Cuma

 

Kuzey Avrupa’da yüzölçümü ve nüfus itibarıyla küçük; medeniyet, ilim, kültür, sanat, sanayi, ticaret itibarıyla büyük bir ülke vardır. Hollanda’nın yüzölçümü 41.526 km2, nüfusu 15 milyon 800 bindir. Ülke olarak bizim onda birimizden küçük, nüfus olarak dörtte birimizden azdır. Buna rağmen çok zengin, çok güçlü, çok vasıflı, çok ileri bir ülkedir.

Ben bir Müslüman Türkiyeli olarak, Hollanda devletine, hükümetine, halkına; orada yaşayan Müslüman kardeşlerime tanınan din hürriyeti ve verilen haklar konusunda teşekkür ediyorum. Bu teşekkürün gerekçesini aşağıda okuyacaksınız.

Hollanda’nın dinî durumu şöyledir:

Nüfusun (18 yaşından yukarısı itibarıyla) yüzde 32’si Katolik, yüzde 21’i Protestan, yüzde 40’ı dinsiz (Hiçbir dine ve kiliseye bağlı olmayan), yüzde 4,3’ü Müslüman (Aleviler dahil), yüzde 0,5’i Hindudur. Hıristiyanlık bu ülkede ikinci dünya savaşının sonundan bu yana gerilemektedir. Öyle ki, halkın yüzde 40’ı dinden çıkmıştır.

Hollanda Müslümanları tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetinden yararlanmaktadır. Madde madde yazayım:

1. BAŞÖRTÜSÜ hürriyeti. Hollanda üniversitelerinde ve devlet okullarında, isteyen Müslüman kız öğrenciler başörtüsü takabilirler, onlara kimse bir şey demez, engel olmaya kalkışmaz. Başörtülü Müslüman kızları fakültelere, okullara almamak gibi despotluklar, zulümler orada düşünülemez bile.

2. NAMAZ: Bir işyerinde, fabrikada, kurumda çalışan Müslüman namaz kılmakta tamamen serbest ve hürdür. Çok yerde özel mescidler vardır. Onlara namaz kıldıkları için gerici, dinci diye hakaret edilmez.

3. ORUÇ VE RAMAZAN: Ramazan ayında işyerleri oruç tutan Müslümanlar için kolaylıklar sağlar; iftara yetişmeleri için çalışma saatlerinde gereken değişiklikleri yapar.

4. HELAL YEMEK: Müslüman işçi çalıştıranlar, onlara verdikleri yemeklerin İslâm dininin kurallarına uygun olması hususunda dikkat ve titizlik gösterirler. Mezbahalarında Müslümanlar için helâl et kesimi yapılır.

5. CAMİLER: Hollanda’da 300 kadar cami ve mescid vardır. Bir ara Hollanda devleti cami inşaatına maddî yardım yapıyordu. Sonra yardımları kaldırdılar ama yine de elden gelen desteği esirgemiyorlar. Cami ve mescid yapımını engellemek ve kösteklemek gibi bir şeyi akıllarının köşesinden bile geçirmezler.

6. DİN HÜRRİYETİ. Dindar ve sofu bir Müslüman o ülkede dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı asla baskıya, tehdide, zulme mâruz kalmaz. Hiçbir Müslüman dinî inanç, görüş ve uygulamasından dolayı mahkemeye verilmez, zindana atılmaz, korkutulmaz.

7. MÜSLÜMAN MİLLETVEKİLLERİ. Hollanda Parlamentosu’nda Müslüman milletvekilleri bulunmaktadır. Mahallî idarelerde de Müslüman seçilmişler vardır.

8. İSLAM KÜLTÜRÜNE İLGİ. Hollanda üniversitelerinde İslâm’ı din, medeniyet, kültür olarak inceleyen bölümler ve kürsüler bulunmaktadır. Leiden şehri uluslararası bir oryantalizm ve İslâmî tedkikler merkezidir. Birkaç yıl önce Hollanda’da özel bir İslâm üniversitesi açılmıştır.

