Harem-Selâmlık Safsataları
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Çarşamba
Kadınlarla erkekler elbette insanlık haysiyeti bakımından, insan olarak, vatandaş olarak eşittirler. Ancak kadın kadındır, erkek erkek. Aralarında farklılıklar vardır, kadın ve erkeğin yüzde yüz eşit olmasını istemek akıllılık değildir.
Birtakım eşitlik ve özgürlük taraftarları o kadar ileriye gidiyorlar, öylesine karikatür lâflar ediyorlar ki, onların sonunda kadınlarla erkeklerin umumi tuvaletlerinin ayrı olması doğru değildir diyeceklerinden korkuyorum.
Kafalarına takmışlar… Neleri? Birkaçını sayayım:
1. Müslümanların bazı toplantılarında kadınlarla erkekler ayrı yerlerde oturuyorlarmış, haremlik selamlık yapıyorlarmış, böyle birşey gericilikmiş, falan filan…
Şayet bir topluluk, bir cemaat, dindar ve muhafazakâr vatandaşlardan müteşekkil bir grup kadınların ayrı, erkeklerin ayrı oturmasını istiyorsa, herkesin bunu tabiî karşılaması gerekir. Hattâ böyle bir ayırım övülecek birşeydir. Kadınlara gösterilen saygının bir tezâhürüdür. Onların rahatsız edilmemesini istiyorlar, daha rahat ve huzurlu olmalarını istiyorlar. Bunun neresi kötüdür?
2. Bazı yerlerde kadınlara mahsus plajlar varmış, böyle birşey ayırımmış, doğru değilmiş… Ya Rabbi! Ne çarpıcı bir çarpıklık.
Niyet denize girmek, güneşten, temiz havadan, sudan, kumdan yararlanmak ise bırakın kadınlar bunlardan sere serpe faydalansınlar… Herkes için söylemiyorum ama birtakım kendini bilmezler israrlı ve mânidar bakışlarıyla kadınları rahatsız edebilirler.
Hatırlıyorum, vapur yolculuklarımızda görürdük, benim çocukluğumda 1940’lı yıllarda Moda koyunda bir
vardı. Etrafı iki metreden yüksek tahtalarla çevrili bir yerdi. İsteyen kadınlar orada denize girerlerdi. Atatürk zamanında da böyle deniz hamamları varmış. Bugün birtakım Atatürkçülerin kadınlara mahsus plajlar konusundaki yaygaraları tamamen yersizdir.
3. Bir ara
tahsis etmişti. Erkekler bunlara binemiyordu.
Böyle birşey devrimlere ve çağdaşlığa aykırıymış. Niçin aykırı olsun, ipe sapa gelir gerekçeleri var mıdır? İşkembe-i kübradan gerekçesiz konuşmaları onların haklı olduğunu göstermez ki…
Bunlara erkek öğrenci alınmazdı. Sonra karma eğitim işini çıkardılar, kız erkek birlikte okumalıydı. Başlangıçta
oturdu. Bizim devrimci çağdaşlar buna da razı olmadılar,
Avrupa hayranları
istiyor. Türk toplumunun kültürel, sosyal yapısı bunu kaldırır mı hiç düşünmüyorlar. Böyle birşey doğru mudur? İslâm dinine aykırı saçma sapan fikirler, görüşler ileri sürenler arada bir
diyorlar. Müslümansalar elbette Müslümandırlar. Tabiî takiyye yapmamaları, biz Müslümanız derken yürekten söylemeleri şartıyla. Lakin bunlar ne biçim Müslümandır? Öyle ya, Müslümanın da çeşitleri var.
Geçen gün bir toplantıda ilerici, çağdaş, anti-klarikal bir hanım
diye bir lâf etti. Tabii ki yalan konuştu.
Orada tartışma konusu, birtakım kadınların peçe takması, yüzlerini de örtmesidir. Sadece buna itiraz edenler çıkmıştır.
Almanya’da bir eyalette başörtülü bir Müslüman öğretmenin bu kıyafetiyle öğretmenlik yapamayacağına dair bir karar alınmıştı. Bizdeki medya şeytanları hemen
diye gürültü kopardılar. Münferit (tek) bir vak’a, bunu nasıl genelleştirebiliyorlar? Böyle birşey medya ahlâkına uygun mudur? Haberi veriş tarzları ahlâksızlık değil midir? Halkı aldatmak değil midir?
Kadın özgürlükleri konusunda yeri göğü titreten çağdaşlar bir konuya hiç mi hiç temas etmezler. O da şudur: Üzerinde TC antetli
veriliyor. TC’nin altında İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü yazılıdır.
Ne belgesidir bunlar?
Üstelik de
Yani devlet bütçesine bu yolla da katkı yapmaktadırlar.
Devletimiz kadın haklarıyla ilgili uluslararası belgelere, senetlere, konvansiyonlara imza koymuştur. Bunlarda
meâlinde maddeler vardır. Soruyorum: Ülkemizdeki siyasî iktidarlar niçin bu taahhütlere riayet etmiyorlar? İlericiler niçin bu konuda feryad etmiyorlar?
Olacak şey midir bu? Eskiden Müslümanlar kadınları ve kızları kafes arkasında hapsediyorlarmış. Artık kadınlar kafesten kurtulmuş, özgür olmuşmuş…
Peki, sokaklarda, meydanlarda, plajlarda, aralıklarda
ne oluyor? Hiçbir uluslararası insan hakları metninde kadınların tesettürünü kısıtlayan bir madde ve hüküm yoktur. Bizim anayasamızda ve kanunlarımızda da yoktur.
Böyle hükümler din, vicdan, kılık kıyafet hürriyetine aykırıdır.
Hiçbir ülkede
inançlarına, örf ve âdetlerine, kılık ve kıyafetine, yaşayış şekline müdahale edilemez ve bu konularda baskı yapılamaz. Laik, hürriyetçi, demokratik bir rejimde isteyen kadın açık gezer, isteyen de tesettüre girer ve bu tesettür çarşaf şeklinde de olabilir. Bir milyar nüfuslu
, onlara sarilerinizi çıkartın; entari, manto, pardesü, tayyör, pantalon, bluz, tunik giyin demek saçmalık ve zorbalık olur.
Türkiye Müslümanlarının başlarına gelenler, onların kırsal kesim kültürlü oluşlarındandır.
Ülkemizde hem eşitlik olduğunu iddia ediyorlar, hem de kendileri gibi düşünmeyenleri ve yaşamayanları hor görüyorlar, onlara gerici ve çağdışı diyerek hakaret ediyorlar. Bu çağdaşlar galiba kendilerini
sanıyorlar. 07 Aralık 2006