Her Müslüman, istisnasız, İslam’a imana Kur’ana Sünnete Şeriata hizmet etmekle yükümlüdür. İslam hizmetkârlarının sınıfları vardır. En üst derece ”Has” hizmetkârlardır. Bir benzetme yapmak gerekirse onlar hizmet ordusunun özel yetiştirilmiş süper komandoları, fedaileridir.

Normal, sıradan, avamdan bir Müslüman arada bir keyfine bakabilir ama has hizmetkâr keyfine bakmaz, tatil yapmaz, geçinebileceğinden fazla kazanç elde etmez. Onun aklı fikri, işi gücü İslama, İmana, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, Ümmete, İmamete, İslam ahlakına hizmet etmektir.

Ehl-i dünya has Müslümanı görünce ona deli der. Asıl deliler kendileridir de farkında değildirler.

Has Müslüman çok yorulup, çalışamayacak hale gelince biraz dinlenir, kuvvet kazanır sonra yeniden hizmete başlar. Bendeniz böyle Müslümanlar görmüşümdür. Çok zulüm çektiler, lakin sabr ve sebat ettiler.

Genellikle yüzlerinin rengi solgun olurdu. Yeterli yiyecek bulamazlar, iyi beslenemezlerdi. Hatırlıyorum, bazılarının ceketlerinin kol uçları yıpranmıştı, iplikler sarkardı… Ayakkabıları eski ve boyasızdı…

Sahih itikatlı idiler… Namazı çok dikkat ile kılarlardı… Meşru bir mazeretleri olmadıkça farzları cemaatle eda ederlerdi… Tesbihata önem verirlerdi…

Eşeddü’l-bela ‘ale’l-enbiya sümme’l-emselü fe’l-emsel…

Has hizmetkârların üzerine belâ imtihanları yağmur gibi yağardı. Onlar tahammül ile sabreder, ödün vermezler, yollarından dönmezler veya sapmazlardı.

Övgüler ve yergiler onların nazarında birdi. Övgülere sevinmezler, yergilere üzülmezlerdi. Herkes pek fark edemezdi ama onların vücutlarından ve bilhassa başlarında auro denilen, görülmeyen bir ışık halesi olurdu.

Onlar dünya dedikodularıyla, politika çekişmeleriyle, senlik benlik kavgalarıyla ilgilenmezlerdi. Bu has hizmetkârların bazısı Risale-i Nur dairesi içinde hizmet ederdi, bazısı Süleyman Efendi Hazretlerinin dairesinde, bazısı şu veya bu tarikat içinde.

Tek başına hizmet edenler de vardı. Resulullah Efendimiz

(salât ve selam olsun ona)

bazı kimseler için

“onlar tek başına bir ümmetti”

buyurmuşlardır. Bu anlattıklarım da onlara benzerdi, tek başına bir ümmettiler.

Yakın tarihimizin karanlık kasırgalı zulüm ve zalâm yıllarında bu has hizmetkârlar çok çalıştılar, çok çırpındılar, gerçekten hizmet ettiler. Cenab-ı Hakk onlara rahmetiyle muamele buyursun, ilahî izni ile şefaat edecekleri makama çıktılarsa bizleri şefaatlerine naîl eylesin.

Zamanımızda çok bozukluk var. Zulüm azalınca, Müslümanlar gevşeyip yayılıyor.

Hizmetler paraya, nefse, dünyalığa alet edilir oldu.

İhlâs bozuldu. Hizmet hizmet hizmet diye reklâmı yapılan nice hizmetin bereketi kalmadı.

Bazı hizmetler hezimetlere yol açtı.

Nemrud’un sarayından daha müzeyyen bir mesken… 200 bin liralık lüks bir otomobil… İsraflı mükellef sofralar… Lüks melbusat (giysiler)… Aman bir ihtişam, bir tantana, bir velvele, bir debdebe ki sormayın… Hizmet darphanesinde gece gündüz para kesiyor. Hizmetmiş… Sevsinler!..

