Hıristiyanlık Araştırmaları
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Pazar
Hıristiyan dünyasında İslâm dinini ve Müslüman âlemini inceleyen, bu sahada ciddî ve ilmî araştırmalar yapan yüzlerce merkez, enstitü, kürsü mevcuttur. Arapçayı, diğer Müslüman kavimlerin lisanlarını çok iyi bilen binlerce akademisyen, araştırıcı, uzman vardır. İslâm dünyasının her yerine yayılmış onbinlerce Batılı ilim adamı bilgi toplamakta, istihbarat yapmakta, Müslümanların dününü, bugününü, yarınını anlamaya, keşfetmeye çalışmaktadır.
Müsteşrikler içinde on lisan bilen kimseler vardır. Alman profesör Anne Marie Schimmel’in onbeş dil bildiği söyleniyor. Bu ilim adamları büyük kütüphanelerde, mâzisi asırlar ötesine uzanan köklü enstitülerde çalışıyorlar. Arşivleri vardır, imkânları geniştir. Hiçbir şişirme eser yazmaz, paldır küldür araştırma yapmaz. Bazıları garazkâr olsa bile ciddî ve seviyeli çalışırlar.
Bu uzmanlar maddî sıkıntı çekmez. Maaşları, telif ücretleri ile ferih fahur yaşarlar. Amerikalı bir türkolog, ilmî bir dergide çıkan bir araştırması için dört bin dolar ücret almıştır.
Türkiye’de maalesef Hıristiyan dünyasını inceleyen ciddî ve seviyeli bir ilim merkezi yoktur. İbranice, Aramice, Süryanice, Eski Grekçe, Latince bilen ilim adamları da yoktur. Bu konuda ihtisas kütüphaneleri ve arşivleri de bulunmamaktadır.
Nice ilmî ve kültürel konuda olduğu gibi Hıristiyanlık araştırmaları konusunda da acınacak, esef edilecek bir gerilik ve ilkellik içindeyiz.
Avrupa Birliği bir Hıristiyan Birliği’dir. İnanç ve din itibarı ile olmasa bile kültür ve kimlik itibarıyla bütün Avrupalılar Hıristiyandır. Türkiye’yi idare edenler bu birliğe girmek istiyor. Peki bu birliğin esasını, temelini teşkil eden Hıristiyan dini, kültürü ve kimliği nasıl bir şeydir? Türkiye’de bunu bilen yoktur.
Anadolu’muz bir ara Hıristiyan bir ülkeydi. İslâmlaşması, Türkleşmesi bin yıl önce başlamıştır. Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden olan İstanbul’u beş yüz küsur yıl önce fethetmişizdir. Hıristiyan dünyası Anadolu ülkelerindeki emellerinden asla vaz geçmemiştir. Papalık, Amerikan misyoner teşkilâtları, Avrupa’daki diğer Haçlı güçler ve teşekküller Türkiye hakkında neler düşünüyor, neler planlıyor, bunlardan haberimiz yoktur.
Son yıllarda islâmî bir cemaat ile Papalık arasında gizli, esrarlı görüşmeler yapılmıştır. Bunların mahiyeti, içyüzü nedir? Papalık ne istiyor, islâmî cemiyet ne istiyor? İstikbale ait ne gibi protokollar yapılmıştır? İşin içinde para yardımı var mıdır? Bunların bilinmesi gerekmez mi? Bu konularda bilgi toplamak kolay değildir. Uzmanlar, araştırıcılar, ilim adamları gerekir. Enstitüler, kürsüler, merkezler, kütüphaneler, arşivler bulunması gerekir.
18’inci asrın ikinci yarısında Rumeli Hisarı sırtlarında kurulan Amerikan misyoner okulu Robert Kolej’in mahiyetini, hangi gayelerle kurulduğunu, neler yaptığını, imparatorluğumuzu nasıl yıktığını bilen kaç kişi çıkar? Bu okulun kurucularından misyoner Hamlin’i tanıyan, hayatını, faaliyetlerini incelemiş olan kaç Müslüman vardır?