Son yıllarda ne kadar Hollandalı’nın İslâm dinini seçtiğine dair elimde bir rakam yok. Orada yaşayan Müslümanların büyük kısmının Türk ve Faslı işçi olması dolayısıyla, kültür seviyesinin ve temsilciliğin yetersizliğinin olması dolayısıyla İslâm’ın yayılmasında engel olabileceğini düşünüyorum.

İslâm dünyasındaki radikal ve şiddete yönelik hareketler de dinimizi, kötü örneklere bakarak değerlendiren bazı Hollandalılar için caydırıcı bir sebeptir sanırım.

Hollanda topraklarının büyük bir kısmı deniz seviyesinin altındadır. Biz her yıl Kıbrıs’ın yüzölçümü kadar toprağımızı erozyonla yele ve suya verirken onlar denizden kazandıkları topraklarda yetiştirdikleri çiçekler ve sebzeler ile her yıl milyarlarca dolar kazanıyorlar.

Hollandalılara İslâm’ı tanıtmak için Mevlana Celalüddin Rumî gibi tasavvuf büyüklerinin meşrebiyle tebliğ ve müjdeleme yapmak gerekir. İslâm için ihlâsla, samimiyetle, istikametle çalışan ve hizmet eden herkese hürmetim vardır ama şu hususu da açıklamak zorundayım: Köy hocası zihniyetiyle, medeniyet ve kültür seviyesi yüksek Batılılara İslâm’ı anlatmak ve sevdirmek çok zordur. Din-i Mübin-i İslâm’ı Hollanda’da ve öteki Batı ülkelerinde tanıtacak, tebliğ edecek, dâvet ve tebşir (müjdeleme) hizmetleri yapacak kimselerin en az onlar kadar bilgili olması gerekir.

Hollanda devleti bir krallıktır. Şimdiki hükümdarları haşmetli kraliçe Beatrix hazretleridir. Kraliçe hükümet işlerine karışmaz ama ülkesinde Müslümanlara sağlanan din hürriyeti dolayısıyla o devletin baş temsilcisi olarak kendisine teşekkür ve minnet borçluyuz.

Hollanda’da din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştır. Lakin orada militan bir laiklik, daha doğrusu laikçilik yoktur. Çünkü orada tam bir demokrasi vardır. Orada evrensel insan hakları ve hürriyetlerine riayet edilmekte, saygı gösterilmektedir. Hangi dine, inanca, doktrine, felsefeye mensup olurlarsa olsunlar, gerek yerli halk, gerekse yabancılar tam bir hürriyete ve eşitliğe sahiptir.

Hollanda’da yaşayan Türklere, kendilerine bu kadar hürriyet veren ve koruyucu şemsiyesi altında onları koruyan Hollanda devletine karşı itaatkâr olmalarını, o ülkenin ve devletin selametine dua etmelerini tavsiye ediyorum. Nice İslâm ülkesi vardır ki, Hollanda’daki din, inanç ve inandığı gibi yaşamak hürriyetinin yüzde birine bile sahip değildir.

Biz Müslümanlar gerçekten iyi ve vasıflı Müslümanlar olabilirsek, eminim ki, birçok Hollandalı İslâm dinine geçecektir. Çünkü İslâm Beni İsrail peygamberlerini, Hazret-i İsa’yı tanımakta, kabul etmektedir. Hazret-i Musa’ya, Hazret-i İsa’ya iman etmeyen bir kimse Müslüman olamaz. Batı medeniyeti maddî bakımdan çok ilerlemiştir ama onun manevî boyutu güdükleşmiştir. Onların bu eksikliğini İslâm tamamlayabilir. Müslümanlar İslâm’ı hakkıyla yaşasalar, uygulasalar ve temsil etseler insanlık fevc fevc (akın akın) bu dine girecektir.

Fırsat bulabilsem de bir iki haftalığına Hollanda’ya gidip, oradaki din hürriyetini görüp, fotoğraf çekip bir kitap hazırlayabilsem. Bazıları gerçek laiklik, gerçek din hürriyeti neymiş görsünler. 25 Mayıs 2002