Salı

 

Dostlarımdan, emekli ilahiyat fakültesi profesörü olan ve ehl-i sünnet mezhebine bağlı bulunan bir zat anlattı: Şeriata sımsıkı bağlı bir tarikata mensup bir tanıdığının tavuk kesim yerine gitmiş. Orada gördükleri kendisini hayretten hayrete düşürmüş. Tavukların boyunlarını çizer gibi kesiyorlar, sonra kesilen yere band gibi bir şey yapıştırıyorlar ve çok sıcak suyun içine atıyorlarmış. Böyle yapılınca hem kanın bir kısmı içeride kalıyor ve tavuk ağır basıyormuş, hem de tüylerinin yolunması çok kolay oluyormuş.

Bu şekilde tavuk kesimi İslâm Şeriatinin ve fıkhının öngördüğü kurallara uygun değildir. Bir kere, tam şekilde kesilmiyor, kanı akıtılmıyor, ikinci de içi boşaltılmadan çok sıcak suya atıldığı için murdar (pis, yenmez) oluyor.

İlahiyat profesörü dostum üzülmüş, öfkelenmiş, ağır konuşmuş…

Beş vakit namaz kılan, ehl-i sünnete taraftar olan, sakallı, mütedeyyin bir kimse böyle yaparsa dinden uzaklaşmışlar neler yapmaz…

Merhum Şeyh Ali Haydar efendi hazretlerinin, ölümünden onbeş sene önce “Artık İstanbul’da kesilen et yenmez” dediğini ve etini İslâmî kesim yapan özel yerlerden temin ettiğini duymuştum.

Yenmesi caiz olan bir hayvan, besmele kasıtlı olarak terk ederek kesilirse onun eti yenmez.

Avrupa’da olduğu gibi, acı çekmesin diye bir hayvanı kesmeden önce öldürürlerse onun da eti yenmez. Öldükten sonra kesilen hayvan lâşe olur.

Kan İslâm dininde necistir, yenilmez. Avrupalılar yer.

Türkiye’ye yıllardan beri domuz eti sokuluyor. Eskiden, parça halinde domuz eti ithal edilemiyordu. Yurda sokulacak domuzların bütün olması (karkas halinde) gerekiyordu. Sonra ithalatçıların menfaati için bu şart kaldırıldı, parça halinde de getirilebiliyor.

Yine yıllardan beri öz vatanımızda domuz çiftlikleri kuruldu. Domuz bir batında on ikiye kadar yavru yapabilen doğurgan bir hayvandır. Beslenmesi de çok kolaydır. Dışkı bile yer ve kısa zamanda semirir, tevekkeli atalarımız “domuz gibi…” dememişler.

Amerika’dan her yıl gemiler dolusu domuz yağı ithal edilmektedir.

İktidar en son bir karar aldı, bundan sonra kasaplarda at ve domuz eti de alenen satılacakmış. Öyle ya, domuzsuz medeniyet ve ilerleme olmaz.

Birtakım lüks semtlerin marketlerinde artık açık olarak ve iftiharla domuz eti satılıyor, et reyonlarında “Burada domuz eti bulunur” diye yazılıyor. Çağdaş, ilerici, sekürlerleşmiş vatandaşlar bu etleri tüketiyor.

Güney Afrika’da yayınlanan The Muslim Digest dergisinde margarin ve et ilanları görürdüm. Firmalar üretimlerinin helal olduğunu belirtir, birtakım İslâmî fetva kurumlarından aldıkları belgeler de yayınlanırdı. Bizde de böyle helal et, tavuk, sucuk, margarin yapan firmalar kurulmalı ve bunlar Müslüman halka garanti vermelidir.

Gittiniz, bir yerden İslâmî usulle kesilmiş helal tavuk veya et aldınız. Firma size bunun yüzde yüz helal olduğunu garanti etmelidir. Noter vasıtasıyla yapılmış bir tahlilde ve araştırmada haram olduğu meydana çıkarsa firmanın çok yüklü tazminat ödemeyi kabul etmesi gerekir.

Bazılarını aldatmışlar, uyutmuşlar, domuz etinin çok pahalı, çok lüks olduğuna inandırmışlar. Yalandır… Domuz eti, en ucuz, en kalitesiz ettir. Bir kere domuz, yukarıda bahsettiğim gibi, çok yavru yapar.

Sanki yavru makinasıdır. İkincisi pislik dahil her şeyle beslenebilir. Avrupa’da yaşarken Hannover’de bu işlerin uzmanı bir Alman öğretim üyesi ile görüşmüştüm, bana “Domuz eti en ucuz ve en kalitesiz ettir” demişti.

