Hizmet Broşürleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Şubat 2019
PazartesiVakit geçiyor, ömür harcanıyor, ecel yaklaşıyor. Hiçbir şeye yanmam da edebileceğim kadar hizmet imkânı bulamadığıma yanarım. Kendim için maddî veya mânevî bir menfaat istemeksizin ortaya attığım birtakım tekliflerim, çare ve çözümlerim, kurulmasını talep ettiğim müesseseler var. Bunlardan birkaçının hayata geçirilmesi hususunda belki benim de bir hizmetim dokunabilir. Hiçbir ilgi, teşebbüs, işbirliği teklifi yok.
Ben yine halime şükretmeliyim. 1991’den beri bu sayfada yazı yazabiliyorum. Memlekette nice değerli münevver zat var ki, hiçbir iş yapmadan âtıl ve pasif vaziyette oturuyor. Bu kimseler sanki ilimleri, irfanları, kültürleri, ahlâk ve faziletleri dolayısıyla sinsi ve dolaylı bir cezaya çarpılmışlardır. Bunların bazısına bir yerde yazı yazma imkânı verilse, bazısı eğitim sahasında hizmet edebilseler, kimisi sanat dalında, bir ötekisi kendi ihtisasına tealluk eden bir işte vazifelendirilse… Olmuyor, yapılmıyor işte…
Hizipçilik, cemaatçilik, tarikatçılık taassubu iliklerimize kadar işlemiş. Doların milyarıyla ölçülen maddî imkân ve varlıklara sahip nice cemaat var ki, hep kapalı devre çalışıyor. Kendilerinden olan, intisaplı eleman arıyorlar. Başka meşreblere mensup Müslümanlarla, onlar salih ve ehliyetli olsalar bile teşrik-i mesai etmiyorlar. Bu ne kadar yanlış bir metod ve siyasettir. Müslümanlar, bütün çeşitliliklerine rağmen sarsılmaz bir birlik teşkil etmek zorunda değiller mi? Şimdi birlik yok, sadece çeşitlilikler kalmış. Birlik olmayınca da çeşitlilikler zarar veriyor.
Bazı Müslüman patronlar ve şirketler yayınladıkları gazetelere karşı taraftan adamlar alıp, onlara yazı yazdırıyor, yorum yaptırıyor ama kendi tarikatlerinden veya meşreblerinden olmayan Müslümanlara kapılarını sımsıkı kapalı tutuyorlar. Olacak iş midir bu?
Müslüman gençliği de, büyük ölçüde bozdular, asabiyetli yetiştirdiler. Zavallı gençler kapalı dünyalar içinde yaşıyorlar. Batlamyos kozmografyası gibi bir âlemleri var. Ortada cemaatin baronu yahut hazreti bulunuyor. O daire içindeki herkes, her şey hazretin etrafında seyyareler, peykler gibi dönüp duruyorlar. Öteki Müslümanlar mı? “Onlar bizden değil…” Ya Rab ne kafadır bu!
Tek başıma bazı hizmetlere teşebbüs edemez miyim? Tecrübe edeceğim ama artık yaşlandım, gücüm yetişmeyebilir. Hem bazı işler tek başına yapılmaz. Ekip çalışması gerekir.
İki üç kültürlü, geniş ufuklu, açık fikirli, ümmet birliği şuuruna sahip, çalışkan, kaabiliyetli, istidatlı genç bulabilirsem bazı faydalı broşürler yayınlayıp dağıtmak istiyorum. Bir adedi bedava verilecek, beğenip de dağıtmak isteyen çıkarsa maliyetine yakın bir fiyatla -meselâ- yüz adetlik paketler halinde satılacak.
Saydığım şartlara sahip yardımcı bulunur mu? Sayıları az da olsa, vardır böyleleri elbette. İşbirliği yapmak isterler mi, onu bilmem.
Siyaset benim işim ve ihtisasım değil. Milyonlarca Müslüman, bu konunun ordinaryüs profesörü gibi politika meselelerini konuşuyor, ahkâm kesiyor. Yoğurtçu, yorgancı, yumurtacı, yufkacı, kuruyemişçi… Veteriner, inşaat mühendisi, tabib, ziraatçi… velhasıl herkes bir siyaset ve devlet idaresi, bir de din konusunda pervasızca hüküm yürütüyor. Adam balıkçı veya kayıkçı, yahut doktor veya tekstil mühendisi, “Bana göre…” diyerek söze başlıyor ve bu iki sahada atıp tutuyor. Doğrusu onların arasına karışmak istemem.
