Herkes Üzüntülü ve Tedirgin Türkiye Nereye Gidiyor?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 24 Aralık 2018
Sokakta tanımadığım kimseler selâm veriyorlar, yol üstü bazen hal hatır soruyoruz, birkaç çift lâf ediyoruz. Şu son günlerde herkes aynı soruyu yöneltiyor: “Türkiye nereye gidiyor? Bu memleketin hali ne olacak?” Herkes endişeli, herkes tedirgin, herkes kederli ve öfkeli…
Gazeteler yazdı, ağzı süt kokan bir genç lisede kendisini disiplin kuruluna veren İngilizce öğretmenini bacağından vurmuş. Yavrucak yine çok insaflı ve merhametliymiş, kalbinden ya da beyninden vursaydı…
Biliyorsunuz mafyanın, yeraltı dünyasının kuralları vardır. İhtar mahiyetinde adamı önce bacaklarından kurşunlarlar, uyanmazsa ve kendini toparlamazsa bir dahaki sefere beyninden yahut kalbinden vururlar. Eskiden kural başkaymış:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdîr,
Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötektir…
Eskiden insanlar daha merhametli, daha insaflıymış. Şimdi öyle değil. Onbeş yaşındaki velet nereden buluyorsa, tabancayı alıyor ve çat çat vurup yere seriyor.
Hocasını öldürmediği, sadece bacağından vurduğu için çocukcağıza tolerans ödülü verilmesi gerekir.
Bir herif para karşılığında yabancı erkeklerle yatmayan karısının burnunu kesmiş ve sokağa atmış… Memleket nereye gidiyor?
Çok önemli resmî bir kurumda bürokrat olan bir zat dışarıdan fahişe getirip fuhuş sektöründe “hizmet veren” bir çeteye dahilmiş.Hatta kolayca çalışabilmesi için çete mensuplarından birine soyadını vermiş. Resmî kurumun ismini vermiyorum… Çok önemli bir kurum. İsim verip de başımı belâya sokamam…Memleket nereye gidiyor?
Bir bakanlık arıcılığın gelişmesi, bal üretiminin çoğalması için teşvik kredileri dağıtmış, bin kadar kooperatif bundan yararlanmış. Sonra bir ihbar üzerine müfettişler harekete geçmiş, bazı kooperatiflerin adreslerine gitmişler ev çıkmış… Memleket nereye gidiyor?
Gazeteleri açın, televizyonları seyredin hep iç karartıcı kötü haberler var. Yolsuzluklar, cinayetler, tecavüzler, merhametsizlikler, hıyanetler, haram yemeler… Böyle şeyler her zaman olur ama zamanımızda çok yaygın ve yoğun hale geldi. Bir toplumda % 1 hırsızlık olursa buna tahammül edilir, hırsızlık genelleşirse durum çok kötü demektir.
New York’ta Bangladeş kökenli bir taksi şoförünün otomobilinde bir paket içinde pırlantalı kıymetli yüzükler unutulmuş.Şoför bunları bulunca sahibini aramış taramış mücevherleri iade etmiş. Bahşiş falan da kabul etmemiş. Sadece arama tarama masrafı ve işten kaybettiği vakit için yüz dolar almış. İnsanın içini aydınlatan güzel bir haber. Türkiye’de olmamış, Amerika’da olmuş.
Eskiden gazetelerde okurduk. Bir çocuk yerde bir cüzdan buluyor, alıyor, karakolda polis amcalara veriyor, onlar da içindeki adresten sahibine ulaştırıyorlar, adamcağız seviniyor, çocuğa az veya çok bir harçlık veriyor, okulda bir tören yapılıyor, yavrucak ödüllendiriliyor. Bazıları heyecanlanıp sümük salya ağlıyor. Aslında yerde bulunan bir cüzdanın sahibine ulaştırılması bir erdem değildir. Çok normal bir hâdisedir. Böyle bir şeye ödül verilmez ama bizde veriliyordu. Veriliyordu diyorum çünkü artık böyle haberler de duymuyoruz…
Çok üzüntülü ve sıkıntılıyım. Bu memleketi, bu halkı, bu devleti bugünkü hale düşürenlere sövüp sayıyorum, beddua ediyorum. Lanet etmiyorum, lanet çok ağır bir şey, onu ağzıma almaktan korkarım.
Peki Türkiye nasıl kurtulur? Gerçek bir demokrasiyle mi? Bu konuda da fazla ümitli değilim. Biz gerçeği olsun, sahtesi olsun demokrasinin canına okumasını biliriz.
