Cuma

SORU: Aziz Nesin’in ve başkalarının iddia ettikleri gibi Türkiye halkı, Türkiye insanı geri zekâlı mıdır, yetersiz midir?

CEVAP: Her ülkede, her toplumda olduğu gibi bizde de bir miktar geri zekalı, yetersiz insan olabilir ama genelde Türk insanı, birçok ülkedekinden daha zeki, daha kabiliyetli, daha başarılıdır. Bizde yetersiz olan halk değil; aydınlar, idareciler, beyin takımıdır. Ülkeyi, milleti, devleti halk bu hale getirmemiştir; tepedekiler getirmiştir. Onlar için hiç çekinmeden yetersiz, vasıfsız, güçsüz diyebiliriz. Tabiî ki, böyle olmayan istisnâlar vardır ama onlar kaideyi bozmazlar.

S.: Halkın hiç eksiği yok mu?

C.: Olmaz olur mu? Beyin takımının, aydınların, seçkinlerin, idarecilerin, çobanların kurbanı olmuştur onlar. Ülkedeki sistem, resmî ideoloji, eğitim, üniversiteler, medya son derece bozuktur ve onlar halkı da bozmak için âdeta seferber olmuştur. En zeki, en kabiliyetli, en üstün çocuklarımız bile bu sistemin, bu eğitimin elinde birkaç sene içinde zekâ özürlü, şaşkın, perişan hale düşürülmektedir.

S.: İddialarınızı nasıl isbat edersiniz?

C.: Çok yoldan isbat edilir. Meselâ Almanya’daki Türkiyeli işçileri ele alalım. Şu anda iki milyon kadar Türk yaşamaktadır o ülkede. Bir ara sayıları çok daha fazla olmuştu. Türk işçileri Almanya’yı ihya ve imar etmişlerdir. Almanya’da Türkler binlerce işyeri açmışlar ve başarılı olmuşlardır. Bir nevi fast food olan dönercilik sahasında, Amerikan fast food’unu geride bırakmışlar, yılda dört milyar marka yaklaşan bir ciro ile o ülkenin birincisi haline gelmişlerdir. Yine başarılı Türk firmaları dış dünyada barajlar, havaalanları, stadyumlar, şehirler, otoyollar inşa etmekte, hem o ülkelere yararlı olmakta, hem de para kazanarak memleketimize hizmet etmektedir.

S.: İyi, vasıflı, güçlü, üstün beyinler olsa Türkiye Ortadoğu’nun Japonyası olabilir mi?

C.: Onu geçer bile. Japonya’yı Japonya yapan, bu kadar zenginleştiren, güçlü ve üstün hale getiren o ülkenin beyinleridir; eğitimi, üniversiteleri, millî kimliği, gelenekleri, ahlâkı, karakteri, faziletidir.

S.: Sizce Japon insanın güçlü, başarılı, azimli, sebatkâr olmasındaki en büyük âmil (faktör) nedir?

C.: Japon yazısıdır. Çince ile birlikte bu yazı dünyanın belki de en zor, en çetrefil, öğrenilmesi en meşakkatli, girift (kompleks), muğlak, çetin bir yazı sistemidir. Bu yazı ile okuyup yazabilmek için binlerce eciş bücüş şekli ezberlemiş olmak gerekiyor. İşte Japon çocukları bu yazıyı öğrenebilmek için küçük yaşlarından itibaren büyük bir irade, azim, cehd sarfediyor. Yazının zorluğu onlara güç, direnç kazandırıyor. Japon yazısını öğrenen bir çocuğun ve gencin artık yenemeyeceği zorluk, aşamayacağı engel yoktur. Tabiî ki, Japonları üstün kılan sadece yazı değildir; başka sebepler de vardır.

S.: Türk eğitim sistemi niçin yetersizdir, geridir, genç nesilleri bugünkü hale düşürmüş ve memleketin perişan olmasına sebebiyet vermiştir?

