Cuma

 

(1) Bir kısım Türkiyeliler ayakta uyuyor, onların dünyadan haberleri yok. Sayısı az Türkiyeli yarı uyku, yarı uyanıklık halinde. Bunlar “Eyvah bağımsız bir Kürdistan kurulacak!..” diyorlar. Kendilerini uyanık sayan bu ikinci sınıfa şu gerçeği hatırlatmak gerekiyor: Efendiler! Kürdistan çoktan kurulmuştur… Peki, Kürdistan kurulursa kıyamet mi kopar? Evet kopar. Bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması, Türkiye’nin parçalanması demektir. Bağımsız Kürdistan aslında nedir? Büyük İsrail’in bir parçasıdır. Kürdistan devleti kurulmasından en fazla hangi kavim zarar görecektir? Kürtler… Nasıl olur? Bekleyin, görürsünüz.

(2) Türkiye’deki birtakım çeteler, Kocaeli Yarımadası’nın Batı kısmını yapılaşmaya açmaya hazırlanıyor. Bu işte yüz milyarlarca dolar rant vardır. Böyle bir şey olursa Türkiye’nin dengesi büsbütün bozulacaktır. Milyonlarca vatandaş bu bölgeye akın edecektir. İstanbul’un nüfusu yirmi milyonu geçecektir. Doğuda ve Güneydoğu’da boşalan yerlere; ABD, AB, İsrail güdümünde yeni halklar yerleştirilecektir.

(3) Yakın tarihimizde İslâm vakıfları korkunç bir yağmaya uğramıştır. Şimdi bazı mafya çeteleri İslâm vakıflarından yüz milyarlarca dolarlık yeni rantlar elde etmek için kapalı kapılar ardında şeytanî hesaplar, planlar, düzenlemeler yapmaktadır. Unutmamak için, günde en az birkaç kere “Vakıflar… Vakıflar…” deyiniz. Tafsilat (ayrıntılı bilgi) ver. Veremem, veremem, veremem… Ben canımı sokakta bulmadım.

(4) Büyük medya büyük yolsuzlukların, genel ve yaygın kokuşmanın üzerine bütünüyle gitmiyor, gidemiyor. Tek tük kokuşma, rüşvet, yolsuzluk, hortumlama hadiselerini yazıyor. Kokuşma, dev bir buzdağıdır, yüzde doksan dokuzu suyun altındadır, görünmüyor.

(5) Milyarlarca dolarlık bütçesi olan büyük, dev bir şar idaresi birtakım zorlu, yavuz adamların karıları tarafından perde ardından idare edilmektedir. Ülkemizde yeni bir “Kadınlar Saltanatı” devri başlamıştır. Yeni Kösem Sultan’lar, yeni Turhan Sultan’lar türemiştir. Bu şar hangi şardır? Yazamam, yazamam, yazamam… Şar şar şar…

(6) Kırk sene önce biri söylemişti. Muhyiddin Arabî hazretlerinin bir kitabında yazılıymış: O kadar karışıklık, iğtişaş, ihtilal, nifak, şikak, fitne, fesat olacakmış ki, Beyazıt’tan Laleli’ye doğru akan kırmızı bir sıvı, bir oğlağı sürükleyecek miktarda olacakmış. O zamanlar bu işe pek aklım yatmamıştı. Ama şimdi görüyorum ki…..

(7) Nezih bey dostum telefon etti. İzmit’te 250 ev-kilise açılmış. Hatta, bunlardan birinde konferans verilmesi için davet bile almış. Öte taraftan, Sapanca civarındaki bir İslâm köyündeki iftar yemeği devlet kuvvetleri tarafından engellenmiş. Suç neymiş? O köyün mezarlığında bir yatır varmış. Bir türbe ve yanına bir toplantı yeri yapılmış. İftar yemeği orada verilecekmiş. “Siz buraya tekke açtınız” diyerek mani olmuşlar. Suçlular (!) şimdi Adapazarı’nda adalet karşısına çıkarılacakmış…

(8) Bundan dört beş bin yıl önce Mısırlılar papirüs üzerine yazıyorlarmış. Mezopotamya’da ise, yazılar, fırında pişirilip sağlamlaştırılan kil (toprak) tabletler üzerine kazınıyormuş. Aradan binlerce yıl geçti, biz Türkiyeliler hâlâ yazıya alışamadık. Hep şifahî (sözlü) edebiyatla, laklakiyatla, zevzeklikle, gevezelikle meşgulüz. Şifahî bir toplumuz. Bugünkü nesiller, büyük dedelerinin mezar taşlarını bile okumaktan âciz. Lise ve üniversite diplomasına sahip olmakla iş bitmiyor. Efendi!.. Sen büyük dedenin mezartaşındaki Türkçe yazıları okuyabiliyor musun?

