Hiroşima, Nagazaki ve New York
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cuma
YIL 1941. Japon deniz ve hava kuvvetleri, Amerikan deniz kuvvetlerinin karargâhı olan Pearl Harbour’a ani bir baskın yapıyor ve oradaki donanmanın büyük kısmını imha ediyor. Bu, iki devlet arasında cereyan eden bir çatışmadır, sivillere yönelik değildir. Amerika Pearl Harbour’da 2500 can kaybına uğruyor.
Yıl 1945. Amerika Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine birer atom bombası atıyor. 250 bin sivil Japon bir anda ölüyor, iki şehir harabe haline geliyor. Kadın, çocuk, ihtiyar, hasta, yaralı herkes öldürülüyor. Hiroşima ve Nagazaki’de, iki güne, tarihin en büyük katliâmı (soykırımı) sığdırılıyor.
Yıl 1948. İsrail devleti resmen kuruluyor ve Filistinliler, bin yıldan beri yaşamakta oldukları vatanlarından kütlevî bir şekilde sürülüyor. Bir kavme vatan sağlamak için başka bir kavim vatanından atılıyor.
Yıl 2001 . Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra dünyanın tek süpergücü olan ABD, kalbinden vuruluyor; New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin iki kulesi yerle bir ediliyor, Savunma Bakanlığı (Pentagon) binasının bir kısmı yakılıyor, yıkılıyor. Ölü sayısının elli bini bulacağından korkuluyor.
New York’a yapılan son saldırı Amerika’yı ve dünyayı dehşet içinde bırakıyor.
Amerika bu kadar çürük müydü? Her yıl milyarlarca dolar yutan Amerikan istihbarat servisleri nasıl olmuş da bu korkunç saldırıları keşf edememişti? Hani Amerikalılar gökteki uyduları vasıtasıyla dünyanın her yerinde olup bitenleri anında öğrenebiliyorlardı.
Pozitivist zihniyetli düşünürler, yazarlar, medyacılar son dehşetli vak’ayı anlayamazlar, izah edemezler. Çünkü işin metafizik boyutları da vardır. Bundan 56 sene önce Nagazaki’ye, Hiroşima’ya atılan atom bombaları hadisesi ile bugünkü terör arasında pozitif değil ama metafizik bağlar vardır.
Ben bir insan olarak, bir Müslüman olarak elbette ki, binlerce sivilin, gayr-i muharip insanın öldürülmesine karşı çıkarım. Bir insanın, bir Müslümanın böyle bir katliâmı doğru bulması mümkün değildir.
Ancak, işin içinde, insanların beşerî ve cüz’î iradelerini aşan hususlar olduğunu sezmek zor değildir.
1945’te Japonya’nın iki büyük şehrine atom bombası atılması ahlâka ve hukuka uygun muydu? Bu soruya uygundu cevabını verenler, New York’ta yapılanları da uygun görmüş olurlar.
Şimdi, bundan 56 yıl önce olan bir hadiseyi niçin gündeme getirelim diyenler yanılmış olur. Siz o kırımı unutursunuz ama Bir unutmayan vardır.
Filistin halkına yapılanlar büyük bir facia değil midir? Yahudilere yeni bir vatan ve devlet kazandırmak için, başka bir halkı bin yıldan fazla bir zamandan beri oturduğu vatanından sürmek hukuka, ahlâka uygun mudur?
ABD madem ki, dünyayı idare etmek iddiasında olan bir süper güçtür, o halde niçin âdil ve eşit davranmamaktadır? Yahudiler öz evlat, Filistinliler ve Araplar üvey evlat. Böyle bir şeyi ne insanlığın cüz’î iradesi, ne de ilahî irade kabul eder.
Irak’a yapılanlar âdil midir, eşitliğe uygun mudur? Asla!
ABD yıkılacak mıdır? Bu sorunun cevabı kısadır: Adaletsizlik yapmaya devam ederse mutlaka yıkılacaktır. Roma ve Osmanlı imparatorluklarının tarihlerini incelesinler.
ABD’nin tek taraflı tutumu yüzünden bir buçuk milyar nüfuslu İslâm âlemi kan ağlıyor.