C.: Eğitimin iki gayesi vardır. Biri bilgilendirmek, ikincisi ahlâk ve karakter terbiyesi vermektir. Bizde birincisi çok yetersizdir, ikincisi ise hemen hemen hiç yoktur. Bu ülkeyi, bu halkı İsmail Hakkı Tonguç adındaki militan Marksistin, uygulamaya konulan yanlış ve ütopik teorileri bu hale getirmiştir. Hiçbir eğitim sistemi, o ülkedeki millî kimliğe cephe alarak başarılı olamaz. Türkiye’de yeni bir insan türü, yeni Türkiyeliler yaratmak istediler ve sonunda ortaya bugünkü berbat, dehşet verici tablo çıktı. Bizdeki eğitim sadece kelle sayısını, kemmiyeti ele alan, keyfiyete ve kaliteye önem vermeyen, cehalette eşitleyen bir sistemdir. Şu anda ülkemizde dünya standartları seviyesinde tek bir lise veya kolej yoktur. Türk eğitimi o hale gelmiştir ki, liselerde yazılı-edebî Türkçe bile okutup öğretememektedir. Lisan gidince ne medeniyet kalır, ne üstünlük, ne de başarı.

S.: Yetmiş iki üniversitemiz var…

C.: Bunların yetmiş ikisini bir araya getirseniz, çağ seviyesinde bir tek üniversite etmezler. Bina yapmak, içine kadro koymak, para harcamak, öğrenci alıp ders okutmakla üniversite olmaz. Türkiye, dünya birincisi olması gereken Türkoloji sahasında bile nal toplamaktadır. En büyük ve mükemmel Batı Türkçesi gramerini bir Türkiyeli değil, Jean Deny adında bir Fransız telif etmiştir. Bunca üniversitemiz var da, niçin Deny’ninkinden daha geniş, daha güzel, daha kaliteli bir gramer çıkartamıyorlar? Üniversitelerimiz ciddî ve mufassal Türkiye tarihleri, Türkiye coğrafyaları da telif ve tasnif edememişlerdir. Bugünkü halleriyle bizdeki üniversiteler, işsizler yetiştiren, devlet bütçesinin büyük kısmını yutan birer kara delikten başka birşey değildir. YÖK’ün pençesindeki bu üniversitelerle Türkiye her geçen gün biraz daha batacaktır.

S.: Türkiye’deki beyinsizliğin ana sebebi nedir?

C.: Resmî ideoloji veya sistemdir. Devletle sistemi asla özdeşleştirmemek gerekir. Sistem başka, devlet başka şeydir. Ben şahsen devlete bağlıyım, korunması için çalışırım. Lakin sisteme, resmî ideolojiye karşıyım. Devlet cevher, sistem arazdır. Bugünkü sistem devlet ile milleti karşı karşıya getirmiştir.Halbuki sağlıklı bir sistemde devlet ile milletin barışık olmaları, uzlaşma ve işbirliği içinde bulunmaları gerekir. Bizdeki din-devlet çatışması ve zıtlığı da zararlıdır, saçmadır, akla ve vicdana aykırıdır. Artık dünyanın hiçbir ileri, medenî, gelişmiş, kalkınmış, huzurlu, oturmuş, sağlıklı, demokrat, hukukun üstünlüğü prensibini kabul etmiş ülkesinde resmî ideoloji diye birşey yoktur. Nazizm, Faşizm, Salazarizm, Frankizm, Bolşevizm tarihte kalmıştır. Bizdeki resmî ideoloji de özelleştirilmelidir. İnanan inansın, inanmayan inanmaya zorlanmasın. İnananlar kendi ideolojilerini hâkim kılabilmek için parti kursunlar, çalışıp çabalasınlar ama devlet güçlerini bu ideolojinin hizmetine vermesinler. Şu hususu da belirteyim ki, ülkemize dehşet saçan bugünkü ideoloji kesinlikle Atatürkçülük değildir. Adını Atatürkçülük koymuşlar, o kadar.

S.: Türkiye’nin belini büken en büyük iki belâ sizce hangileridir?

C.: Yüz kere yazdım, bir kere daha tekrarlayayım: Militan ve azgın dinsizlik ile onun zıt kutbu olan din sömürüsü, mukaddesat bezirgânlığıdır. Bu iki belâ kalkmadıkça Türkiye iflah olmaz, işler yoluna girmez.

Şu hususu da belirteyim ki, din sömürüsünü azgın ve militan dinsizler el altından, sinsice desteklemekte, teşvik etmektedir. Onların izin ve yardımıyla bazı din bezirgânları milyarlarca dolarlık efsanevî, karunî servetlere sahip olmuşlardır.

S. Ülkemizi, milletimizi, devletimizi kurtarmak için nereden beyin bulacağız?

C.: Uzun ve derin bir konudur bu. Gerekirse dışarıdan beyin getirmek gerektiğine dair yıllardan beri zaman zaman yazıyorum. “Nereden beyin bulacağız?” sorusunu başka bir yazıda ele alacağım. 06 Ocak 2001