Galiba son çıkar yol ülkenin başına çok adaletli, çok faziletli, yüksek ahlâklı, gayet karakterli, son derece inançlı, parayı hiç sevmeyen zâhid ve derviş otoriter bir zatın geçmesi. Sert hareket edecek fakat adaletten ayrılmayacak.
İnternette hoşuma giden bir haber okudum, başlığı şu:
Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye) bir kampanya başlatmış, soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan deniz kaplumbağalarını korumak ve yaşatmak için halkın ilgisini ve desteğini bekliyorlarmış. Şimdiye kadar yüz deniz kaplumbağası evlat edinilmiş. Yavru deniz kaplumbağası evlât edinmek isteyenlerin WWF-Türkiye’nin “wwf.org.tr” adresinden ulaşabilecekleri web sayfasında bulunan “Bir Deniz Kaplumbağası Evlat Edinin” başlıklı formu doldurarak ya da 0212/528 20 30 numaralı telefonu arayarak, 10 YTL karşılığında deniz kaplumbağası evlat edinebilecekleri bildirilmektedir.
Ben kendim otuz lira göndererek üç deniz kaplumbağasına yardımcı olacağım, çevremdeki yakın dostlarımdan da para toplayacağım ve adı geçen vakfa göndereceğim. Okuyucularımdan durumu müsait olanların bu kampanyaya katılmalarını rica ediyorum.
On lira nedir ki? Unutmayalım, o kaplumbağaların bir
vardır. Senin bu keremini, cömertliğini, merhametini kat kat mükâfatlandırır.
Bir okuyucumdan aşağıdaki notu aldım. Aynen yayınlayarak muhterem Belediye Başkanı Kadir Topbaş beyefendinin ve ilgililerin dikkat nazarlarına sunuyorum:
“İstanbul Belediyesi’ne bağlı Park ve Bahçeler Müdürlüğü ağaç budama ekipleri ellerine aldıkları elektrikli testereler ile -ağacın cinsine falan bakmadan- ana caddelerde, meydanlarda, cami avlularında bulunan ağaçları rastgele budamaktadırlar.Bu budama bir ağaç katliamına dönüşmüştür. Beyaz Masa’yı, Fatih Belediyesi’ni, Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nü aradım, fakat cevap ve netice alamadım. Sizin bu konudaki hassasiyetinizi bildiğim için, konuyu sütununuzda dile getireceğinizi, ilgilileri ve sorumluları uyaracağınızı ümit etmekteyim. Hürmetlerimle…” Ahmet KARAKİPRİK.
1’inci Örnek: Aksaray Murat Paşa Camii’nin avlusunda bulunan ardıç ağaçlarının tepeleri kesilmiş, bir daha dal yaprak vermezler.
2’nci Örnek: Millet Caddesi’ndeki çınar ağaçları 2006 yılında tepe dalları kesildiği için iki ay geç yaprak verdi.
3’üncü Örnek: Dolmabahçe Sarayı girişindeki çınar ağaçlarının tepe dalları kesildiği için yapraklarını döktükleri zaman görüntüleri çok çirkin oluyor.
4’üncü Örnek: Sultanahmet Meydanı’ndaki ağaçlar estetiğe aykırı şekilde rastgele kesiliyor, budanıyor. (Telefonum: 0532 486 77 44)
Kimseyi üzmek ve kırmak istemem ama okuyucumun yukarıdaki uyarı ve tenkidi son derece haklıdır. Geçen sene Sultanahmet Parkı’nın Divanyolu Caddesi’ne yakın bir yerindeki tarihi ulu çınar ağacının yere paralel şiir gibi güzel iki uzun dalı hoyratça kesilmiş ve canım ağaç cascavlak bırakılmıştı. Önünden her geçişimde (evim Sultanahmet’te olduğu için çok sık geçiyorum oradan…)o güzelim ağacı o hale getirenlere okuyor üflüyorum.
Ağaçlar rastgele budanmaz. Bu işin de kuralları vardır. Budama bir uzmanlık meselesidir. Sayın Belediye ilgilileri bizim itirazlarımızı yersiz ve haksız bulursa bir bilirkişi heyetine gidelim ve onun vereceği hükme râzı olalım.
Allah aşkına şu ağaç budama işi zamanında yapılsın, usûl ve kuralına göre yapılsın, ağaçların sağlığı ve güzelliği ile oynanmasın. İlgililere ve sorumlulara saygılarımı sunuyorum… 24 Ekim 2009