Perşembe

 

Müslüman toplum bir tür sosyal-mânevi AİDS hastalığına yakalanmışa benziyor. AİDS virüsü vücudun mikroplara ve hastalıklara karşı direncini, dayanıklılığını yok eder ve ölüme yol açar.

* Birkaç seneden beri agresif, militan, fanatik misyonerlik faaliyeti iyice azgınlaştı. Sadece Adana’da iki yüze yakın ev-kilise açılmış. Şu anda ülke sathında 150 kadar müstakil, çan kuleli kilise faaliyet gösteriyor. Teslisçiler her yıl milyonlarca İncil, broşür, kitap basıyor, dağıtıyor. Denizli’nin bir ilçesinde belediye, 1924 mübadelesinde (nüfus değişiminde) Rumlardan kalmış olup 1948 yılında camiye çevrilmiş olan eski kiliseyi, inanç turizmi bahanesiyle tekrar Hıristiyanlık mâbedi yapmak istiyor. Türkiye yeni bir Haçlı seferi ile karşı karşıya…

Müslümanlar agresif Haçlılara karşı gerekli tepkiyi göstermiyor, gerekli savunmayı yapmıyor. Misyonerlerin milyonlarca broşür ve yayınına karşı islâmî kesimde, bu konu ile ilgili ciddî ve kalıcı yayın faaliyeti yok.

* Yeni bir Ceza Kanunu hazırlandı ve Meclis tarafından tasdik edildi. Bu kanunda, Atatürk ve İnönü zamanında bile bulunmayan, din ve inanç hürriyetini zedeleyici maddeler yer alıyor.

Çocuklara din ve Kur’ân dersi veren hocalar hapse atılacak, başörtüsü konusunda direnen kızlar hapse atılacak, şapka kanununa muhalefet edenler hapse atılacak.

Müslüman kesim bu anti-demokratik, insan haklarına aykırı kanun maddelerini de yeteri kadar protesto etmedi, Meclis’e gönderdiği milletvekillerini uyarmadı.

* Millî Eğitim Bakanı, okullardaki din dersleri konusunda beyanlarda bulundu, bu derslerde sadece İslâm’ın değil, diğer dinlerin de anlatılacağı, seçimin çocuklara bırakılacağı mealinde lâflar etti.

Müslümanlar buna da gerekli ve yeterli reaksiyonu göstermedi.

* Kars vilayetimizin Ermeni sınırındaki arazinin büyük bir kısmının şüpheli yabancılar tarafından satın alındığına dair haberler var. Yurdun diğer bölgelerinde de, başta Yunanlılar olmak üzere arazi ve toprak satın alıyorlarmış. İsrail, bazı bölgelerimizde külliyetli miktarda toprak ediniyor.Bu konuda endişe verici haberler, rivayetler var.

Müslümanlar bu gelişme karşısında tepkisiz vaziyetteler. Ufak tefek sızıltılar, feryatlar, iniltiler var ama onlar yetmez ki. Vatan elden gidiyor, tepkinin ona göre olması gerekmez mi?

* Haftalık Gerçek Hayat gazetesinde bundan birkaç ay önce atom bombası gibi bir yazı yayınlandı. “Eski mücahidler müteahhid oldu” başlığını taşıyan bu yazıda birtakım ünlü, anlı şanlı İslâmcıların çeşitli yolsuzluklar yaptıkları, gayr-i meşru servetler kazandıkları iddia ediliyordu.

Müslümanlar buna da tepki göstermedi.

* Büyük bir dinî cemaat, Müslümanların zekat paralarını topluyor, bunlarla cemaat hizmet ve faaliyetlerini yürütüyor. Dinimiz, fıkhımız, Şeriatımız zekatın tüzel kişilere verilemeyeceğini açıkça beyan etmektedir. Zekat, başta miskinler ve fakirler olmak üzere ihtiyaç sahibi Müslümanlara verilecektir.Bir cemaat nasıl oluyor da, İslâm’ın, fıkhın, Şeriat’ın kesin bir hükmünü çiğnemektedir?

Müslümanlar bu hususta dinin emir ve direktiflerini yerine getirmiyor. Hocalar, zekat toplayan cemaati uyarmıyor. Ortada tam bir tepkisizlik, ilgisizlik, nemelazımcılık var.

