Heybeliada Ruhban Okulu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Çarşamba
Bakanlarımızdan biri, Heybeliada’daki kapatılmış Rum İlahiyat Mektebinin yeniden açılması konusunda “Müslümanlar Hollanda’da İslâm Üniversitesi açıyorlar da, Heybeliada’da Ortodoks İlahiyat Okulu niçin açılmasın?..” mealinde konuşmuş.
Mesele bu kadar basit değildir. Konuyu bütünüyle incelemek gerekir. Madde madde yazıyorum:
1. Hollanda demokrat, insan haklarına ve hürriyetine bağlı, bilhassa din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetini vatandaşlarına ve yabancılara yüzde yüz sağlamış, medenî, dengeli, tarihî devamlılık çizgisinde bir ülkedir. Orada Müslümanların İslâm Üniversitesi açmalarına izin verilmiştir. Türkiyeli Müslümanlar kendi öz vatanlarında böyle özel bir üniversite açabilirler mi? Açamazlar, onlara bu konuda izin verilmez. Türkiye derin devletinin elinden gelse Hollanda’daki İslâm Üniversitesi’ni hemen kapattırır.
2. Hollanda’da din ve devlet barışıktır, bu iki güç uyum içinde işbirliği yapmaktadır. Türkiye’de ise din ve devlet arasında zıddiyet ve çekişme vardır. Hollanda’nın aksine Türkiye’de din hürriyeti çok kısıtlanmıştır. Dünyanın bütün medenî, demokrat, hukukun üstünlüğü prensibini esas alarak kabul etmiş ülkelerinde dindar Müslüman kızlar başları örtülü olarak üniversitelere devam edebiliyorlar ama bizde edemiyorlar. Binaenaleyh Hollanda ile Türkiye’yi din hürriyeti, özel din üniversitesi açmak gibi konularda bir tutmak eskilerin kıyas maalfarik dedikleri bâtıl bir kıyaslamadır. Her iki ülkedeki şartlar eşit ve paralel değildir.
3. Gelelim Yunanistan’a: Batı komşumuz Yunanistan genişlemeci bir siyaset takip etmektedir. Bir kısım topraklarımızda gözü vardır. İyonya’yı istemektedir, Pontus’u istemektedir. İstanbul’a, Marmara bölgemize göz dikmiştir. Nasıl olur böyle bir iş, oralarda bir tek Rum bile yaşamıyor demeyiniz. Haçlılar beş-altıyüz sene geçtikten sonra Endülüs’ü yıktılar ve o ülkeyi yeniden Hıristiyan yaptılar. Yunanistan’ın megali ideası vardır. Şu anda İstanbul’da iki bin kadar Rum kaldığı söyleniyor ama 6/7 Eylül hadiselerinden sonra İstanbul’dan kaçırılan Rumların geri dönmesi için planlar, programlar yapılıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Türkiye AB’ye girince elbette olabilir. İstanbul’dan kaçan, malları mülkleri burada kalan Rumlar, onların çocukları, torunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne müracaat eder ve lehlerine kararlar çıkartabilirler. İstanbul tarihî suriçine ileride uygun bir zamanda eski İstanbul Rumlarının tekrar yerleştirilmesine dair bazı gizli protokoller yapılmış olduğuna dair rivayetler duyuyorum.
4. Yunanistan’da din ve devlet münasebetleri bizdekine hiç benzemez. Orada din ve devlet içiçedir. Orada din ve devlet kavgası, çekişmesi yoktur. Yunanistan’da da bir Sabataycı azınlık vardır ama bizdeki kadar güçlü değildir. Yunan devleti, Yunan Ortodoks kilisesi, Yunan milliyetçileri, Yunan megali ideası içiçedir, anlaşmış ve uzlaşmış vaziyettedir. Yunanistan’ın en büyük gücü bu konudadır. Türkiye’de ise bitmez tükenmez, müzmin bir din-devlet kavgası sürüp durmaktadır.
5. Ondokuzuncu asırda, yirminci asrın başlarında Osmanlı imparatorluğundaki yüzlerce misyoner okulu Türkiye’yi parçalamak için sinsice çalışmıştır. Osmanlı devletinin parçalanmasında büyük rolü Robert Kolej oynamıştır. Misyoner okulları bu ülkenin çocuklarını okutmak, tahsilli kılmak gibi insanî bir gaye ile kurulmamışlardı. Anadolu’yu yeniden bir Hıristiyan yurdu yapmak, Osmanlı devletinin vatandaşı Hıristiyanlara milliyetçilik ve bağımsızlık duygusu ve şuuru aşılamak için çalışmışlardır. Anadolu Rumlarının ve Ermenilerinin başlarına gelen felâketlerin sebebi bu okullardır. İnsaflı Ermeniler ve Rumlar bunu kabul ediyorlar.
