Halifelik, İslâm Birliği
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Salı
Şu anda, İslâm dünyasını birleştirmek için, iki ayrı teşebbüs var. Bunlardan birinin başını ABD, İsrail, uluslararası Siyonizm çekiyor; diğerini Usame Bin Laden’in El-Kaide teşkilatı planlamıştır.
Amerika’nın ve İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesi, bir İslâm Birliği Projesidir. Laik Türkiye de bunun içinde yer alacaktır. Sosyal ve kültürel durumları laikleşmeye müsait olmayan İslâm ülkelerinde ise, reforme edilmiş, yenilenmiş bir Light İslâm uygulanacaktır.
İspanyalı hakim Carzon, El-Kaide teşkilatı hakkında uzun bir rapor hazırladı. Le Monde gazetesinde bu raporun önemli yerlerini okudum. Bin Laden’in teşkilatının ana hedefleri şunlarmış:
1. Hilafeti yeniden kurmak, Müslümanların başına bir Halife getirmek.
2. Birleşik İslâm dünyasında şeriat hukukunu ve düzenini hakim kılmak.
3. Dinsiz rejimleri yıkmak.
Amerikalılar ve İsrail’in de İslâm dünyasına bir Halife getirmek hususunda planları ve hazırlıkları olduğu biliniyor. Sözde Osmanlı hanedanına mensup bir şehzade varmış, onu Halife yapmak istiyorlar. Bu “şehzadenin” Türk asıllı olmayıp Ermeni asıllı olduğu söyleniyor.
Gizli Yahudilerin de, kendilerinden bir Halife seçtirmeyi düşündükleri kuvvetle muhtemeldir.
Batı dünyasında, El-Kaide hareketi hakkında hayli araştırma yapıldı ve basıldı. Bizde bu gibi konular, pek ciddiyeti olmayan çala kalemle yazılmış, günlük gazete haber ve yorumlarından ileri geçemiyor.
Hilafetin kaldırılışının ve son Halife İkinci Abdülmecid’in Osmanlı hanedanı mensuplarıyla birlikte yurtdışına sürülüşünün yıldönümünde, birtakım nümayişler yapıldı. Bu konular netameli olduğu için, fazla ve açık yazmak doğru olmaz. Hilafetin kaldırılmasıyla ilgili kanunda, Halifeliğin Büyük Millet Meclisi’nin tüzel kişiliği içinde bulunduğu yazılıdır.
Dünya üzerinde ne kadar din, teşkilat, tarikat varsa bunların her birinin bir büyük başkanı bulunmaktadır.
Başkanlık sadece insan topluluklarında değil, hayvanlar aleminde de vardır. Her arı kovanında bir kraliçe (arıbeyi) bulunur.
Sürü halinde yaşayan kuşların, memeli hayvanların da başkanları bulunur.
Dünyada genel başkanı, İmam-ı kebiri olmayan tek din ve topluluk Müslümanlıktır.
Katoliklerin, Ortodoksların, Anglikanların, Yahudilerin, Masonların, Moon dininin büyük başkanı olmasına itiraz etmeyen bazıları, Müslümanların dinî-ruhanî başkanları olmasını istememelerinin gerekçeleri nedir?
İslâm dininin Halifelikle ilgili hükümlerine, ilkelerine, kıstaslarına Ahkâm-ı Sultaniye denir. İmam-ı Maverdî’nin bu isimde çok meşhur ve muteber bir kitabı bulunmaktadır.
Akaid kitaplarımızda Halifelikle ilgili bir bölüm yer almaktadır.
Bu konuda bazı Hadis-i şerifler de, muteber Hadis kitap ve külliyatlarında yer almaktadır.
Bir Hadis-i şerif’te “Yaşadığı zamandaki Emirü’l-müminine biat etmemiş olarak ölen kimse, sanki cahiliyye ölümüyle ölmüş olur” denilmektedir.
1. Müslümanların bir dinî-ruhanî lider seçmeye hakları var mıdır, yok mudur? Bu konudaki lehteki ve aleyhteki gerekçeler nelerdir?
2. Türkiye’de, devletten bağımsız ekümenik bir Ortodoks Rum Patriği bulunması laiklik ilkesine aykırı olmuyor da, bir İslâm Halifesi seçilmesi aykırı mı oluyor? Bu konu da enine boyuna müzakere edilmelidir.
Sanıyorum, Halifelik konusunda geleneksel ehl-i sünnet uleması ve fukahası ile Reformcu, Yenilikçi, Light İslâm taraftarı ilahiyatçılar arasında büyük görüş ayrılıkları bulunmaktadır.
1924’te Hilafet kaldırıldığı sırada Adalet Bakanlığı mevkiinde, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, usul-i fıkıh müderrisi (profesörü) Seyyid Bey bulunmaktaydı. Hilafetin kaldırılmasıyla ilgili kanun teklifini de, Meclis’teki sarıklı hocalardan ve şeyhlerden üçü imzalayıp vermişti.
Yakın tarihimizle ilgili bazı konuları artık daha sakin, soğukkanlı bir şekilde ele almamızın zamanı gelmiştir. Dindarların karşıtlarına dinsiz, onların da dindarlara yobaz demeleri zihniyetini artık geride bırakmalıyız.
Amerikalılar, Yahudiler İslâm dünyasının başına, kendilerine hizmet edecek bir Halife hazırlarken, Müslümanların bu konuya ilgisiz kalmaları doğru değildir. Ülkemizde bazı konular yasaktır, tabudur; bazı sahalar mayınlıdır. Bu yasaklar, tabular, mayınlar temel ve evrensel insan haklarıyla bağdaşmaz.
Hilafet 1924’te kaldırıldıktan sonra, Hicaz’da Şerif Hüseyin Halife olmak istemişti. Bir ara Mısır Kralı Faruk’u da, bu makama getirmeyi düşünenler bulunmuştu. Faruk içki kullanan, kumar oynayan, hovarda bir şahsiyetti. Halife olması mümkün değildi. Hindistan o tarihlerde İngiliz sömürgesiydi, Hind Müslümanları Halifelik için çok nümayişler yapmışlar, çırpınmışlardı.
Türkiye’den ayrıldıktan sonra Sultan Vahdettin, Halifelik sıfat ve unvanından vazgeçmedi. 1926’da İtalya’nın San Remo şehrinde vefat edinceye kadar yeryüzünde, ikisi de sürgünde iki Halife bulundu. İkinci Abdülmecid 1944’de Paris’te vefat etti ve Hilafet bitti. Hazret-i Ebu Bekir’den İkinci Abdülmecid’e kadar 101 Halife gelip geçtiği iddia ediliyor. 24 Mart 2004