Perşembe

Sovyetler Birliği çöktükten sonra Amerika dünyanın tek süper gücü olmuştu. Kudretinin zirvesindeydi. Geniş bir ülke, kalabalık bir nüfus, maddî zenginlik, 2500 üniversite, büyük imkânlar; ilim, fen, araştırma… Lakin bir gün gelecek o da çökecekti. Çünkü insanlar gibi dünya saltanatları ve hakimiyetleri de fânidir. Bu dünya Roma imparatoruğuna, Osmanlı devletine kalmamıştı; Amerika’ya da kalmayacaktı.

Amerikan idarecileri ve halkı kendilerine çok güveniyor, üstünlüklerinin ebediyete kadar süreceğini sanıyorlardı. Lakin 11 Eylül 2001 tarihinde büyük bir şaşkınlık içinde kaldılar. Korsanlar tarafından kaçırılan dört yolcu uçağı Amerikan efsanesini yıkmaya yetmişti.

Bazı hafif akıllılar o gün olup bitenleri sadece terörizme bağlıyor, meselenin diğer boyutlarını düşünmüyor, araştırmıyor.

O gün kaçırılan dört uçaktan üçü hedeflerini vurdu. Peki o uçakları kaçıranların iradelerinin üzerinde hangi İrade ABD’yi böyle bir felakete uğratmıştır?

ABD, Franz Fanon’un tâbiriyle “Dünya lânetlilerinin” ahına mı uğramıştı?

Kendi sınırları içinde, suçu kesinlikle isbat edilmemiş zanlıları cezalandırmayan Amerika; terörist saldırıların faili olduğuna ve onların gerçekleşmesini desteklediğine dair elde hiçbir delil bulunmamasına rağmen Bin Ladin’i hemen suçlu ilan etti ve Texas külhanilerinin ağzıyla “Ölü veya diri istiyorum” tehdidini savurdu. Zamanımızda savaş esirlerinin bile Cenevre anlaşmalarıyla tesbit edilmiş hakları vardır. Demokrasi, medeniyet, insanlık denilince aklâ âdil yargı gelir. Bin Ladin suçluysa, suçu delilli, isbatlı ortaya konulur ve ondan sonra uluslararası hukuk kuralları içinde yakalanmasına çalışılır.

ABD’nin işi gerçekten zor. Bin Ladin dolayısıyla değil, Texaslı Bush ibn Bush dolayısıyla.

Korsanlar, teröristler elbette hukuka, adalete, hikmete riayet etmezler. Onlardan böyle bir şey beklemek ahmaklık olur.

Lakin ABD gibi bir süper devletin adalet, hukuk ve hikmet yolundan sapması hem kendisi, hem de insanlık için felaket olur.

Hikmet (bilgelik)… Bu kelime ve kavram hemen hemen hiç kullanılmıyor. Halbuki günlük hayatta, devlet idaresinde, bütün işlerde dirlik ve düzen olması için mutlaka hikmet gerekir. Hitler hikmetli olsaydı ikinci dünya savaşı çıkar mıydı?

ABD’de para ve maddî zenginlik var, ilim ve teknik üstünlük var, büyük bir ordu var, nice takdire şayan vasıflar ve üstünlükler var ama bunlarla orantılı yeteri kadar hikmet yok. Hikmet olmayınca da ötekilerin kıymeti çok azalıyor, bazen hiçbir işe yaramıyorlar.

New York’a ve Pentagon’a yapılan saldırıları keşfedemeyen CIA ve FBI, Bin Ladin’i ne kadar çabuk ve kolay suçlu ilan ediverdi.

ABD idarecilerinde hikmet olsaydı, dünyada bu kadar fitne, fesat, nifak, şikak, zulüm, haksızlık, kan, ateş, gözyaşı, sefalet olmazdı.

ABD, dünyanın en büyük silah üreticisi ve satıcısıdır.

ABD kendi menfaatleri uğrunda başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde apaçık zulüm ve haksızlık yapmaktadır.

Bu zulüm ve haksızlıkların cezası olarak da terörizm ve uyuşturucu felaketine mâruzdur.

ABD kendi sınırları içinde vatandaşların eşitliği prensibini koymuştur ama orada uygulamada Yahudiler ve diğer bazı etnik kökenliler daha eşittir.

ABD paralarının ve pullarının üzerine “Biz Allah’a güveniyoruz” diye yazmıştır ama Üçüncü Dünya’ya olan muamelesinde Allah’ın emir ve yasaklarına uymamaktadır.

ABD nüfusunun çoğunluğu Hıristiyandır, orada Hıristiyan kültürü hakimdir ama İsa Mesih bir vadide, onlar bambaşka bir vadidedir.

ABD’de küçük bir çocuk, yanlış tedavi veya bozuk bir ilaç yüzünden ölse veya sakat kalsa yargı milyonlarca dolar tazminata hükm eder ama aynı ABD Irak’ta yüzbinlerce çocuğun gıdasızlıktan ve ilaçsızlıktan ölmesine yol açan saldırılar yapar, boykotlar koyar.

ABD süper devlettir, hangi başka bir devlet ABD’ye bir fiske vurabilir, herhangi bir Amerikan şehrine bir füze atabilir? ABD güçlü ordusuyla ve dehşetli silahlarıyla hasmını perişan eder. Ancak sayıları yirmiyi geçmeyen bir avuç terörist Amerika’yı kalbinden vurdu, itibarını beş paralık etti, kendine olan güvenini sildi attı. ABD, ayakları topraktan bir heykel midir?

Bin Ladin’i Amerika yetiştirdi. Peki Bin Ladin sonradan niçin Amerika’ya bu kadar düşman oldu?

Amerikalıların, ismini paraların ve pulların üzerine yazdıkları Allah yeryüzünde adaletle hareket edilmesini, işlerin hikmetin ışığında görülmesini emrediyor.

Amerikalılar İsa Mesih’in yolundan gidiyorlarsa Üçüncü dünyadaki bir milyardan fazla aç, sefil, “Dünya lânetlisi” halkın yardımına koşmalıdır.

Zararlı olduğu için sigarayı kendi ülkelerinde azaltan, içimini köstekleyen ABD, niçin Üçüncü Dünya ülkelerinde Amerikan sigaralarının satışını birkaç misline çıkartmıştır?

Adalet ve hikmet olmazsa, bütün insanlığa aynı gözle bakılmazsa süper güç olmanın kıymeti kalmaz.

Hazret-i Ömer ne demiş: Dicle kenarında bir kuzuyu kurt kapsa, ilahî Adalet’in bunu Ömer’den soracağından korkarım.

Kendi vatandaşlarına merhametli, yeryüzünün lanetlilerine merhametsiz ve adaletsiz. İşte Amerika’nın en büyük çelişkisi.

Devletler, nizamlar, imperiumlar topla, tüfekle, silahla yıkılmaz kolay kolay. Onları ezilen, kanları dökülen, gözyaşları akan mazlumların ahları ve feryatları yıkar.

İlahî sille ve azap dolaylı yollardan gelir. Vurana değil, vurdurana bakmalı.

Siyonist olmamak şartıyla içinde vasıflı Yahudilerin de bulunacağı bir Hikmet Şurası toplasın Amerika ve onlara sorsun: “İsrail-Filistin ihtilafını âdil şekilde nasıl çözüme kavuşturabiliriz?” Amerika bunu yapabilir mi?

İnsanlığa hikmet ve adaletle muamele etmeyen bir süper güç, kendi hatâları ve günahları yüzünden yıkılmaya mahkumdur. Tarih bir süper güçler, medeniyetler mezarlığıdır. 21 Eylül 2001