Pazar

 

Halkın menfaati, iyiliği, sağlığı, selameti için gerekenler yapılıyor mu? Bu soruya evet cevabını vermek o kadar zor ki…

Şu reklâmlara bakınız. Normal bir tüketim için mi, aşırı tüketim için mi yapılıyor bunca reklâm?

Sağlığa zararlı gıda maddelerinin, içeceklerin reklâmları yapılıyor mu yapılmıyor mu?

“Bu sıcaklarda buz gibi meşrubat ne güzel içilir…” İçilir ve serinletir ama onların içinde sağlığa zararlı nice kimyevî madde, boya, aroma bulunduğunu biliyor musunuz?

“Ben içiyorum, bir şeycik olmadı…” Onların zehri hemen tesir etmez, bunu bilmiyor musun? Gıdalardaki, içeceklerdeki zararlı kimyevî maddeler öldürmez, süründürür.

Sigara zararlı, reklâmı yasak. İçiyorsun, öldürmüyor. Alışıyorsun, seneler sonra akciğer kanseri. Sürün babam sürün.

Rengarenk boyalı içecekler… Buz gibi… Aç kapağını iç kana kana. Vücudun yavaş yavaş zehirlenir, acısı seneler sonra çıkar.

Bazı ilaçlar da öyle. Zaman zaman medyadan öğreniriz, filan ilaç piyasadan toplatıldı diye. Peki o zamana kadar kullananlar ne olacak?

Uzmanlar feryad ü figan kopartıyor, beyaz ekmek sağlığa zararlıdır diyor. Geçenlerde haftalık bir dergide büyük bir dosya yayınlandı. Başlığı “Katil Ekmek” idi. Beyaz ekmek yiyenler agresif oluyormuş, hattâ adam bile öldürecek derecede saldırgan duruma geliyormuş. Böyle ise ilgililer niçin harekete geçmiyor? Buğday ununu eliyorsunuz, en kıymetli kısmını hayvan yemi yapıyorsunuz, bari kalan beyaz unu daha da beyazlatmak için içine kimyevî maddeler koymayın.

Evlerimizdeki bütün elektrikli ve elektronik cihazlar ve aletler insan sağlığına zararlı elektro-manyetik alanlar meydana getirmektedir. Bunun böyle olduğunu kaç vatandaş biliyor? Bu gibi konularda halk niçin uyarılmıyor?

Beş sene Avrupa’da yaşadım. Medenî ülkelerde devlet ve belediyeler halk kitlelerini uyarmak için çeşit çeşit yayınlar yapıyor. Meselâ, Almanya’da elime bir et kitapçığı geçmişti. Vatandaş bilgilendiriliyor. Et alırken nelere dikkat edeceksiniz? Bir kasaplık hayvanda üç ayrı kalitede et bulunur. Birinci, ikinci, üçüncü kalite etler hangileridir, hayvanın nerelerinden çıkartılır? Balık için de böyle risaleler neşr edilmiştir.

Bizde, halk sağlığını korumak için kepekli ve kimyevî katkısı tabiî ekmek tüketilmesini teşvik için niçin herkesin anlayacağı broşürler bastırılıp milyonlarca dağıtılmıyor?

Çocukları, genç kızları televizyonların zararlı tesirlerinden korumak için niçin uyarıcı broşürler bastırılıp ailelere verilmiyor?

Devlet kurumlarının ve belediyelerin, halka, yararına ve zararına olacak şeyleri güzelce bildirmesi, öğretmesi gerekmez mi?

Birinci Boğaz köprüsünün, Avrupa yakasından Asya tarafına geçerken Üsküdar ile Kuzguncuk arasındaki büyük korunun Kuzguncuk tarafına bir sürü çirkin, iğrenç, rezil, berbat büyük bina yapılmış olduğu görülüyor. Sözde burası korunmuş bölgedir. Bu binalara kimler izin vermiştir? İstanbul’da bunca sivil kuruluş var. Vakıflar, dernekler, platformlar neler neler. Bu çevre katliâmını, bu kanunsuzluğu niçin protesto etmiyorlar, kamuoyunu ayaklandırmıyorlar?

