Hayrettin Karaman
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Salı
Pazar günü öğleye doğru telefon çaldı, dostlarımdan biri
dedi.
diye sordum;
cevabını verdi.
Hayrettin beyin yazısını okumadım. Okumaya niyetim de yok. Kendisiyle şahsî hiçbir ihtilafım yoktur. Tartışma, polemik, çekişme tuzağına düşmek istemem. Yaşım kemale geldi, O da genç bir insan değil. Bizim tartışıp çekişmemiz birtakım dedikoducuları memnun etmekten başka bir şeye yaramaz.
Bunlar benim kabul edebileceğim şeyler değildir. O’nun
hayranlığı ve bu şâibeli ve bulaşık adamları din önderi gibi gösterme gayretleri tenkit ettiğimiz hususlardandır.
konusundaki fikir ve görüşlerine de, bir ehl-i sünnet Müslümanı olarak katılmam mümkün değildir.
Ehl-i sünnet dairesinde kalmış; Afganîcilik, telfik-i mezahip, müctehidlik gibi çıkışlar yapmamış olsaydı kendisi ile ihtilafımız olmayacaktı.
Din kardeşliği hukukunu zedelememek şartıyla kendisini tenkide devam edeceğim. Bundan maksadım da Müslümanları uyarmaktır.
Hayrettin beyin yanlışları konusunda konuşacak en selahiyetli din otoritesi merhum
hocadır. O’nun
adlı 384 sayfalık kitabı okunacak olursa mesele anlaşılacaktır.
Karaman beyin Diyanet Teşkilâtında ve vakfında hayli nüfuzu bulunmaktadır. Bu yüzden, adıgeçen kitabın
Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ün kitapları bile oralarda satılıyor da, Ahmed Davudoğlu merhumun o kitabı sattırılmıyor. Ne günlere kaldık!
Atv’deki Kurban tartışması programında Prof. Yaşar Nuri Öztürk Hayrettin Karaman beyi,
olarak ilân ve reklâm etti. Öztürk’ün böyle bir övgüsü Karaman için iyi midir, kötü müdür?
Benim kendisine düşmanlığım yoktur. Yanlış, zararlı gördüğüm fikir ve görüşlerini tenkit ediyorum o kadar. Selâm ederim.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’nun
iddialarını çürütmektedir. Bu kararın önemli kısımlarını Müslümanların dikkatlerine sunuyorum:
(1) “Allah’a yakınlaşmak anlamına gelen kurban ibadeti; kurban olarak kesilmesi uygun hayvanın ibadet niyetiyle, usûlune uygun şekilde kesilmesidir. Bunun en meşhur çeşitleri; udhiyye kurbanı, adak kurbanı, hacla ilgili hedy ve ceza kurbanlarıdır.”
(2) Kevser sûresinde geçen ‘Venhar” emri bilginlerin çoğuna göre kurban kesmek anlamındadır. Bilginlerin çoğunluğu bunun Kurban Bayramı günlerinde kesilen udhiyye kurbanı olduğu görüşündedir. Ayrıca bu konuda pek çok hadîs-i şerif varid olmuştur. Dinî bayramlarımızdan olan Kurban (Udhiyye) Bayramı, Asr-ı Saadet’ten beri günümüze kadar kurban kesilerek intikal etmiştir. Eyyam-ı nahr (Kurbanlık hayvanların kesilmesi günleri) tâbiri, onbeş asırdan beri bu anlamda kullanılmıştır. Bunu, hacıların Kurban Bayramı günü Mina’da kestikleri kurbanla karıştırmamak gerekir.”
(3) Mezheplerin çoğuna göre udhiyye kurbanının hükmü sünnettir. Hanefî fıkhında tercih edilen görüş bunun vâcib olduğudur. Ancak bir ibadetin farz olmayışı, onun şeâir-i islâmiyyeden olmayışını ve şeklinin (eda ediliş biçiminin) değişitirilmesini caiz ve gerekli kılmaz.”
(4) “…..ibadetlerin eda edilişini ve sahih olma şartını ortadan kaldırarak indî, keyfî ve nefsanî istekler doğrultusunda değişiklik yapılamaz.”
(5) “Bedelini infak etmek suretiyle kurban ibadeti yerine getirilmiş olmaz.”
(6) “Kurban ibadetinin dinî delillerinin Kur’ân-ı Kerîm’de bulunmadığını iddia etmek ve Allah’ın bu çeşit bir buyruğu olmadığını ileri sürmek mesnetsizdir. Zira Kur’ân-ı Kerîm’de: “Ey Muhammed! Onlara Âdem’in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat. İkisi birer kurban sunmuşlardı da, birininki kabul edilmiş, diğerinin ki ise kabul edilmemişti.” (Mâide sûresi, 27) buyrulmuştur. Ayrıca Saffât sûresinde (âyet: 107) Hazret-i İbrahim’in oğlu Hazret-i İsmail’in yerine bir koçun Allah tarafından fidye (kurban) olarak verildiği bildirilmektedir.”
(7) “Fıkhî hüküm ister vâcib, ister sünnet olsun; kurban ibadetinin ancak kurban olacak hayvanın usûlüne uygun olarak kesilerek yerine getirileceği kesindir.”
(8) “Kurban ibadeti hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz. Peygamber (A.S.) on yıla yakın bir süre hep kurban (udhiyye) kesmiştir.”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu raporu, “Kurban kesilmesinin, kan akıtılmasının, onun yerine kurban parası sadaka olarak verilsin” gibi bâtıl ictihadlar ve geçersiz fetvalar verenlerin tepelerine tokmak gibi inmiştir. Bilindiği gibi Müslümanların her yıl kestikleri kurbanlar 200 trilyon liralık bir maddî değer ifade etmektedir. Bazı çevrelerin bunlarda gözü vardır.
Sadaka vermek, fakirlere para yardımı yapmak kurban ibadetinin yerini tutmaz. Herkes bunu kafasına koysun. Kimse dinimizi değiştirmeye yeltenmesin. Allah kurbanlarınızı kabul buyursun. Bayramınız mübarek olsun. Hak Teâlâ memleketimize, milletimize, devletimize (sisteme değil) zeval vermesin. İdare edenlere ve edilenlere akıl, fikir, basiret, firaset, fetanet ihsan buyursun.
(Kısa bir müddet önce Almanya Köln Üniversitesi Şarkiyat, İslâmiyat va Türkiyat profesörü Manfred Götz’ün hayvan kesimi ile ilgili raporundan bir paragraf yayınlamıştım. Şarkiyatçı profesör, zebh edilmeden (kesilmeden önce) elektroşokla veya başka şekilde bayıltılan ve sonra kesilen hayvanların etlerinin Müslümanlar tarafından yenemeyeceğini, islâmî kaynakları incelemek suretiyle karara bağlamıştır. Bu şekilde kesilen hayvanları yemeyiniz.) 15 Mart 2000