Hikmetsizlik
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 04 Şubat 2019
Hikmetin
rehberliği olmazsa siyasî, sosyal, kültürel, iktisadî bütün işler bozulur, dejenere olur. Bugünkü Türkiye’de olduğu gibi. Bizde ne kadar bozukluk varsa, hepsi de hikmetsizlikten ileri gelmektedir. Düzelmeleri de hikmetin ışığına, kılavuzluğuna bağlıdır.
Bir örnek vereyim: Üniversitelerimizde müzmin bir başörtüsü krizi hüküm sürüyor. Dünyanın bütün medenî ülkelerinde Müslüman kız öğrenciler üniversitelere başörtüsü, tesettür kıyafeti ile gidebiliyorlar, sadece Türkiye’de gidemiyorlar. Ukâlânın biri çıkıp
demesin. Tunus’ta demokrasi yoktur, insan hakları yoktur; din, inanç ve inandığı gibi yaşamak hürriyeti yoktur. Orası örnek olarak gösterilemez. İşte biz, bu başörtüsü krizini ve ihtilafını hikmetin ışığında ve kılavuzluğunda kısa zamanda halledebiliriz. Ancak böyle bir şey yasakçıların, tabucuların, zorlamacıların işine gelmez. Ülke işlerini hikmet kontrol ederse onlar biter, yok olur.
1. Dünyanın bütün medenî ülkelerinin üniversitelerinde
böyle bir yasak yoktur.
2. Başörtüsü yasağı, evrensel insan haklarına ve hürriyetlerine aykırıdır.
3. Başörtüsü medenî, çağdaş bir kıyafettir.
4. Başörtüsü sadece Müslümanlara mahsus değildir. Her dinde ve toplumda vardır, kullanılmaktadır.
5. Başörtüsünün siyasal İslâm’ın simgesi olduğu iddiası yersizdir, köksüzdür, gülünç bir bahaneden ibarettir, geçersiz bir gerekçedir.
6. Bu konudaki kriz ve ihtilafı çözmek için bir referandum (halk oylaması) yapılması gerekir.
7. Başörtüsü yasağı, on binlerce gencimizin yüksek tahsil yapma hakkının ihlali mahiyetindedir.
8. Toplumsal barışı, milli uzlaşmayı sağlamak için bu krizin en kısa zamanda akla, mantığa, hukuka, evrensel insan hakları ilkelerine, bilgeliğe, millî menfaatlerimize uygun bir şekilde halledilmesi gerekir.
9. Başörtüsü yasakçılarının, tabucuların, zorlamacıların gerekçeleri havadan sudan şeylerdir, hiç bir ciddiyetleri ve ağırlıkları yoktur.
10. Demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğü sisteminin beşiği olan İngiltere’de, ilkokuldan üniversiteye kadar, kendisi veya ailesi öyle isteyen her Müslüman kız çocuğu okullara veya fakültelere başörtüsü ile gidebilmekte, kendilerine hiçbir güçlük çıkartılmamakta, hattâ yan gözle bile bakılmamaktadır.
Hikmetin ışığında incelendiği taktirde bizdeki, A’dan Z’ye kadar bozuk olan bütün işleri düzeltebilmek için çareler ve çözümler bulunabilir ve bunlar hayata geçirilebilir. Peki, bu memleketteki mazlum ve mağdur Müslümanlar niçin hikmetten yararlanamıyorlar? Çünkü hikmet parayla satın alınabilen bir şey değildir ki, alsınlar ve kullansınlar, yararlansınlar.
Türkiye Müslümanlarının, hikmetlenebilecekleri medreseleri, tekkeleri, tasavvuf müesseseleri, mektepleri, darülfünunları, darülhikmeleri bulunmamaktadır.
Onlarda maalesef medeniyet hikmeti yoktur.
Yıllardan beri başörtüsü krizi sürüyor. Milyonlarca Müslüman feryad u figan ediyor. Peki niçin, bu konuda çeşitli dillerde ciddî, kaliteli yayınlar yapılmıyor?.. Dünyada binlerce üniversite var. Sadece Amerika’da iki bin beş yüz üniversite bulunduğunu yıllarca önce okumuştum.
Bu kitaba, Batı üniversitelerinin kampüslerinde kılınan cuma namazlarıyla, derslere İslâmî elbise ve takkelerle giren Müslüman (Çoğu mühtedi) erkek öğrencilerle ilgili fotoğraflar da ilave edilir. İngiltere ilkokullarında başörtüsü ile okuyabilen küçük kız çocuklarıyla ilgili resim ve bilgi de ilave edilir. İşte Türkiye Müslümanları bunu yapamıyor. Lafa geldi mi, bol bol üretiyoruz. Yazılı ve ciddi metinlere geldi mi bir şey yapamıyoruz. Bizim kültürümüz şifahî (sözlü) bedevî kültürdür.
Başka bir konuya geçeyim:
Düşünebiliyor musunuz bir kere:
Halbuki bu ülkede İslâmî hizmet ve faaliyet yapma bahanesiyle her yıl milyarlarca dolar para toplanıyor. Başbağlar şehidlerinin o paralarda hakları vardı. Müslümanların başını çekenlerin, o feci hadisenin üzerinde durmaları, katilleri tesbit ettirmeleri ve mahkemeye verdirip en ağır cezalara çarptırtmaları gerekirdi. Ülkemizde nice iş parayla halloluyor, çözülüyor. O konuda da gereken para harcanmalıydı.
Müslümanlar birbirinin velisidir. Biz Başbağlar şehidlerine karşı velilik vazifemizi yapamadık. Hep bedeviliğimizden, hikmetsizliğimizden, vasıfsızlığımızdan, medeniyetsizliğimizdendir bu olumsuzluklar.
Memleket, halk, devlet çok kötü durumda. Her biri tek başına ülkeyi batırmaya yetecek bir sürü kötülük ve kriz var. Müslümanların büyük fikir adamları, uzmanları, fikir savcıları, bilgeleri niçin bu konuların üzerine gitmiyor, ciddi kitaplar yazıp çareler ve çözümler teklif etmiyor?
Son otuz sene içinde ülkemizde yeni türeme zenginler peydahlandı. Ellerine para ve servet geçince bunların çoğu ne yapacağını şaşırdı. Son derece lüks ve müzeyyen (süslü) meskenler, yazlıklar, limuzin otomobiller, yatlar, kotralar; Nemrud ve Firavun gibi, hatta onlardan da ileri israf, aşırı tüketim, delice harcamalar.
Türkiye’nin siyasî, sosyal, kültürel bir numaralı gücü olan medya tamamen hikmete, mantığa, ahlaka, fazilete, milli menfaatlere aykırı bir yolda yayın yapmaktadır.
Siyaset feci şekilde kirlenmiştir. Eğitim ve üniversiteler iflas etmiştir.
Akıl almaz yasaklar ve tabular, vicdanlar ve kalemler üzerinde terör uygulamaktadır. Bunlar hikmetle, hikmetli seçkinlerle giderilip düzeltilebilir ancak.
Yazık ki, bizde hikmet yok. Belki birkaç istisnaî hikmetli vardır. Onlar da bir köşede unutulmuş kalmışlar; susmuş ve pusmuşlar. Hikmetsizlik yüzünden işleri bozulmuş, perişan hale düşmüş, varlığı tehlikeye girmiş bir ülke ve toplum görmek isteyenler Türkiye’ye baksınlar. Hikmetsizler eserleriyle övünsünler! 07 Ağustos 2003