ABD dindar bir ülkedir. Orada paraların ve pulların üzerinde “Biz Allah’a güveniyoruz” cümlesi yazılıdır. ABD idarecileri ve aydınlar Yüce Allah’ın adaletsizlikten, zulümden hoşnut olmadığını bilmek zorundadır. Peki başlarına gelen şu son felaket nedir? Bir cezadır. Öyle bir musibettir ki, sadece suçluların tepesine inmez, umuma gelir, kurunun yanında yaş da yanar.
Kudüs şehri üç büyük dinin kutsal tanıdığı bir mekandır. Bu şehir sadece Yahudilerin olamaz. Orada Hıristiyanların ve Müslümanların vaz geçilmez hakları vardır.
Filistinliler de, Yahudiler gibi insandır, onların da birtakım evrensel hakları, hürriyetleri, haysiyetleri vardır.
ABD âdil hareket etmediği takdirde; Ortadoğu, Filistin ve Kudüs meselesi maalesef üçüncü dünya savaşına yol açacaktır.
Amerika’nın ülkesi, nüfusu, ordusu, maddî gücü, kültürü büyüktür ama acaba onlarla orantılı olarak hikmete (bilgeliğe) sahip midir?
ABD niçin Çeçenlere sempati duymuyor ve yardım etmiyor? Çeçenlerin hür ve bağımsız yaşamaya hakları yok mudur? Yahudilerin, kendilerine ait olmayan Filistin’de bir devlet kurmaya hakları vardır da, Çeçenlerin Çeçenistan’da bir devlete sahip olmaya niçin hakları yoktur?
Ben Amerikan demokrasisini, o ülkedeki din ve inanç hürriyetini orada temel insan haklarına olan saygıyı ve riayeti takdir eden bir Müslümanım. Ancak, o süpergücün dünyanın başka ülkelerinde âdil, merhametli hareket etmemesinden şikayetçiyim.
Amerika niçin benim ülkemde şeker pancarı tarımını kısıtlıyor? Amerika niçin Türkiye’nin yağlı tohumlar üretimini baltalayıp, tankerlerle benim ülkeme sıvı yağ satıyor?
Osmanlı İmpatorluğu’nun dağılmasında ve çökmesinde Amerikan misyonerlerinin kurduğu Robert Kolej’in büyük rolü olmuştur. Türkiye Ermenilerini Amerikan, İngiliz misyonerleri kışkırtmış ve büyük facialara yol açmışlardır.
New York’taki terör hareketleri ve büyük can kaybı son derece üzücüdür. Bunları alkışlamanın imkanı yoktur. Ancak, bu hadise münferit (tek başına) bir hadise değildir, tarihe bağlıdır.
Amerika’nın yerlilerine ne olmuştur? Bir Amerikan generali vaktiyle “En iyi Kızılderili, ölü bir Kızılderilidir” demişti.
Demokrasi ve hürriyet… Bunlar güzel ve iyi şeyler. Lakin demokrasi ve hürriyet sadece Amerika ve Amerikalılar için olursa kıymeti kalmaz. Demokrasi ve hürriyetin yanında adalet, hikmet ve çeşitliliğe saygı da gerekir.
NewYork’taki korkunç hadiseleri planlayan ve uygulayan teröristlerin sayısının otuzdan fazla olmadığı kanaatindeyim. ABD devletlerle savaşabilir ama terörizm karşısında âciz ve zavallı kalmıştır.
Başına daha büyük belalar ve felaketler gelmeden önce ABD idarecilerinin insanlığa adalet ile muamele etmesi gerekiyor. Öncelikle Ortadoğu’da ve Filistin’de.
11 Eylül 2001 tarihi çok önemli bir gündür. Fakat, onun yanında 1945’in Hiroşima ve Nagazaki günlerini de hatırlamak gerekir.
New York ile Kudüs arasında büyük bağlar, alakalar vardır. Bunları göz ardı etmemek lazımdır.
Hikmet ve adalet. ABD bu iki evrensel değere sarılmalı. 15 Eylül 2001