İmam-ı Gazalî hazretlerinin kitaplarından faydalı parçalar alırsın, güzel bir tertip ve üslupla bunları bir broşür haline getirirsin ve dağıtırsın. Benim yapmak istediğim hizmetler böyle şeyler.
Din konusunda reformculuğa, mezhepsizliğe, telfik-i mezahibe, neo-haricîliğe karşıyım. Ehl-i sünnet büyüklerinin kitaplarından yapılacak iktibaslar, özetler, seçmeler, din konusunda uluorta ve indî konuşmak mânâsına gelmez.
Bazı kültür meselelerini de muteber kaynaklardan çıkartıp Ümmet’in dikkatine sunmakta büyük yarar vardır. Yazılı ve edebî zengin Türkçe meselesi, şehir kültürü ve medeniyeti meselesi, güzel sanatların ve estetik boyutun önemi meselesi gibi. Sonra din hizmeti ile din istihdamı (sömürüsü) arasındaki farkı Müslümanlara iyice anlatmak gerek. İhlâs, istikamet, güç, vasıf, üstünlük gibi kavramların kafalara yerleştirilmesi elzem. Din sömürücüsü haşaratın İslâm dinine harbî ve militan kefereden fazla zarar verdiği de iyice bilinmeli, bildirilmeli.
Müslümanların lükse, israfa, aşırı tüketime, konfora, gurur ve kibire, gösterişe, şatafata karşı uyarılmaları da gerekiyor.
İslâm’da birlik ve beraberlik nasıl olur? Bu mesele de aydınlığa kavuşturulmalı.
Sünnet’in önemi nedir, bu da bilinmeli. Peygamber’i dışlamak isteyen, “O bir postacı idi, öldükten sonra işi bitmiştir” diyen zihniyeti red ve cerh etmek icab eder.
Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi Asya ülkeleri nasıl ilerlediler, biz nasıl battık? Bu da işlenmeli.
Velhasıl yüzlerce çeşit broşür hazırlanıp yayınlansa ve bunlar yekûn olarak milyonlarca basılıp dağıtılsa yeridir. Ama kim yapacak bunları? Müslümanlardan hizmet parası olarak milyarlarca dolar toplayan birtakım cemaatler ve hazretler bilmem ki, böyle hizmetleri niçin ifa etmezler? Akılları mı ermiyor, yoksa istemiyorlar mı? İşlerine mi gelmiyor?
Broşürler kitaplardan ve gazetelerden daha faydalı ve tesirlidir. Kitaplar hacimli olur, pahalıdır, az basılır, okuması zordur. Gazetelerin tesiri ise birkaç saatliktir. Broşür öyle değildir. Hem okuması kolaydır, hem kalıcıdır, saklaması kolaydır. Muhtevası güzel olmak şartıyle çabucak okunur ve beklenilen tesiri gösterir. Yeter ki, çok sayıda basılsın ve herkese ulaştırılsın. Misyonerler, Marksistler, Yahova Şahitleri ne kadar çok broşür bastırıp dağıtıyor? Biz Müslümanlar bu sahada niçin geriyiz, yaya kalmışız?
Yukarıda anlattığım hizmetler konusunda en fazla dikkat edilmesi gereken husus, bunların bir kişinin veya bir grubun zenginleşmesi, şöhret-i kâzibe elde etmesi, hizmet eder gibi görünerek din sömürüsüne âlet etmesi gibi sakıncalı şeylere alet edilmemesidir. Yakın tarihte Bediüzzaman Said Nursî hazretleri bu konuda çok dikkatli ve hassas davranmış, bütün imkânsızlıklarına rağmen sonunda başarılı olmuş, büyük bir fütuhata mazhar olmuştur.
Dine, ülkeye, millete hizmet etmek maksadıyla broşürler çıkartacak ve perde arkasında büyük paralar vurup zengin olacak… Ben buna hizmet demem. İslâmî hizmetlerin kuralları, ilkeleri, ahlâkı, disiplini vardır.
İhlâsla, istikametle, hasbeten lillah, Allah rızası için gerçekten hizmet eden herkese selâm ve hürmetler ederim. Böyle kimseler elleri öpülecek muhterem kimselerdir.
(Bu yazıyı bir yıl önce yazmıştım. Yayınlanması bugüne kısmetmiş.) 02 Ekim 2001