İmamet, Hilafet, İslâmî riyaset konusu eski karanlık günlerde tabu idi. Bu konuyu kimse kurcalayamazdı.

Kurcalamaya kalkanı TCK 163’üncü maddeler çarpardı.

Bir çarpardı pir çarpardı. Sanık tutuklanır, ağır cezada yargılanır, beraat ederse, zaten uzun müddet içeride yatmış olur. Mahkûm olursa zindanda sürünür, ardından sürgüne gönderilirdi.

Hakikî Hilafet Sultan İkinci Abdülhamid’le son bulmuştur.

Sultan Reşad’ın, Sultan Vahidüddinin halifelikleri

sûrî

(biçimsel, surete ait, görünüşe müteallik, hakiki, ciddî ve samimi olmayan, zâhirî)

halifeliktir.

Son Halife Abdülmecid bin Abdülaziz Han

‘ın halifeliği bir

“ism ve resm”

halifeliğidir.

Efendimizden sonraki

Râşid halifelik devri otuz yıl sürmüştür.

Ondan sonra

hükümdarlık

devri başlamıştır. Âhir zamanda zuhur edeceği mânevî tevatürle bilinen

Mehdi

hazretleri hakikî ve râşid Halife olacaktır.

1924’ten bu yana

İslâm dünyasının başında

“ismen ve resmen”

de olsa bir

Halife bulunmamaktadır.

Soru şudur:

Acaba dünyevî otoritesi olmayan, buna karşılık büyük bir mânevî otoritesi olan çok ehliyetli, çok muhterem, çok dirayetli bir zat Halife seçilse, Müslümanlar ona biat ve itaat etseler,

“başlangıçta”

bu İmamın siyasî yaptırım gücü olmasa, lakin

en azından Ümmet birliğini temsil etse,

Müslümanları birleştirse, ıslahları için çalışsa iyi olmaz mı veya başka bir tâbirle daha az kötü olmaz mı?

Emperyalist ve sömürgeci güçlerin, İslâm dünyasının başına

, kendilerine hizmet edecek

uysal, kukla, fantoş, evcil bir Halife getirmek istediklerine dair

hayli rivayet bulunmaktadır. Böyle bir olup bitti, İslâm dünyası için çok büyük bir felaket olur.

Düşünün bir kere:

İsrail, Siyonizm, ABD, Evangelistler, Papalık, öteki derin güçler, uluslararası finans imparatorluğu Müslümanların başına uygun bir Halife getiriyor… Böyle bir şey gerçekleşirse Müslümanlar ne yapacak?

Papalığın devleti yok

(siz Vatican’a devlet mi diyorsunuz?)…

Bildiğimiz ordular gibi ordusu yok… Lakin büyük bir mânevî otoritesi var. Hiç olmayacağına, İslâm dünyasının

(hakikî Hilafete geçilinceye kadar)

böyle bir lideri olsa, fena mı olur, iyi mi olur?

Hz. Mehdi zuhur edinceye kadar İslâm dünyasında gerçek ve râşid bir Halife ve Hilafet olmayacağına inanıyorum.

Hilafetin hem dünyevî, hem dinî bir riyaset olduğunu bilmeyecek kadar cahil ve aptal değilim.

Bendeniz bir Müslüman olarak, Müslümanların başında sûrî de olsa bir reis, bir halife, bir İmam veya emîr olmamasından şikâyetçiyim.

Bu konuda çare ve çözümler arıyorum. Şu devirde, dört başı mamur, efradını câmi, ağyarını mâni bir halife seçilemez, bir Hilafet sistemi kurulamaz. Bunu da biliyorum. Peki

İslâm âlemi bugünkü gibi kaos ve anarşi içinde başıboş mu kalsın? Bu boşluktan istifade ederek İslâm düşmanları Ümmetin başına sahte bir Halife mi getirsinler?

Ulemanın, fukahanın, ziyalı Müslümanların bu konuyu ilmin, hikmetin ışığında, realitenin acı gerçeklerini hesaba katarak tartışmaları, müzakere etmeleri gerekmez mi?

Müslüman halk yığınlarına Hilafet, İmamet, Emîrlik kavram ve değerlerinin öğretilmesi gerekmez mi?

Fikrî bir temel atılması icab etmez mi?

Sultan Abdülhamid-i Sâni Han hazretleri râşid halife değildi ama Müslümanlar için ne büyük nimet olduğu, tahttan indirilmesinden sonra anlaşıldı.

Halifelerin iki otoritesi vardır:

Dünyevî siyasî otorite… Dinî mânevî otorite…

Bu ikisi bir araya gelmiyor diye Hilafet isteğimizden büsbütün vaz mı geçelim?

Tarihe bakalım:

1299’da veya 1300 tarihinde Osmanlı, Söğüt şehri ile Domaniç yaylasından ibaret minicik, küçücük, esamisi okunmaz bir beylik değil midi? Sonra büyüdü büyüdü ve tarihte emsali görülmemiş bir cihan devleti oldu.