* Resmî Diyanet İşleri Başkanlığı’nın vazifelerinden biri de, İslâm’ı ve Müslümanları yer yüzünden kazımaya ahd ü misak etmiş olan, Türkiye’yi yeniden bir Hıristiyan ülkesi haline getirmek isteyen agresif Teslisçilere karşı İslâm’ı ve Müslümanları savunmak, korumak değil midir? Diyanet’in maalesef bu konuda hiç sesi çıkmıyor.Cuma günleri Peygamber makamı olan minberlerde “Diş temizliği ve diş fırçasının önemi” hakkında hutbeler okutan Diyanet misyonerlik, Teslisçilik konusunda bir inilti bile çıkartmıyor. Çıkartmıyor mu, çıkartamıyor mu?Ben eminim ki, Diyanet’e ağır baskılar yapılmakta, “Sakın ha, misyonerler aleyhinde tek söz sarf ettiğinizi görmeyeceğiz, yoksa haliniz dumandır!..” denilmektedir.

Müslüman kesim, Diyanet’in bu anormal sessizliği karşısında gereken tepkiyi göstermiyor, zarurî uyarmaları yapmıyor.

Örnekleri daha fazla çoğaltmayayım. Ortada korkunç bir manzara vardır:

-Müslüman kesim uyuşturulmuş, afyonlanmış, sersemletilmiştir.

-Müslüman kesim tepkisiz hale getirilmiştir.

-Müslüman kesim, en tabiî ve normal haklarını bile savunamamaktadır.

-Müslüman kesimin cılız ve yetersiz tepkilerinin hiçbir ağırlığı yoktur.

Bu bir manevî-sosyal AİDS değil de nedir?

Medenî ve zinde toplumlar kötülüklere, saldırılara karşı tepki gösterirler, kendilerini savunurlar.

Müslümanları bu hale kimler getirmiştir?

– İslâm’ı ve Müslümanları en büyük tehdit ve tehlike olarak gören Pembeler getirmiştir.

-Din sömürücüsü baronlar ve cemaatler getirmiştir.

Hiçbir toplum, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyet ve siyasetiyle ayakta kalamaz. Kaldı ki, bugün, nice yılan bize dokunmaktadır ve biz onlara karşı en meşru şekilde bile kendimizi savunamıyoruz.

Misyonerlerin milyonlarca broşür dağıttığı şu İslâm ülkesinde Müslümanlar bu mübarek Ramazan’da da müjdeleme, uyarma, dâvet, tebliğ, savunma faaliyetleri yapmıyorlar. İslâmî kesimde, halka ve gençliğe dağıtmak üzere bir tek broşür bile bastırılmamıştır.

Peki Ramazan’da neler yapılıyor?

-Bazı belediyeler Ramazan çarşıları kurmuş, Ramazan eğlenceleri yapmaktadır. Birtakım zavallılar, Ramazan denilince eskinin Şehzadebaşı fısk u fücurlarını (dinin yasak etmiş olduğu günahlı eğlencelerini) düşünüyorlar.Evvelki Ramazanlarda Haliç’te eski bir fabrika binasında ne âlemler yapılmıştı.

Maalesef bazı Müslüman medya kuruluşları Ramazan’da iğrenç eğlenceler tertipleyip, mârifetmiş gibi halka seyrettirmektedir.

-Birtakım para babaları beş yıldızlı, içkili, fuhuşlu, fısklı, fücurlu, çıplak kadınlı lüks otellerde ihtişamlı iftar ziyafetleri tertipliyorlar.Böyle mekanlarda iftar verilir mi? Bizimkiler verir. Din, Şeriat, ahlâk, hikmet buna izin veriyor mu? Vermiyor ama onlar takmazlar.

Müslümanlara hitaben:

“Ey Müslümanlar! Ramazan oburluk, tıkınma, gaflet, eğlence ayı değildir. Ramazan oruç, açlık, nefsini terbiye etme, yardımlaşma, ibadet etme, ahlâkını güzelleştirme, iyi Müslüman olma, günahlarına tövbe etme ayıdır…” konusunu işleyen ve milyonlarca adet basılacak olan bir broşür dağıtılıyor mu? Yakalanmış olduğumuz mânevî-sosyal AİDS hastalığı beni dehşete düşürüyor, çok korkutuyor.

Müslümanları bu hale getirenler büyük vebal altındadır.

Müslümanlar emr-i mâruf ve nehy-i münker (iyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemek) farzını terk etmişlerdir.

Böyle giderse azaba uğrarız, sille yeriz. 22 Ekim 2004