Hâtemü’lEvliya İbn Arabî
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 22 Aralık 2018
Pazartesi
Elime Arapça’dan tercüme edilmiş bir akaid kitabı geçti. İçinde şu cümle vardı: “Velileri aslâ Nebilerden üstün tutmayız. İbn Arabî ve benzeri delâlet ehli, velileri Nebilerden üstün tutanlardandır. Biz bir Nebinin, tüm velilerden üstün olduğuna inanırız.”
İbn Arabî’ye Ehl-i Sünnet alimlerinin ve fazıllarının büyük bir kısmı Şeyh-i Ekber (En büyük şeyh) demişler ve kendisini övmüşlerdir. Onu tenkit edenler de olmuştur ama bunlar övenleri kadar değildir.
Bir de çok aşırıya giderek “O, Şeyh-i Ekber değil, Şeyh-i Ekfer’dir” diyen küçük bir azınlık vardır.
Ehl-i Sünnet dünyasının büyük çoğunluğunun
dediği bir zata Şeyh-i Ekfer (En kâfir şeyh) demek, hiç şüphe yok ki büyük bir ölçüsüzlüktür. İbn Arabî’nin
Şam’ı feth ettiğinde
‘nin kabrinin bulunduğu yer
(çöplük)
Padişah,
Şeyhin kabrini buldurttu ve üzerine kubbe yaptırttı. İbn Kemal özetle şöyle diyor: “Kullarından sâlih âlimler yaratan, bu âlimleri Peygamberlerine vâris kılan Allahü Tealaya hamdolsun. Sapıklara doğru yolu göstermek için gönderilen Muhammed Mustafaya ve ashabına salat ü selam olsun. Biliniz ki, Şeyh-i Azam, âriflerin kutbu, muvahhidlerin imamı Muhammed bin Ali İbn Arabî et-Tâi el-Endülisî kâmil bir müctehid, fazıl bir mürşid, hayranlık verici menkabeler ve garib harikalar sahibi bir âlimdir. Çok talebesi vardır, ulema ve fudala katında makbul bir kimsedir. İbn Arabî’yi inkâr eden hatâ etmiştir. Bu hatâsında israr eden sapıtmıştır. Sultanın böyle bir kimseyi edeplendirmesi ve bozuk itikadından sakındırması gerekir. Zira Sultan iyiliği emr ve kötülükten nehy ile vazifelidir.”
Muhyiddin İbn Arabî’ye
diyenlerin birinci özelliği
(gulüvve) kaçan kimseler oluşlarıdır. Ehl-i Sünnet dünyası ulema, fukaha, fudalasının büyük çoğunluğunun
dediği bir zata
demek için elbette aşırı olmak gerekir.
İbn Teymiyyenin tenkitçileri, onu övenlerden kat kat fazladır.
Onların hepsine evliyauşşeytan derler. İbn Arabî gibi büyük bir zat için dalâlet ehli tâbirini kullanan kitapları okumamalıyız.
Bir Müslüman Muhyiddin Arabî’nin meşrebinden olmayabilir ama şayet terbiyeli, insaflı, âdil, müeddeb, ârif, âlim, hikmetli, mürüvvetli dengeli bir Müslümansa ona sövüp saymaz.
Yakın devir alim ve fazıllarından merhum
İbn Arabî’ye yöneltilen tenkitlerin hepsini cevaplandırmış, red ve cerh etmiştir.
İbn Arabî’nin
kitabının sadece
(Öğütler) cildini herkes okuyabilir.
izinle bir üstadın okutmasıyla okunabilir. içlerinde gâvamız, esrar, incelikler vardır.
Onu anlamayanlar, dillerini tutsunlar da, mü’mini tekfir ederek imanlarına ve ebedî saadetlerine zarar vermesinler.
İbn Teymiyyeci aşırılar, ilimleri ve güçleri yetiyorsa, imam ve üstad olarak kabul ettikleri zata yöneltilen suçlamalara öncelikle cevap versinler.
