Hızır ve Bayram hocaefendilerin camide vahşi şekilde katledilmeleri faciaları bütün esrarını koruyor. Müslümanların bu iki cinayetin sırlarını çözmeleri gerekir. Hızır ve Bayram hocaefendilerin yerini doldurmak çok zordur. Öyle âlim, sâlih, muhlis, muttaqi, yüksek ahlaklı, faziletli kimseler kolay kolay yetişmez. Onları kimler, niçin öldürttü? Öldürenlerin arkasında kimler vardır? Bu cinayetlerde derinlerin rolü ve eli var mıdır? Kimlerin menfaati vardır?.. Bu konuda ne gibi dolaplar dönmüştür?.. Sır karanlıkları niçin dağıtılamıyor?.. Cevap bekleyen sorular…

**

28 Şubat günlerinde tarikatların, cemaatlerin, islamî grupların içine bir yığın casus, ajan, provokatör, yönlendirici sokulmuştur. Bunların vazifesi birliği bozmak, hizipçilik yapmak, Allahın kardeş kılmış olduğu mü’minleri birbirlerine düşman etmekti. Derin güçlerden başka, şeytanın da ajanları ve casusları vardır. Bütün islamî tarikatları, cemaatleri, grupları bu ajan ve provokatörlerden temizlemedikçe iki yakamız bir araya gelmeyecektir.

**

İslama ve Ümmet-i Muhammed’e (Salat ve selam olsun ona) en büyük zararı verenler, en korkunç tahribatı yapanlar, dışarıda değil, içeridedir. İslam birliğini bozan, mü’minleri birbirine düşürenler öncelikle bu insî şeytanlardır. Ümmet bu ajanları, bu casusları, bu provokatörleri, bu haşaratı tesirsiz hale getirmedikçe iflah olmaz, necat bulmaz.

**

O muhterem zatın kendisini sevenlere ve yolundan giderek iman ve Kur’an hizmetleri yapanlara ettiği birinci nasihat ittihada dikkat etmeleri, kardeşliği, tesanüdü, vifakı, birliği kesinlikle bozmamalarıdır. Buna rağmen bu topluluk şu anda 22 kadar parçaya ayrılmıştır. Bu ne yaman tenakuzdur. Hem o muhteremi seviyor ve sayıyor, onun yolundan gidiyorsun, hem de 22 hizbe ayrılmışsın. Olacak şey midir bu!

**

Büyük bir tarikatın beş gruba ayrıldığını, bunların birbirinden koptuğunu ve bazısının bazısı için ağır konuştuğunu öğrendim ve çok üzüldüm.

**

Bendeniz nice büyük Müslümana yetiştim, onların özellikleri şunlardı: (1) Hepsi Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadı üzereydi… (2) Beş vakit namazı dosdoğru kılarlardı… (3) İslam Kur’an Sünnet ahlakı ile ahlaklıydılar… (4) Parayı, lüksü, israfı, gösterişi sevmezlerdi… (5) Büyüklerden hiçbiri gıybet etmezdi. Ya hayır söylerler yahut susarlardı… (6) Kendilerinden Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye aykırı bir söz, iş sadır olmazdı…

• (İkinci yazı) Allah’ın Sınırlarını Çiğneyenler Helak Olur

Kur’ân’da “Kısasta sizin için hayat vardır” buyrulmaktadır…

Kur’an, ailede erkeğe başkanlık vermektedir.

Bugünkü Ceza Kanunumuz kesinlikle millî ve sosyal bünyemize uygun değildir ve toplumun yıkılmasına sebep olacaktır. Olmaktadır da…

Bugünkü Medenî Kanunumuz, toplumun temeli olan aile kurumunu çökertmektedir. Nitekim çökertiyor…

Feminizm bozuk ve sapık bir ideolojidir.

AB norm, kriter ve ölçülerinin hepsi bize uymaz.

Kendi Ceza ve kendi Medenî kanunlarımızı hazırlayıp yürürlüğe koyup uygulamazsak çökeriz.

İslamın temel değerlerinden biri iffet ve namustur. Bu ikisine önem vermezsek yine çökeriz.

İslama, Kur’ana, Sünnete göre zina suçtur, büyük günahtır, ağır cezası vardır. Zinayı suç olmaktan çıkartan bir İslam ülkesi ayakta duramaz.

İslamda, Kur’anda zina suçu, recm diye bir şey yoktur diyenler yalancıdır, kezzaptır.

Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) recm cezası hükmü vermiş ve bunu uygulatmıştır. Yalancılardan başkası bunu inkâr ve red etmez.

Avrupada ahlakın gerilemesi, iffet değerinin yitirilmesi, seks serbestliği olması, nikahsız birlikte yaşanması, nikahsız çocukların çoğalması, bazı kiliselerde eşcinsel nikahlar kıyılması bizi bağlamaz. Bu kötülüklerde onlara uyarsak çökeriz.

Karma eğitim çökertir.

Kışın en soğuk günlerinde birileri niçin mini etek giymektedir?

Müstehcen yayınlara dur diyecek bir güç yok mudur?

Kadın hakları diye yırtınanlar niçin TC vesikalı KDV’li gelir vergili polis korumalı yasal, hijyenik (!) ve resmî seks köleliğine karşı çıkmıyor?

Paraya, zenginliğe, lükse, konfora, sekse, azgınlığın her türlüsüne, kumara, şans oyunlarına endeksli bir toplum çökmeye mahkumdur.

Bir İslam toplumu madde ile değil, öncelikle mâneviyat, hikmet ve ahlakla ayakta durur.

Allahın sınırları vardır, onları çiğneyenler tokat yer, sille yer, azaba uğrar ve yıkılır.

Adalet mülkün temelidir. Adalet sarsılırsa her şey bozulur, yıkılır.

İnsanların sadece bilgili ve kültürlü olması yeterli değildir. Bilgi ve kültürün doğru olması gerekir.

Kötülüklerle mücadele etmeyenler de, bizzat kötü olmasalar bile, mücadele etmedikleri için kötüdür.

Riba Müslüman bir ülkeye uğur, bereket, meymenet, huzur getirmez. Ribacılar, Kur’ana göre, Allaha ve Resulüne savaş ilan etmiştir ve Mevlayı değil, belalarını bulur.

Müslümanların alimleri, fakihleri, fazılları, ziyalıları lisan ve kalemle emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmazlar, bana ne derlerse sorumlu olurlar, vebal altında kalırlar.

Bildikleriyle âmil olmayanların, dilleri ve işleri birbirine zıt olanların yeri Cehennemdir.

Tarih bize, ülkeleri kendi beyinsizlikleri yüzünden harap olan kavimlerin hikayelerini anlatıyor. Bu hikayelerden ibret alıyor muyuz? 22.02.2015