Her Yer Karanlık
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Şubat 2019
Cumartesi
Ah Fukuyama, ah Fukuyama!.. Hani tarih bitmişti, hani bundan sonra tam demokrasi gelecek, dünya güllük gülistanlık olacak, insanlık selamet ve sıhhat bulacaktı…Tam tersine oldu. Huzur, barış, güvenlik her geçen gün hızla bozuluyor. Dünyanın sanki çivisi çıktı.
Yurtta ve cihanda ne kadar kötü şeyler oluyor. Savaş, kan, ateş; fitne, fesat, nifak, şikak; yüz milyonlarca insan aç, perişan, sürgünde, acı içinde. Adaletsizlik, merhametsizlik, zulüm, zulüm, zulüm.
Hangisinden başlayayım?
Tarihin büyük faciaları vardır. Attila’nın dehşetli savletleri, Çingiz’in ve ardından Hülâgû’nun İslâm dünyasını ezmesi, Beyazların Amerika yerlilerini kırması gibi. İşte onlardan birini şu anda Filistin’de yaşıyoruz.
1948’de elli devletin imzasıyla Birleşmiş Milletler teşkilatıYahudilere bir vatan kazandırdı, bir devlet kazandırdı. Peki, onların bu vatanı boş muydu? Değildi, adı üstünde Filistin’di, orada Müslüman ve Hıristiyan Filistinli Araplar yaşıyordu. Aradan elli üç sene geçti ve tarihin bu pürüzü ve ârızası hâlâ halledilemedi. Akıl saati 1948’de durmuş olan Şaron, bu meseleyi orduyla, kaba kuvvetle, kıyımla, etnik temizleme ile halletmeye çalışıyor. Ben hüküm vermeyeyim, aklı başında nice Yahudi bile Şaron’a muhalefet ediyor. Bu gidişle Filistin-İsrail ihtilâfı önce bir Ortadoğu yangınına, sonra korkunç bir Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açabilir.
İslâm ülkesi Afganistan işgal altında. Bazıları oraya barış ve medeniyet geldiğini iddia ediyor. Nasıl ve neyle gelmiş? Sinemalar açılmış, bazı kadınlar açılmış, müzik çalınıyormuş…Aaa, medeniyet bunlar mıymış? Ekmek yok, ev yok; ziraat, ticaret, iktisadî faaliyetler çökmüş, güvenlik yok, ülke yeniden eski Kuzey İttifakı çetelerinin kontrolu altına girmiş; bir şehirden ötekine giderken bir sürü kontrol noktasında durdurulup baç toplanıyor… Ve Afganistan Taliban’dan kurtulmuş, uygar olmuş!..
İslâm dünyasında, Filistin faciası ile ilgili timsah gözyaşları dökülüyor. İsrail çekilmeliymiş, İsrail kan akıtmaktan vazgeçmeliymiş, İsrail artık barış yapmalıymış… Bu gibi lâfların hepsi de göz boyama edebiyatıdır. Bizim başbakanımız da böyle konuştu. Fiiliyata, işe gelince İsrail’e bir katrrilyon liralık bir tank tamiri işi verildi. Yahudi devletinin, Şaron iktidarının paraya ihtiyacı var!
İslâm dünyasının büyük devletlerinden Pakistan’ın da işi zor. General Müşerref iktidarda kalmak için halkoylamasına gidiyor. Kazanır mı dersiniz. Kazanır, kazanır… Pakistan ile Hindistan’ın araları gergin. Pakistan tarafından nükleer silâh kullanma tehdidi yapıldı. Bir milyar nüfuslu bir dev, yüz milyon nüfuslu bir komşusuna saldırırsa, zayıf taraf bıçak kemiğe dayanınca ne yapacak? Elindeki atom silahlarını kullanacak. Çernobil’deki nükleer enerji santralinde bir kaza olmuştu, insanlık onun zararlı neticelerini hâlâ temizleyemedi. Hint yarımadasındaki bir atom savaşı bütün dünyayı, tüm insanlığı yakmaya, perişan etmeye yeter de artar.