Evet para kazanmak için, halkı çağdaşlaştırmak için birtakım adamlar Türkiye’yi gizli ve sinsi yollarla domuzla, domuz eti ve yağıyla doldurmuşlardır.

İslâm dinine ve dindar Müslümanlara düşman bir gazetede zaman zaman domuz eti konusunda ateşli yayınlar yapılır. Halkımızın beslenme meselesinin ancak domuz eti ve yağı tüketmekle halledileceği iddia edilir.

Birkaç yıl önce İzmir’de bir kitap basılmıştı. Resimliydi, domuz çiftliklerini ve domuz üretimini göstererek Müslümanları uyarıyordu.

Tez elden domuz eti, domuz yağı, ithal edilen domuz etleri, domuz çiftlikleri, dine aykırı tavuk kesimleri ve bunlara benzer konularda çok ciddî, çok kaliteli, çok inandırıcı bir broşür çıkartılmalı, milyonlarca nüsha basılmalı ve halka dağıtılmalıdır.

Yazımın başında bahsettiğim ilahiyat profesörü dostumun beyanından sonra tavuk eti almıyorum. İslâmî usullere göre kesen, kuru şekilde yolan bir yer bulursam gidip oradan alırım, yoksa yemem.

Marketlerden kıyma da almıyorum.

Parça halinde et alıyorum, evde kıyma yapılıyor.

Gıda maddeleri ve bilhassa et mâmülleri konusunda devletin, belediyelerin bir sürü kanunu, talimatnâmesi, nizamnâmesi bulunuyor. Eyvallah… Lakin bunlara, uygulamada yüzde yüz uyuluyor mu?

Her yıl yurdumuza sokulan muazzam miktardaki domuz eti ne oluyor? Bu etler kimlere yediriliyor?

Bir Hıristiyan, bir ateist, bir inançsız canı istiyorsa domuz da yiyebilir, lâşe de. Madem ki, laiklik var, ona karışamayız. Lakin Müslüman halka domuz eti ve domuz yağı yedirmeye kimsenin hakkı yoktur. Böyle bir şey vahim bir insan hakları ihlali olur.

Müslümanların çok büyük laboratuvarlar kurarak piyasayı kontrol etmeleri gerekiyor. Böyle laboratuvarları hangi cemaatler kuracaktır? Bu gibi tesisler yüz binlerce dolarlık cihaz ve âlet gerektirir. Bu parayı kimler verecektir?

Camiye yardım camiye yardım… Cemaate yardım cemaate yardım… Kur’an kursuna yardım… Meşrutaya yardım… Efendi hazretlerine para… Her yıl böyle taleplerle milyarlarca dolar toplanıyor. Bu milyarlarca dolardan bir milyon dolar ayırıp böyle bir laboratuvar kurulması elzem (en lüzumlu) bir hizmet değil midir? Bu gibi hizmetler niçin yapılmıyor?

1960’lı yılların sonlarında BUGÜN gazetesinde Müslümanların bir anonim şirket kurarak gıda sahasına el atmalarını tavsiye ve teşvik eden bir yazı yayınlamıştım. Ben bu işe karışmam, sadece kurulmasını istiyorum demiştim. “Helal Şirketi” adıyla kuruldu… Sonra ne oldu? İflas etti. Yazıklar olsun! Almanya’dan, şuradan buradan temiz Müslümanlar paralar gönderdiler, ortak oldular, sonunda hava aldılar. Bendeniz de bir iki hisse almıştım. Okuyucularıma, Müslümanlara karşı mahcup ve rezil oldum.

Almanya’dan, Avrupa’dan toplanan paralarla son on-onbeş sene içinde birtakım yeşil holdingler kuruldu ve bunlar battı. Yaşasaydılar ve bunlardan biri et üzerine iş yapsaydı ne iyi olurdu.

Bendeniz, İslâmî usulle kesilmiş pahalı helâl tavuk etini, sıcak suda murdar edildikten sonra tüyleri yolunan ucuz etlere tercih ederim ve birincisine daha fazla parayı seve seve öderim. Bunu niçin gerçekleştirmiyoruz?

Artık Müslümanların hepsine güvenmiyorum. Adamın sakalı göbeğinde, beş vakit namaz kılıyor, karısı kızı tesettürlü, Şeriat diyor, Tarikat diyor başka bir şey demiyor ve sahibi bulunduğu tavuk kesimi yerinde tavukların boynu birkaç damla kan çıkacak şekilde yalap şalap kesildikten sonra, içleri dolu olduğu halde sıcak suya atılıyor… Ben böyle dindarı ne yapayım? 07 Eylül 2005