(İkinci yazı) Çapulcular

(Bu yazı yirmi gün önce yazılmıştı…)

ÖFF öff öff!..

Gezi parkındaki çiş ve kazurat kokusu burun direklerini kırıyor, öf öf öf!..

Savulun çapulcular geliyor…

Başörtülü genç anneyi döverek yere yıkan ve üzerine işeyen çapulcular…

Zavallı annenin birkaç aylık bebeğini tırmıklayan uygar çapulcular…

Camiyi işgal edip

halıların üzerine ayakkabı ile basan

çapulcular…

Camiye def’-i hâcet eden

çapulcular…

Çağdaş çapulcular… İlerici çapulcular…

Kemalist ve laik çapulcular…

Kripto çapulcular…çapulcular…

Egemen azınlıkçı çapulcular…

Müslüman zencilerin haklarını tanımayan aparthaid taraftarı

faşist çapulcular.

Onların çoğunluğun haklarını ve hürriyetlerini tanımaz… Evet, eşitlik vardır ama onlar çoğunluktan daha eşittir…

Egemen azınlıkların çapulcuları…

Sandıktan çıkmakla iş bitmez; çapulcuların iradesi çoğunluğun iradesinden güçlüdür…

Çapulcular faiz lobisine hizmet ederler…

Faiz lobisinden otuz bin kumanya paketi…

Gezi Parkı yangın yerine dönmüştü… Çapulcular bahçe mimarisinden iyi anlar… Aaaa aaa aaa

!.. Çapulcuların arasında bir grup İslamcı namaz kılıyor…

Bunlar neyin çapulcusu?..

Çapulcular darbe istiyor…

Darbe olsun, halk kurşunlansın… Kanlar aksın… Adnan Menderes asılsın…

Çapulcular zurna gibi ötüyor…

Yaşasın devrimler, yaşasın özgürlük, yaşasın çapulculuk… Sâyelerinde Gezi Parkının çimenleri çiğnendi, çiçekleri soldu, ağaçları sarardı…

Gezi parkı mezbeleye döndü…

Çadırlar kuruldu oraya… Teşarşür edildi sağa sola… Öf ne pis koktu Gezi parkı…

M. Kemal Paşa zamanında Gezi isyanı olur muydu? Olamazdı…

Tek parti rejimi hemen sıkıyönetim ilan eder,

Kel Alinin başkanlığında İstiklal Mahkemesi

kurulur ve

Gezicilerin elebaşıları idam edilirdi

çabucak…

Sabiha Gökçen=Hatun Sebilciyan

uçağıyla bombalar atardı Gezicilerin üzerine.

Polis ne yaptı Gezicilere?

Tazyikli su ve biber gazı sıktı. Onlar bunu büyük bir zulüm olarak gördüler. Siz zulüm nedir görmemişsiniz a Geziciler!..

Gezi isyanının ikinci perdesine hazırlanıyorlar. Bu sefer hazırlıklı olsunlar,

Gezi Parkına seyyar WC’ler götürsünler.

Sağa sola işemesinler, yestehlemesinler.

Çevreyi temiz tutsunlar.

Bir cami işgal ederlerse,

halılara ayakkabı ile basmasınlar

, camiyi büyük kirletmesinler… Çok rica ediyoruz:

Yirmi üç yaşındaki başörtülü zavallı anneyi dövmesinler, üzerine idrar etmesinler, bebeğini tırmıklamasınlar.

Çapulculuğun da raconu vardır.

Daha medenî, daha vicdanlı, daha insan olsunlar. Şu kuralı akıllarından hiç çıkartmasınlar: Merhamet etmeyene merhamet edilmez. Bu kadar vicdansız, bu kadar acımasız, bu kadar gaddar, bu kadar saygısız olmasınlar.

Çapulculuğun da bir sınırı vardır. Gün gelir, men dakka dukka olur…

07.08.2013