Müslüman kesime yıllardan beri bilgi bankaları, stratejik araştırma merkezleri, ilmî enstitüler kurulmasını; özel ihtisas kütüphaneleri ve arşivleri tesis edilmesini; çağ seviyesinde vasıflı, güçlü, üstün uzmanlar ve araştırıcılar yetiştirilmesini teklif edip durmaktayım. Sanki bir çölde bağırıyorum.
Müslümanlardan hayır hasenat yapmak, hizmet etmek maksadıyla toplanan milyarlarca dolar tutarındaki yardım paralarının bir kısmı ile bu gibi müesseseler kurulması, elemanlar yetiştirilmesi gerekmez miydi? Birtakım din baronları kendi heva, heves ve kaprisleri için milyonlarca doları gözlerini kırpmadan harcıyorlar da niçin bu gibi zarurî ilim ve kültür hizmetlerini ifa etmiyorlar?
Ülkemizdeki dinî cemaat, Papalıkla ve diğer Hıristiyanlarla birlikte tevhid-i edyan kongreleri tertiplemektedir. Bazı ilâhiyatçılarımız Cennet’in kapılarını sonuna kadar açmışlar, oraya gayr-i müslimleri de dolduruyorlar. Kur’ân, “Allah katında din İslâm’dır” demiyor mu? İslâm geldikten sonra, önceki dinler hükümden ve yürürlükten kaldırılmamış mıdır?
Bugün Hıristiyanlık dünyasında büyük bir kargaşa, başkaldırış, dinden uzaklaşma müşahede edilmektedir. Kilise mensuplarından bazıları bile Hıristiyanlığın temel inancı olan Hazret-i İsa’nın ilahlığı inancını reddetmektedir. Ben şahsen, ateist ve azılı din düşmanı kişilerin yaptığı Hıristiyanlık tenkitlerine kulak asılması taraftarı değilim. Ancak nice insaflı Hıristiyan ilim adamı, kilisenin doktrinlerini sorgulamaya başlamıştır. Kitab-ı Mukaddes, teslis, Hazret-i İsa’nın çarmıha gerilmesi gibi konularda, Batı’da çok ciddî, çok ilginç, bizi yakından ilgilendiren kitaplar çıkmakta, yayınlar yapılmaktadır. Türkiye’de bunları alan, okuyan, inceleyen, aydınlara ve isteyenlere duyuran ilmî bir müessese niçin yoktur?
Polemik yapılmasına, seviyesiz tartışmalara girilmesine, kırıcı hareket edilmesine asla taraftar değilim, öyle şeyler istemem. Lâkin kilise mensubu bir papaz, Hıristiyan bir ilim adamı teslisi tenkid ederse bunun üzerinde durulmasını isterim.
Asırlardan beri Hıristiyan dünyası Müslümanları kendi dinlerine çağırmaktadır. Sizin dininiz bozuktur, inancınız yanlıştır, Hazret-i İsa sizin inandığınız gibi sadece bir Peygamber değil, Allah’ın oğludur, Tanrı’dır diyorlar. Onların bu iddialarına ilim, irfan, ciddiyet dairesinde cevap vermek gerekmez mi?
Müslümanların paralarını keyfe mâ yeşa (canlarının istediği gibi) harcayan, sorumsuz, tenkit edilemez din baronları, hocalar, kodaman ve kocaman şahsiyetler benim bu sorularıma yüz akı ile cevap verebilirler mi?
Tevhid’i ve Tenzihi mutlak mânâda kabul etmeyen, İslâm dininin hak din olduğuna inanmayan, Kur’ân’ın hak kitap olduğunu kabul etmeyen, Hazret-i Muhammed’in hak Peygamber olduğu inancını reddeden, Papalıkla işbirliğine giren ve oradan yardım ve destek alan Müslümanların gayesi nedir? Onlar İslâm ve Ümmet için mi çalışıyorlar, yoksa kendi cemaatleri ve hocaları için mi? 03 Temmuz 2000