(9) Diyanet camiler hakkında bir genelge yayınlamış. Okudum. Dişe dokunacak bir şey bulamadım. Ayakkabıların çalınmasına karşı tedbirler alınacakmış, pabuçlar naylon torbalara konulacakmış, imamların sarığı üzerinde naylon bulunmayacakmış… Bunlar fasa fiso şeyler. Önemli olan, halkı beş vakit namaza ve cemaate alıştırmak; camilerde zarurî dinî ve ahlakî bilgiler vermek; ibadet yerlerini birer kültür merkezi haline getirmek, Müslümanları kaynaştırmak ve birleştirmek gibi hizmetlerdir. Bu nasıl olur? Vasıflı din görevlileri ile olur. Vasıflı din görevlisi olmazsa hiçbir genelgenin, tedbirin faydası olmaz.

(10) Hükümet kapkaççılığa karşı önlemler alacakmış. Alamazlar, alamazlar, alamazlar… Onlar kapkaççılığın kuyruğunu görüyorlar, gövdesini ve başını görmezlikten geliyorlar. Kapkaççılık bir mafya, bir çete işidir. Bunların arkasında çok önemli, çok saygın kişiler vardır. Kimdir bunlar? Söyleyemem. Çünkü çok acımasızdırlar. Bundan birkaç yıl önce büyük bir şarda bir şarkrat iki ilçeden ayda birer trilyon lira haraç topluyordu. Tabiî öteki ilçelerden de almıştır. Bu haraçların içinde kapkaççılık çetesinden gelen paylar da vardı. Ne demek istediğimi anladınız mı?

(11) 1 Mart’ta yayınlanan mafyalarla ilgili yazımda

“Tereke Mafyası”

nı zikr etmeyi unutmuşum. Evet, böyle bir mafya vardır. Elli küsur seneden beri faaliyet göstermektedir. Bunlar, vârisi olmayan kimselerin miraslarını sahte belgelerle üzerlerine geçirir. İstanbul’da şimdiye kadar binlerce kıymetli mal bu mafya tarafından ele geçirilmiştir. Cesur biri çıksa da “Türkiye’de Tereke Yolsuzlukları” adında büyük bir kitap yazsa.

(12) Adamın helal kazancı var, hep helal yemekler yiyor. Lakin gerekenden fazla yiyor. Bu adam ne olur? Oburluğu yüzünden şişmanlar, vücudunun dengesi bozulur ve sağlığını kayb eder. Demek ki, helâlin fazlası da zarardır. Para kazanmak da böyledir. Ticaretine, kazancına hiç haram karıştırmasa, hep helalinden kazanıp zengin olsa bile, şayet parayı aşırı şekilde seviyorsa, servetini kenz yapıyorsa, para ve zenginlik hırsı kendisinde önüne geçilmez bir tutku ve şehvet haline gelmişse, o adamın işi bitik demektir. Büyüklerimiz ne demişler? “Helâlin hesabı, haramın azabı vardır…” Akıllı, olgun, dengeli, bilge insan, helâl de olsa para delisi olmaz, parayı din iman haline getirmez, para için her boyaya girmez… Bir de, haram kazanç ve servetlere yönelenleri düşünelim. Onlar, birer pisliktir.

(13) Türkiye halkını uyandırmak için, yurt çapında bir kampanya başlatılmalıdır. Bu iş, birkaç bin tirajlı kitaplarla, gazete ve dergi yazılarıyla olmaz. Halk nasıl uyandırılacaktır? Halka hangi gerçekler anlatılacaktır? Nasıl bir metod takip edilecektir?.. Bunlar düşünülmeli, plan ve program yapılmalı, ekipler kurulmalı, milyonlarca adet kitap, broşür, kart, afiş bastırılmalı ve harekete geçilmelidir. Çeteler, statükocular, Pembeler, mutlu ve putlu azınlık, ülkenin rantını yiyen eşkiya bundan memnun olmayacak, bunu önlemek için her yola başvuracaktır. Bu yolda bütün eza ve cefalara göğüs germeye hazır millet hâdimleri (hizmetkârları) korkmadan, yılmadan çalışmalıdır. Türkiye ihanete uğramış bir ülkedir. Birtakım hainler devlet, halk ve ülke olarak Türkiye’yi satmışlardır. Ülkede korkunç bir genel kokuşma hüküm sürmektedir. Memleketimiz bir Rantistan (Rantlar ülkesi) haline gelmiştir. Devletin, şehirlerin, ülkenin, halkın malları, zenginlikleri yağma edilmektedir. Ahlâk son derece bozulmuştur. Millî kimliğe, kültüre dehşetli bir yabancılık vardır. Ülkede güven kalmamıştır. Haramyiyicilik her yeri sarmıştır. Yangın korkunçtur. On milyonlarca Türkiyelinin uyarılması lazımdır. Bu iş o kadar kolay değildir. Bilirsiniz bazı insanlar uykudan uyandırılmayı sevmezler ve uyaranlara düşman olurlar. Uyandırma seferberliği çok iyi planlanmalıdır. 19 Mart 2005