Halife zindanda da olsa Halifedir. Hilafet bir semboldür, bir bayraktır, bir değerdir. Hilafet şuuruna sahip uyanık Müslümanlar olmalıyız. Ciddî konular seviyeli bir şekilde tartışılmalı, müzakere edilmelidir.

Çok yakın bir tehlike karşısındayız:

İslâm düşmanları başımıza

sahte bir Halife

getirmek istiyor. Buna karşı ne gibi tedbirler almalıyız?

Bütün şartlara sahip olmasa bile

dindarlık, samimiyet, ihlas, dirayet, ehliyet, şecaat, firaset, kiyaset şartlarını kendinde toplayan bir zata biat ve itaat edilse,

hiç halife olmamasından daha az kötü olmaz mı?

Bir soru da şudur:

Hiç olmayacağına, sûrî bir halife olsa fena mı olur, iyi mi? Sûrî halifelikten gerçek halifeliğe geçilemez mi? Bendenize saldıran, hakaret eden, mugalata yapanlar, iftira edenler lütfen biraz ciddî ve sakin olsunlar.

Son sorular:

Halife ve Hilafet olsun mu?.. Olmasın mı?.. Hep böyle Halifesiz mi kalalım?..

Bugünkü birbirinden kopuk bin hizipli, parçalı, İslâmcılıklı kaos ve anarşi hep böyle devam etsin mi?…

Tel Aviv’de, Washington’da, Roma’da, Londra’da

kukla halife hesapları ve stratejileri yapılırken

bizim bugünkü halimiz Müslümanlığa yakışır mı?.. Peygamberimizin

(Salat ve selam olsun ona)

“Zamanındaki İmama biat etmeden önce ölen kişi, sanki cahiliyet ölümüyle ölür”

hadîsine göre bizim durumumuz nedir?… Bugünkü Ümmetsizlik, İmamsızlık, topyekûn kaos ve anarşi hep böyle devam eder mi?

* (İkinci yazı) Bazı Teklifler

Bendenize izin verirseniz bazı tekliflerde bulunmak istiyorum.

(İzin vermiyorsanız bu yazımı lütfen okumayınız…)

Birinci teklifim:

Eviniz camiye yakın ise ve siz sabah namazlarını hep evde kılıyorsanız, hiç olmazsa haftada bir, seher vaktinde camiye gidip cemaatle namaz kılsanız iyi olmaz mı?

İkinci teklifim:

Okula giden sevgili canınız ciğeriniz çocuğunuza

bin yıllık millî yazımızı ne zaman öğrettireceksiniz?

Bu hayırlı işe hemen başlasanız çok iyi olmaz mı?

Üçüncü teklifim:

(Tesettürlü hanımlara ve kızlaradır)

Çok rengârenk alaca bulaca

Avrupa modası eşarpları bırakıp, onların yerine bir tek pastel renkli, göze batmayan, bakışları çekmeyen sade örtüler kullansanız,

Kur’ân Sünnet ve Şeriattaki tesettüre daha uygun olmaz mı?

Dördüncü teklifim:

(Namaz kılan beylere ve gençleredir)

Lütfen cebinizde güzel bir

namaz takkesi

bulundursanız ve

baş açık namaz kılmasanız

ne iyi olur. Erkeklerin namazda başlarının örtülü olması sünnet ve edebtendir. Cebimde yer yok bahanesini bırakalım. O meret, kafa şişirici, ömür törpüsü telefonlara yer bulunuyor da, Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimizin sünnetini yerine getirmek için takkeye yer yok mu?

Beşinci teklifim:

(İşte bu çok zor…)

Dinî bir grubu futbol kulübü tutar gibi tutuyorsak;

parça, sekt holiganı, militanı, delisi, fanatiği isek

, bundan kurtulmak için, acaba bir şeyler yapabilir miyiz?

Altıncı teklifim:

Ehl-i Tevhid, Ehl-i İman, Ehl-i Kıble, Ehl-i Sünnet

din ve iman kardeşlerimizi ötekileştirmekten ne zaman vaz geçeceğiz?

Yedinci teklifim:

Her gün en az iki sayfa

çok faydalı, çok uyarıcı, çok ıslah edici, çok aydınlatıcı

kitap okusak

ne iyi olur.

Sekizinci teklifim:

Bütün Ehl-i Sünnet ilmihal kitaplarında yazılı olan; kemal sıfatlarla sıfatlı, noksan sıfatlardan münezzeh

Allahü Tealanın on dört sıfatını yirmi dört saat içinde ezberlesek

bizim için ne iyi olur.

Dokuzuncu teklifim:

Resûlullah Efendimize her gün yeniden biat edelim. Onun Allah katından getirdiği Kitaba, Din-i Mübin-i İslâma, Şeriata, Sünnetine, ahlâkına uyacağımızı beyan edelim. Söz Müslümanı değil, hal Müslümanı olalım. Selam ve hürmetlerimle. 05.10.2013