Çeçenistan’daki facia sürüp duruyor. İnsanlık alemi Çeçenleri unuttu. Kan ve gözyaşı dökülüyor o ülkede. Rusya eziyor, Amerika görmezlikten geliyor, İslâm dünyası duygusuz. Çeçenler küçük bir millet. Bu gidişle kırıla kırıla bitecekler. Lâkin Allah zalimleri sevmez. Zalimlere bir sille vurur, bir daha bellerini doğrultamazlar.
Türkiyemizde büyük ve genel bir kirlilik var. Bir türlü beklenen temizlik yapılamıyor. Aksine kirlilik daha da artıyor. Birtakım organize çeteler ülkemizin, halkımızın, devletimizin kanını, iliğini emiyor.
Hepsini kasdetmiyorum ama bir kısım büyük medya çok kötü yoldadır. Medya patronları borsada oynamak, devlet ihaleleri almak istiyor. Ellerinde ülkenin birinci gücü vardır. Siyasete, devlet işlerine, her şeye karışıyorlar. Yıllar önce bir yedek parça dükkanı sahibi olan bir medya patronu şu anda ülkenin en zengin kişisi olmuştur. Türkiye bu gidişle bir demokrasi olmaktan çıkacak, bir medya-krasi haline gelecektir. En cerbezeli yazarlar bile patronlarını tenkit edemiyor. Tabiî edemezler, hele bir etsinler, kapı önüne atılıverirler.
Milletvekilleri genelde parti başkanlarının, parti disiplininin kölesi ve robotu durumundadır. Cumhurbaşkanının anti-demokratik ve sakıncalı bularak geri çevirdiği tasarıları Meclis hiç değişiklik yapmadan aynen Köşk’e iade etmektedir.
Demokrasiden yana, halkın, ülkenin, devletin menfaatlerinden yana olduğu için Cumhurbaşkanının yetkileri kısılmak istenmekte, vazife süresinin azaltılmasına gidilmektedir.
Aslen Romanyalı, bir Türkle evlenmiş, üç çocuk annesi bir kadın Şile’de iki devlet memuru tarafından saçlarından sürüklenerek otele atılmış, sabaha kadar bin çeşit işkence ile tecavüze uğramış, vicdana sığmaz işkencelere mâruz bırakılmıştır. Kadın ağlıyor, feryat ediyor, kendini yerden yere atıyor…Her gün kapkaç hadiseleri, banka soygunları, cinayeler, rezaletler, intiharlar. Satanistlerin âyinleri, Dr. Moon tarikatının faaliyetleri; para verilerek Protestan yapılan otuz bin vatandaş; İlâhiyat fakülteleri, İmam-Hatip okulları önünde ağlaşan başörtülü kızlar, onlara ve bekleşen annelerine “Siz kendinizi bir b.. mu sanıyorsunuz?” diye küfreden bir kolluk âmiri…
Velhasıl her yer karanlık, her yerden pis kokular geliyor, rüşvet, talan, haksızlık yaygın.
Porno filmi seyreden aşırı reformcu bir İlâhiyatçı…
Türkiye batmış, bitmiş, bazıları yine de soymaya, sömürmeye, yüzde on komisyon almaya, dalavere yapmaya, hortumlamaya, talana, haram yemeye devam ediyor. Vaz geçmezler. Yarın öleceklerini bilseler yine de uygunsuzluk yaparlar.
Halk ne yapacağını şaşırmış. Zaten kafalar karışık. Biraz da televizyon seyredince büsbütün afyonlanıyor yığınlar.
Ülkenin en güçlü lobisi olan Sabataycılar da çok endişeli. Babalarının çiftliği bir gün ellerinden gider mi acaba? Koyun can, kasap et derdinde. Dönmelerin cumhurbaşkanlık ve başbakanlık için on kadar adayları var. Aman çiftlik ellerinden çıkmasın. 14 Nisan 2002