Cenab-ı Hak cümlemizi gulüvden, aşırılıktan, insafsızlıktan, onu bunu tekfir etmekten, imana zarar veren bid’atlerden, firak-ı dalleye kapılmaktan ve uymaktan muhafaza buyursun.
Allah ve Resûlü
istiyor. Kur’an ve Sünnet birlik istiyor, ittifak ve vifak istiyor.
Siyonistler, Haçlılar, Evangelistler, BOP’çular, Mossad ne istiyor?.. Müslümanların alabildiğine bölünmesini, büyük İslam devlet ve ülkelerinin parçalanmasını, Ehl-i İman’ın birbiriyle çarpışıp boğuşmasını istiyor.
Yirmi beş yıldan beri Türkiyeyi küçültmek, parçalamak için var güçleriyle çalışıyorlar. Ülkenin iki büyük etnik unsuru olan Türklerle Kürtleri birbirine düşman etmek için her şeyi yaptılar.
Irak’ı parçaladılar.
Pakistan’ı parçalamaya çalışıyorlar.
Mısır’da ayrı bir Kıbtî devleti kurmak istiyorlar.
Cezayir’i de parçalamak istiyorlar. Oradaki Berberî unsurunu bu maksatla kullanıyorlar. Haçlı ve Siyon ajanı Bazı Berberîlere, Araplar ve İslam aleyhinde sözler söyletiyorlar. Maksat fitne ve fesat çıkartmak.
Moiz Kohen Tekin Alp bir yandan Türkçülük diye bağırıyor, bir yandan Kahr olsun Şeriat diye haykırıyordu. Maksat Türkiyedeki çeşitli Müslüman unsurların arasını açmaktı.
Cezayir’de Müslümanların serbest ve demokratik seçimlerle iktidar olmasını nasıl önlediler, hepimiz biliyoruz.
Hiçbir mü’min şeytanî ırkçılık ve bölücülük tuzaklarına düşmemelidir.
Türk, Arap, Kürt, Malay, Pakistanlı, İranlı, Arnavut, Boşnak, Berberî, Kongolu, Nijeryalı ve daha yüzlerce etnik kökenli bütün Müslümanlar kardeştir.
Müslümanlar arasındaki üstünlük takva iledir. Kim daha takvalı ise o üstündür. Takva da ilimle, irfanla, ibadetle, Kur’an ve Sünnete uymakla, ahlak ve faziletle, hikmetle, hayır ve hasenatla, salih ameller işlemekle, büyük ve küçük cihad yapmakla, zühd ile kazanılır.
İslam dünyası BOP’çuların istediği gibi parçalanmamalı, tam aksine birleşmelidir. Bu birleşme:
1. Vizelerin kaldırılmasıyla.
2. İktisadî ve ticarî ilişkilerin çoğalmasıyla.
3. Eğitim işbirliğiyle.
4. Turizmle.
5. Dünya İslam Devletleri Birliği Teşkilatının kurulmasıyla.
6. Önce konfederatif, sonra federatif bir yapıya geçmekle.
7. Para birliğiyle… sağlanmalıdır.
Bunlar kolay işler değildir ama imkansız da değildir.
Müslümanlar, Şeriata sımsıkı bağlı bir tasavvuf ile İslam dünyasını birleştirebilir. Bütün Müslüman alemini kucaklayacak bir Fütüvvet Teşkilatı kurulmalıdır.
Bu hayırlı hizmetler beş yıldızlı otellerde günde üç öğün beş yıldızlı kahvaltılar, öğle ve akşam yemekleri yenilen lüks toplantılarla yapılamaz.
Peygamberin (Salat ve selam olsun ona), Selef-i Sâlihînin metot ve ahlakıyla çalışılmalıdır.
Kudüs’ün anahtarlarını almaya yamalı elbiseyle giden Ömer’ler lazımdır İslam dünyasına. 20 Temmuz 2010