Cuma

 

Halk mı vasıfsız ve kötü, yoksa idareciler, aydınlar, üst tabaka mı? Halkın kendisini müdafaa edecek imkânı yok. Zaten televizyon, geçim, günlük dedikodular girdabı içinde fazla düşünebildiği de yok. İdareciler, aydınlar, seçkinler de kendilerinde kusur, eksiklik, hatâ olduğunu kesinlikle kabul etmezler.

Peki bu Türkiye’de işler niçin toptan bozuktur? Niçin bütün ülke büyük bir pislik tufanı içindedir? Bunların sebebi elbette insanlardır. Hangi sınıf, hangi kesim en fazla sorumludur?

Yüzyıllardan beri yanlış işler yapılmaktadır bu ülkede. Japonlar da bizim gibi bir Asya ve doğu ülkesidir. Üstelik, batı ile 19’uncu asrın ikinci yarısında temasa geçmişler ve aradan elli sene geçmeden dev Rusya’yı dize getirmişlerdir. Şimdi ortada bir Japon mucizesi, kalkınması, başarısı, meydan okuması, bir de Türkiye’nin başarısızlığı, geriliği, perişanlığı tabloları vardır. Türkiyeliler bunun araştırmasını yapmak, hesabını görmek, bu konuda çok ciddî bir sorgulama kampanyası açmak zorundadır. Sadece Japonya değil, Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi Asya ülkeleri nasıl bu derece ilerlediler, kalkındılar, zengin ve güçlü oldular da, biz tam tersine bugünkü hallere düştük?

Yazık ki, Türkiye’nin toplumsal beyni bu gibi muhasebeleri, sorgulamaları, hesap sormaları yapamayacak derecede dumura uğratılmış vaziyettedir. Bizim medyamızın, bizim halkımızın, bizim aydınlarımızın nelerle uğraştıkları ortadadır. Demirel ne dedi, Ecevit ne yaptı, Yılmaz ve Çiller ne söyledi?.. Peki bu ülkede, “Japonya, Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi doğu ve Asya ülkeleri bu kadar ilerledi ve başarılı oldu da biz niçin olamadık?” diye soracak, haykıracak, hesap isteyecek mâşerî (toplumsal) bir vicdan yok mudur?

Sayın Demirel, kırk seneye yaklaşan bir müddetten beri Türk siyaset sahnesindedir. Yıllarca başbakanlık yapmıştır, şimdi de cumhurbaşkanıdır. Siyasete başladığı zaman bir Alman markı iki Türk lirası ediyordu. Şimdi ise iki yüz bin lirayı geçmiştir. Türk parası onun zamanında niçin bu kadar büyük değer kaybetmiştir?

Türkiye’nin kötü idare edilmesinin ana sebepleri nelerdir?

Resmî ideoloji Türkiye’yi nurlu, parlak, feyizli yarınlara mı götürmektedir, yoksa bugünkü korkunç iflâsın sebeplerinden biri o mudur?

Türkiye ne gibi yanlışlar yapmıştır da, Japonya gibi, Güney Kore gibi, Taiwan gibi olamamıştır? Haydi Japonya bizim için çok büyük bir model ve örnektir. Peki, niçin Güney Kore kadar olamadık? Taiwan kadar olamadık?

Türkiye’nin bugünkü kötü durumunda iktidarların olduğu kadar muhalefetlerin de büyük payı vardır. Marksist muhalifler yıllar boyunca ülkemizi bir komünist cennet yapmak, Sovyetler Birliği’nin uyduları Bulgaristan’a, Romanya’ya, Polonya’ya benzetmek için çalışıp durdular. Hayalleri gerçekleşmiş olsaydı iyi mi olacaktı?

Milliyetçiler, Türkçüler de kaliteli muhalefet yapamadılar, ülkenin kurtulması ve yücelmesi için çareler, çözümler, teklifler üretmediler.

Ya islâmî kesim… Sisteme ve düzene alternatif olan İslâm’ı layıkıyla temsil edebildiler; İslâm ve çağ seviyesinde bir siyaset takip edebildiler mi?

Birkaç büyük fikir adamı çıkar ve cumhuriyetin yetmiş beşinci yıldönümünde Türkiye’nin haliyle ilgili dosyalar hazırlasalar, raporlar yazsalar ne iyi olacak. Kimsenin gözünün yaşına bakmadan her şeyi açık açık yazarak. Hapse atılabilirlermiş. Bunu da göze alarak.

Onlar ne biçim Müslümandır?

Onlar elbete Müslümandır. Lakin ne biçim Müslümandır onlar? Bu adamlar dindarlık taslar, fakat Ezan-ı Muhammedî okununca camiye gidip, cemaatle ibadet etmezler. Bilhassa öğle ve ikindi namazlarını geciktirir, kerahat vaktinde kılarlar.

İslâm dini gıybeti yasak eder, bunların işi gücü gıybettir. Kaba sofulukları dolayısıyla alkollü içki kullanmazlar ama her gün bir hayli ölü eti yerler.

Bunların, Batlamyos kozmografyasına benzeyen bir sistemleri vardır. Kainatın ortasında kendi hazretleri, din baronları, şeyhleri, hocaları bulunur ve her şey o merkezin etrafında döner durur.

Tashih-i itikad konusunda hassas değildirler. Herif kitabında “Allah gerçek bir Janus’tur” (Janus, iki çehreli bir Roma putudur) hezeyanını mı savurmuş, kılları bile kıpırdamaz.

Onların dini imanı sanki paradır, cemaat taassubudur, kendi hazretlerinin büyüklüğüdür.

Bunlar, diğer Müslümanları Müslüman saymazlar mı? Sayarlar da, ikinci sınıf Müslüman, “Bizden olmayan” Müslüman sayarlar. Bunların nazarında “Bizden” olmak için desteklemek, mensup olmak, para vermek, alkışlamak, öğmek gerekir.

Bunlar, Ümmet-i Muhammed’i “Bizden olanlar” ve “Bizden olmayanlar” diye iki gruba ayırdıkları gibi, İslâmî hizmet ve faaliyetleri de ikiye ayırırlar. Bunların kendi hizmetleri, başkalarının yaptıkları hizmetler. Başka Müslümanların hizmetleri bunları ilgilendirmez.

Bunlarda haricî zihniyeti vardır. Bunun farkında mıdırlar? Hiç sanmam. Kendilerini en yüksek, en örnek, en şuurlu Müslüman sanırlar. 07 Ağustos 1999