Sabahları ve akşamları işe geliş gidiş saatlerinde İstanbul yollarında, köprülerinde, ana caddelerinde yüz binlerce otomobil görülüyor, içlerinde sadece bir adam var. Lüks ve pahalı binitine kurulmuş, burnu havada tek başına seyahat ediyor. Gazeteler, televizyonlar, edipler, karikatüristler, heccavlar bu densizliği niçin tahkir etmiyorlar, bu adamlarla niçin gereği kadar alay etmiyorlar? Herif, “Otomobil benim, yakıt parasını da ben veriyorum. O halde tek başıma gelir giderim…” diyor. Ona, bu mantığın hatalı olduğunu kim anlatacaktır?

Başta Rusya Federasyonu olmak üzere yabancı ülkelere ihraç edilen sebze, meyve ve gıda maddeleri uluslararası standartlara göre tahlil ve kontrol ediliyormuş. Bunlarda hormon, sağlığa zararlı madde bulunmuyormuş. İç piyasada kendi halkımıza yedirilen sebze ve meyvelerde ise böyle sıkı bir kontrol yokmuş. Peki bu çifte standardı kimler protesto edecektir?

Geçenlerde Rusya’ya hormonlu sebze ve meyve kakalamak istediler, gümrükten geri döndü. İç piyasa için böyle bir şey bahis konusu değil. İnanmak istemeyeceksiniz ama ülkemizin çok büyük bir şehrinin belediyesinde gıdalardaki hormonu tahlil edecek cihazlar yoktur. Bunlar fazla pahalı şeyler de değil. Bilemediniz 150-200 bin dolara alınabilir. Büyük belediyelerimiz şenlik günlerinde on binlerce dolarlık havaî fişek atıyor, maytab patlatıyor.

Amerika’da bir askerî dergide Türkiye’nin parçalanmış şekliyle haritası yayınlandı. Doğu bölgesini Ermenilere, Güneydoğu’yu Kürtlere vermişler. Halkımız bu konuda YETERİKADAR bilgilendiriliyor, uyarılıyor mu? Bu soruya “Evet bilgilendiriliyor ve uyarılıyor” diyenin alnını karışlarım.

Osmanlı imparatorluğunu misyonerler yıktı. Şimdi de, agresif Evangelist misyonerler Cumhuriyet’in temellerini dinamitliyor. Ülkenin her tarafında binlerce kilise açıldı, eski harabelerin bir kısmı tâmir edildi, bir kısmı ediliyor. Bu konuda yazılı ve ciddî bir uyarma hareketi var mıdır?

Yakınlarda cereyan eden bir vak’ada, hiç alâkası olmadığı halde kabahati Müslümanların üzerine yıkmak istediler. İstediler ama bunu başaramadılar. Şimdi tekrar denemek istiyorlar. Bu konuda halk efkârı (kamuoyu) gereği gibi uyarılıyor mu?

YÖK devlet içinde devlet gibi hareket ediyor.Ne demokrasi dinliyor, ne evrensel insan haklarına saygı gösteriyor, ne millî kimliğe hürmet ediyor. Dünyanın (Fransa dahil) bütün medenî, ileri, hukuklu ülkelerindeki üniversitelerde başörtüsü serbest de bizde niçin değil? Bu konuda gereken yayınlar ve girişimler yapılıyor mu?

Ülkemizdeki bütün kötü, çirkin, zararlı işler suret-i haktan görünerek yapılmaktadır. Vatan millet diyorlar ve sonra kimisi malı götürüyor, kimisi çoğunluğun demokratik haklarını ayaklar altına alıyor. Halka bu konuda dönen dolapların içyüzü gereği gibi anlatılıyor mu?

Ülkemizdeki Müslüman çoğunluğa sırf Müslüman olduğu, dindar olduğu, dinine ve inancına göre bir hayat sürmek istediği için ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci, parya muamelesi yapılıyor; dindarlar iç-düşman, tehlike ve tehdit olarak görülüyor. Bu rezalet gereği gibi protesto ediliyor mu? Bu zihniyeti hizaya getirmek için gerekenler yapılıyor mu?

Maalesef hiçbiri yapılmıyor…

Sorumlulara, vazifelilere yazıklar olsun! 07 Ağustos 2006