ve istediği mânâda bir tecdid değildir. Biz Kur’ân’a, Sünnet’e, Selef-i Sâlihîn’e, Ehl-i Sünnet ve Cemaate uygun ve mutabık bir tecdid istiyoruz.

Müslümanların ahlâk ve karakter bakımından yeniden İslâmlaşmaları gerekmektedir.

Müslümanların din dışı ilimlerde, fenlerde, sanatlarda düşmanlarını ve karşıtlarını geçmesi gerekmektedir.

Bütün İslâm dünyasında hızlı, genel, yoğun, planlı ve programlı bir İslâm’a dönüş hareketi başlatılmalıdır. Bu hareket öncelikle dinî olacaktır.Çünkü İslâm her şeyden önce bir dindir. İslâm’ın dinî tarafını ihmal edip, ikinci plana atıp da siyasî ve dünyevî işlere ağırlık vermekle bir yere varılamaz. Sahih itikadı, namazı, cemaati, dinî ibadetleri, dinî ahlâkı, islâmî faziletleri, emr-i mârufu ve nehy-i münkeri, kanaati, fazail-i ahlâkiyeyi kaybeden Müslüman toplumlar kurtulamaz.

Birlik ve beraberlik Müslümanlar için bir ölüm kalım meselesidir. Bugünkü İslâm dünyasında siyasî birlik kurmak bir hayalden ibarettir. İçinde bulunduğumuz şartlar içinde ancak düşünce birliği kurulabilir. Bütün Müslümanların kabul edeceği müşterek İslâmî esaslar tesbit edilmeli, bunlar bildiri metinleri haline getirilmeli ve çeşitli dillerde milyonlarca, yüz milyonlarca nüsha basılarak bütün İslâm ülkelerinde dağıtılmalıdır.

Müslümanlar tashih-i itikada davet edilmelidir.

Müslümanlar, başta günlük beş vakit namaz olmak üzere ibadete çağrılmalıdır.

Müslümanlar namazları cemaatle kılmaya davet edilmelidir.

Müslümanlar, en zeki ve akıllı çocuklarını en mükemmel şekilde okutup, çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün elemanlar yetiştirmeye ve bunlardan müteşekkil güçlü İslâmî kadrolar kurmaya çağırılmalıdır.

İslâm dünyasında lükse, israfa, aşırı tüketime, konfora, pahalı ve gösterişli otomobillere, Amerikan taklitçiliğine, dünya zevkleri ve rahatına düşkünlüğe karşı bir cihad hareketi başlatılmalıdır. Müslümanlar, zühde yapışmadan kurtulup selamete çıkacaklarını mı sanıyorlar.

Bozuk, sefih, şeytanî bir medeniyet İslâm alemini fuhuşla, çirkin adetleriyle, modasıyla, faiz ve borç tuzaklarıyla, ateist düşünce ve kültürüyle, hedonizmiyle çürütmüştür, çürütmeye devam etmektedir.

Amerikan sigarası içerek, Amerikan Colası yudumlayarak, Amerikan malları kullanarak, Amerikalılar gibi düşünerek kurtulmamız mümkün müdür?

İslâm aleminin belini lüks, israf, gösteriş, gurur, beyinsizlik bükmüştür. Bütün İslâm dünyası bir iktisadî sömürge halindedir. Önce kendi ülkemize bakalım: Şu fakir, borçlu, müflis Türkiye’de, Almanya’dakinden daha fazla lüks ve pahalı Mercedes bulunmaktadır. Biz son otuz yıl içinde pahalı ve lüks otomobile bir trilyon dolardan fazla harcama yapmış bulunuyoruz. Demek ki, toplumsal beynimiz, vicdanımız ve aklımız yoktur. Şu fakir Türkiye lüks ve pahalı cep telefonu konusunda çıldırmış, kudurmuş vaziyettedir. Batı dünyasında, Uzakdoğu’da üretilen malların esiri, meftunu, delisi olmuşuzdur.

Çürüme ve kokuşma iliklerimize kadar sinmiştir. Büyük şehirlerdeki okullarımızda uyuşturucu on üç yaşındaki çocuklarımıza kadar sıçramış bulunuyor.

İslâm dünyasında hıyanetler, namussuzluklar, hamiyetsizlikler kol gezmektedir. İslâm dininin kesin olarak yasaklamış olduğu rüşvet, riba, emanete hıyanet, suiistimal, irtikâb, haram yiyicilik almış yürümüştür. Hepsini kasd etmiyorum ama bir kısım İslâmcıların yemediği halt kalmamıştır. Yine, temiz milliyetçileri tenzih ederek, birtakım Türkçü ve milliyetçilerin mafyalaştığını, iğrenç ve çirkin işler yaptığını da kaydetmek gerekir.

İslâm dünyasının, bu arada Türkiye Müslümanlarının genel bir temizlik kampanyası açmaları gerekiyor. Biz kendimizi islah etmezsek asla kurtulamayız.

İslâm dünyası için hayatî, ehemm (en önemli) zarurî bir tecdid, islah, kendine geliş ve kendine dönüş hareketini başlatacak beyinlerimiz yok mudur? 27 Nisan 2003