6. Ülkemiz son yıllarda sinsi bir Haçlı saldırısına maruz bulunmaktadır. Doğu sınırlarımızda, Güneydoğu Anadolu’da, Akdeniz, Ege sahillerinde, Samsun’la Hopa arasında, Marmara bölgesinde yabancılar arazi, mülk alıyorlar. Alanya’da şu anda on bine yakın yabancı yaşamaktadır ve hükümetimizden kilise yapmak izni kopartmışlardır. Türkiye’den tarla, bahçe, ev satın alan yabancıların hangileri Ermeni ve Rum’dur? Bu hususta elimizde sağlam bilgiler var mıdır?
7. Fener’deki Ortodoks Rum Patrikliği, Heybeliada’daki Ruhban Okulunu tekrar açtırmak için niçin bu kadar ısrarla, azimle çalışmaktadır? Böyle okullar pekalâ Yunanistan’da vardır, yenileri de orada açılabilir. Heybeliada’da Ruhban okulunun tekrar açılmasını istemek emellerinin ardında “Bu topraklar eskiden Bizans’ındı, Elenliğindi, ileride yine bizim olacaktır…” fikri vardır.
8. Müslümanlar, İslâm devletleri, bilhassa Osmanlı devleti Hıristiyanlara ve Yahudilere din hürriyeti vermiş; onların kendi kimliklerini, kültürlerini, kişiliklerini korumalarına imkan tanımıştır. Hıristiyanlar ise tarihte böyle bir toleransa sahip olmamışlardır.
9. Maalesef Türkiye’mizde halkımızın bir kısmının dinî inançları, kasıtlı ve planlı olarak zayıflatılmış bulunuyor. Anadolu’da, din turizmi bahanesi ile Hıristiyan merkezleri kuran zihniyet, yurt dışında kalan islâmî merkezlerle gereği gibi ilgilenmiyor. Batı Trakya deyip duruyoruz. 1970’lere kadar Batı Trakya Türkleri arasında İslâm dininin büyük tesiri ve nüfuzu vardı. Ankara Sabataycıları orada İslâm’a, dindarlığa karşı sinsî bir savaş açtılar. Komünist rejimler yıkıldıktan sonra Bulgaristan’a, Romanya’ya, Türkiye’den giden birtakım idealist Müslüman hocalar maalesef Türkiye dışişleri temsilcilerinin sabotajlarına, baskılarına maruz kalmışlar, bazıları hudut harici edilmiştir.
Netice olarak şunu söylemek isterim: Türkiye Müslümanlarına uluslararası standartlar seviyesinde din, inanç, inandığı gibi yaşamak hakları ve hürriyetleri sağlanmadıkça yabancılara ve başka dinlere alabildiğine hürriyet verilmesi yanlış olur. Hürriyeti önce kendi vatandaşına, ülkendeki çoğunluğa sağla, ondan sonra azınlıklar ve yabancılara.
Ankara’da işbaşında seçimle başa geçmiş bir hükümet bulunuyor. Peki bu hükümet gerçekten iktidar mıdır? Bu soruya müsbet cevap vermek güçtür. Birkaç ay önce bir bakanın gazetelerde bir beyanı çıktı: “Davul bizde ama tokmak başkalarının elinde…” dedi.
Çelik Gülersoy’un Mine Kırıkkanat’a söylediği sözü tekrar ediyorum: “Mine Hanım, bu İstanbul’u bize bırakmazlar…” Çelik Bey kültürlü, tahsilli, medenî bir Türkiyeliydi. Elbette bir bildiği vardı ki, böyle konuşmuştu.
Haçlılar, emperyalistler Türkiye’nin bugünkü topraklarını bize çok görüyorlar. Türkiye’ye Rum, Ermeni, Hıristiyan nüfus getirmek istiyorlar. İstanbul’a eski İstanbul Rumlarını yeniden iskan etmek istiyorlar. “Aaaa benim bunlardan haberim yok!..” A beyim, senin bunlardan haberin yok diye böyle şeylerin olmadığını mı sanıyorsun?
Heybeliada Rum Ruhban Okulunu açmakla iş bitmez. Gücün varsa, cesaretin varsa önce Türkiye Müslümanlarına temel hak ve hürriyetleri sağla, ondan sonra Ruhban Okulu’ndan bahset. 04 Eylül 2003